Bölüm 48💎

Začít od začátku
                                    

Ona baba diyemiyordum. Benim için neydi tam olarak bilmiyorum ama, bir babadan daha fazlasıydı... Beni merak edip araması bile arkamda bir dağın varlığı gibiydi. Baba diyordum evet, ama başkan başkaydı. O benim için bir babadan çok çok daha özeldi.

Sesli bir öpücük atarak "Yerim seni ponçik." Dedim. Ben kıkırdıyordum o benim bu halimle daha da kıkırdıyordu. Annem arkadan uyarıcı bir tonda susmam için "Kız suuus." Derken umursamadan devam ettim. "Az önce geldik, eve girdim siz aradınız. Seni arayacaktım ben de."

Bugün olan birkaç şey vardı ve onları annemlere anlatmak istiyordum.

Anne "Ne oldu olay mı var?" Diye arkadan seslenince "Hııı var." Deyim bağdaş kurdun. "Dayım aradı bugün."
Başkan yüzünu buruşturdu. "Şam dayısı. Ne dedi?" Omuz silkerek gözlerimi amaaan dercesime devirdim. "Niye aramıyorsun hiç falan dedi. Bende senin aramanı bekliyordum nasıl olsa işin düşünce arayacaktın dedim." Aslında dayımı epey seviyordum, ama bazen tutarsızlıklarına sinirlenmiyor da değildim.

Başkan hayretle gülümseyip "Cidden dedin mi böyle?" Derken annem yeniden arkadan söze atıldı. "Der o der. Bugün mü tanıyorsun Hazan' ı?" Kızmamıştı. Annem bana hiçbir zaman böyle konularda kızmazdı. Aksine konuştum diye aferin derdi ama bu defa seni gibi seni der gibiydi sanki.

Başkan bir anneme bir bana bakarken biten çay bardağını sırıtarak masaya koydu. "Afferin kız sana. Helal olsun vallahi yapıştır hiç acıma. Başka ne dedi? Ne konuştunuz?"

Saçlarımdaki tokayı çözerek devam ettim. "Aşk olsun dayısı falan filan, dedi bir şeyler çok da dinlemedim he dedim geçtim. Dedemin silahını sordu barabelliyi, bilmiyorum dedim." Her ne kadar ketum dursam da sonradan bir miktar üzülmüştüm aslında ama o da beni sinirlendirmeseydi.

Annem bu defa Süleyman Amca' nın yanında oturmuş beni izliyordu. Konu ilgisini çekmişti tabi. "Esse nerde o?" O da bilmiyordu demek ki. E ben de bilmiyordum ki. Nerde bu silah diye düşünürken farkında olmadan gülümsemişim ki annem yeniden soludu. "Kız ne gülüyorsun? Sende mi? Kız söyle kimseye demeyeceğim."

Bende olacak olması hoşuna gitmişti ama bende değildi. Dedeme ait yalnızca bir köstekli saat vardı elimde. O da bana bir ömür yeterdi. Yine de bende olsaydı buna kimse karışamazdı. Kaşlarımı anneme sinirle çatarak "Ay banane git kime dersen de." Dedim. "Kimsenin bi bok yapacağı yok zaten, herkes kendi götünden korkuyor." Annem yeniden susmam içi kaş göz işareti yaparken tek kaşımı kaldırıp devam ettim. "Bugün dayıma da dedim aynısını."

Süleyman Amca annemin aksine gayet sakindi. Hattâ "Ne dedin?" Derken hala keyifle gülümsüyordu. Aslında o da seviyordu dayımı, ama son olaylardan sonra sinirlenmişti.

Sırıttım. Hafiften pişman bir mimikle dudak kemire kemire anneme baktım. "Herkesin arkasından konuşup yüzüne gülüyorsun, ne rengin belli ne de bir şeklin var dayı dedim." Annem birden hayretle "Uuuu." Dese de yine kızmazdı. Kızmıyordu, gerçi dayım da bunlara bozulmazdı unuturdu iki güne.

Başkan ve annem beni izlerken sol elimi saçlarımdan geçirerek devam ettim. "Engin dedi, onunla ilgili bir şey diyecekti herhalde. Bana Engin mengin deme. Beni ilgilendirmiyor, o senin yalağın, benimle bir alakası yok dedim." Sesimi hafif incelterek uyuz olduğumu belli eder bir şekilde gözlerimi devirdim. "E ondan sonra döndü, tamam dayıcım. Haklısın dayıcım. Ben seni çok seviyorum dayım bilmem ne, ebesinin.."  bu defa da susarak la havle der gibi başımı yana eğdim. "Ya bu cidden çift taraflı oynuyor anne. Hem camiye mum dikiyor hem kiliseye. Tencere kapağı gibisin deyince de zoruna gidiyor. E öyle ama." Annemle başkan yer yer gülseler de sakin sakin beni dinlediler. En sonunda annem helal olsun der gibi elini bana kaldırıp keyifle "Kız sen harbiden avukatsın." Dedi. Sinirlenmiştim ama içimden gülmek de geliyordu.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUKde žijí příběhy. Začni objevovat