Dayanamayıp yeniden ona döndüm ve dudaklarımı dudaklarının kenarına yasladım, gülümsüyordu. Kollarımı boynuna dolayarak içli içli "Serdar' ım." Dedim, "Çok seviyorum seni, ölüm gibi bir şey." Neden bu kelimeyi kullandığımı bilmiyordum ama bir sarhoş misali "Ölüyorum aşkından." Diye devam edince içim kendimi anlatabilmek adına rahatladı.

Yanağımı öptü, sıkıcaydı ve bu beni uykulu halimde sarstı ama bir o kadar da hoştu, "Sana kurban olurum, gece gece adamı delirtme uyu hadi." Tüm bunları söylerken öyle içten gülüyordu öyle mutluydu ki onu bir kere daha öpüp uzun uzun iç çektim. "Serdar' ım. Seni sevdiğimi biliyorsun, değil mi." Bir insanın bir insanı sevmesi zarardı, bu kadar sevmesi kalbe zarardı.

Sırtımdaki eli enseme kadar ulaştı, kalbi hızla çarpıyor, nefesi içime doluyordu. Başını eğip  "Biliyorum yavrum." Derken boynuma kapanınca bu defa da başını öptüm. "Bir süredir emin olduğum konular arasında ilkte yer alıyor."

Ona kaşlarımı çattım. "Bir süredir mi? Ama ben sana ilk günden beri çok aşığım? Daha öncesinde de..." Sesim sonlara geldiğinde uykumdan yok olmuştu diyebilirim. Sancılı süreçlerden geçmiştik bunu şimdi yeniden ortaya sermeye gerek yoktu ama serzenişte bulunmadan da edememiştim.
Problem yok, uykuya dalmamak için sebep yok.

"Tamam ama sen şimdi böyle güzel konuşmaya devam edersen." Eli yüzüme kalktı, saçımı arkaya ittirip parmaklarını ağır ağır yüzümde gezdirdi. "Bu kadar tatlı olursan ben seni sevmek zorunda kalırım, uykun bölünür. Uykun bölünmesin, bu halini başka zaman sürdür yavrum." Bu buğulu ama bir o kadar da hayran sesiyle benimle sevişmekten söz ediyordu, ki muhtemelen emecekti çünkü rahatsız olmamı istemediği, beni yormak istemediği vakitler hep bunu yapıyordu.

Onu duydum, ama bir cevap veremedim hatta homurdanamadım bile. Benim için öyle bir noktaydı ki sessizce dudağımı sarkıtıp derin bir iç çekişle  uyumaya yol aldım.
En son onu duyabiliyordum. Kısık sesi bende bölük pörçük, iç çekişle birlikte yüzümü tüy misali severken yanağımı öpüp "Yavrum benim." diyordu. "Kurban olurum senin güzelliğine."

.......

Başı bağrımdan göğüslerime doğru yol alıyor, hızlı solukları tenime karışıyorken eli çıplak kalçamı kavradı ve bacağıma doğru kayıp belinin üzerine çekti. Tekrar kalçama gitmiş, avuçlayışı beni tamamen uyandırmıştı.
"Serdar." Derken afallamıştım ama aynı zamanda gülümsedim "Kalkmışsın, uyanmışsın." İki kelimenin arasında yalnıza yanlış anlaşılmayı silmeye meyilli saliseler vardı. "Saat kaç?" Diye devam etmemle derin bir nefes alıp bağrımı öptü.                                                            

"Uyu yavrum sen, kapat gözlerini benim biraz işim var." Bu hali... Belli ki dayanılmaz bir halde uyanmıştı, ki bunu hissedebiliyorken aynı zamanda onu anlıyordum. Yine de alayla "Benim bedenim farkında mısın?" Diye kıkırdadım.

Derim bir nefes, sözleri fazla sakindi "Senin bedenine ihtiyacım var sen farkında mısın? Sevebilir miyim? Teşekkür ederim." Peş peşe kurduğu cümlelerin ardından içime girdiği an her şey bende koptu gitti. İçim geçti, inleyen halimle soluklandım "Off" Onu anlayabiliyordum, halini anlayabiliyordum ve işin şakası bir yana ona her zaman açık ve hazır olduğumu biliyordu.

"Uyurken nasıl böyle sertleşebiliyorsun anlamıyorum." Cümlelerimin arasında erkeliği içime doğru hareketlenmiş, onu düşünmek de beni saniyeler içinde sırılsıklam yapmıştı.
Sağ bacağım çarşafta zevkle gezinirken sol bacağım Serdar' ın üzerinde onun ritmiyle titriyordu. Başım göğsüne gitti, beni kendinde sabitlemesi böyle bir anda içimi taşırırken kalçamı sıkıca kavrayan eliyle daha da inliyordum, oda benim inleyişim Serdar' ın ise soluğuyla doluyordu.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now