Sıcaktı, ortam da güzeldi fakat cidden bugün onlara katılacak halim yoktu. Çünkü sanki dibi görüyordum. Bugün Serdar gideli tamı tamına iki ay yirmi iki gün olmuştu.
Aramamıştı, hiç.
Aramamıştı, ona ulaşamayalı neredeyse üç ay oluyordu ama sanki bir asırdır sesini duymuyor, ona sarılmıyordum...

Birden hoşnutsuzlukla "Ben kalkıyorum bu ne rezilliktir!" Diye ayaklanan dayıya döndük. Bize bakıyor, çıkışa giderken elini uzatmış azarlar bir tavırla "Hanım görürse boşanma sebebim olursunuz." Diyordu.

Sena kıkırdadı, ben usul usul "Ay bir twit vardı ya, yuvamı yıkacaksın orospu, yazma bana." Diye mırıldanarak oturduğum yerde gözlerimi devirerek dikleştim. Amca en azından tacizci ya da belli ki eşini aldatacak potansiyelde biri değildi ve tabi yine de sözlerinin aksine üslubundaki komiklik de hoşuma gitmişti.

Özellikle bana bakan öfkeli yüze hafif gülümsedim. "Amca ben konuşurum senin hanımla, sen sıkma canını." Sonra alyansla tek taşımın olduğu parmağımı ona doğru kaldırdım "Hem ben evliyim bak." Cidden sorun olursa konuşurdum ama lütfen olmasın bir de bununla uğraşamazdım.

Olduğu yerde, birkaç adım ötemde durmaya devam edip daha da öfkeyle "Evli misin birde?" Diye bağırdı bu defa da. "Kocan ne işe yarıyor senin? Kızmıyor mu sana? Ne işiniz var bu kadar adamın içinde diye?" Gür kaşları çatılmış, sert çehresi hayli hareketlenmişti.
Duruldum.
Askerdi benim kocam... Yüzüm düştü, içimde yankı buldu bu koca ses. Gurur, hüzün, tüylerimi dikene boğan detay.. Askerdi benim kocam, siyah devim.. Tabi bunu onlara diyemezdim, muhtemelen zaten tanıyorlardır ya, en çok da bu yüzden diyemezdim.

Aslınca görmeyi geçtim duysa eminim çok kızardı fakat buradaki amcalar kafedekilerden daha zararsızdı. Üstelik eğlenceliydiler. Hem, geçen de gelmiştik o gün daha keyifliydim hiç yanlış bir hareketleri de olmamıştı. İnternet, ucuz çay, soba sıcağı, bedava oyun, espri... Neden kadınlara da bir kahvehane açmıyorlardı ki?

Benim donuk ifademi bile uzun uzun izlemedi, bilhassa gözlerini kaçırdığı yerde en az onun kadar güçlü bir ses duyuldu. "Ne karışıyorsun kızlara Ekrem? Gelmişlerdir görmüyorsun misafirdirler, de get işine haydee." Yani, kötü bir şey yapmıyorduk güzel güzel okey oynayıp tavla atıyorduk.

Bakışlarımı ikisi arasında gezdirdim, tek kelime edecek halim yoktu. Bırakalım onlara bir cevap vermeyi, olaya eşlik eden bakışlarım bile halsizdi.
Adını böylece öğrendiğim adam elini savurdu. "Sen de get İbo, nerede görülmüş kız kısmının kahvede taş oynadığı." Banane biz oynarız?

Şimdi kime ne anlatacaktım ki ben? Kendince haklı olduğum konularda böyle yetişmiş ve bunu benimsemiş insanlara ne desem bunu kabullendiremezdim ki. Üstelik Sena' da oralı bile değildi hala olanları duymazdan gelirken keyifle el dönüyordu.

Adam bize bakmaya devam etti. Gördü ki olacak gibi değil sonunda kapıyı hızla çekip açtı, çıkmadan evvel de keyifsizleşen yüzüme baka baka son olarak küfür gibi soludu. "Gavattır senin kocan!"

Ardından bende etkisi kalan gür sesine kaşlarımı çattım, boşluğa dalmak içten bile değildi. Serdar' a gavat denmişti? Serdar' a? Oysa buna öylesine ters bir karakteri vardı ki zihnimde yankı eden sözlerini bir düzlükte kabullenip benimseyemiyordum.

Durdum, oturduğum yerde ellerimden canım çıkar gibi duruldum ama bu halimle de bazı şeyleri sanki birden anladım. Sanırım, yani galiba. Yani, ben buraya gelerek Serdar' a gavat lakabını mı veriyordum? Onun onurunu gururunu millete konu mu yapıyordum şimdi? Hem de alakasız ve hak etmediğim bir halle...
Duysa kızardı, çok sinirlenirdi ve eminim ona gavat denmesi gururuna dokunurdu. Ani bir hızla içime düşen konuya muzdarip olup düşündüm de, Serdar' ın yerinde ben olsaydım, sevgilim...

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now