Başkan bu defa yavaşça arkasını döndüğünde benden almak istediği bir cevap vardı. Şuan bir yanımın vermek istemediği ama diğer yanımın da ne olacaksa olsun artık dediği bir cevap..

Göz göze gelince kendi kendime Hazan dedim. Sen neleri atlattın Hazan bunu da atlatırsın...

Sesimi toparlarken olduğum yerde dikleştim ve soruyu yenilemesi için "Efendim başkan." Dedim.

Onu duyduğumu ve kaale aldığımı anlayınca önüne dönerek tuttuğu tüm nefesi verdi. "Ne zamandır böyle bu kızım?"

Gözlerimi kısarak ilk güne gitmek istedi zihnim. Her şey Serdar' dan sonra, çok yakın bir süreçte başlamıştı. Anılarımı zorlayarak bir aralık bulmaya çalışırken benim aksime Serdar deli gibi atan kalbiyle beni dinliyor, aynadan dikkatle beni izliyordu.

"Yeni." Dedim normal çıkan sesimle. Arkasını dönüp bir an yeniden bana bakan başkana yönelip devam ettim. "Bir iki hafta falandır."

Bu zaman olayı çok da önemli değildi benim için. Fakat anlaşılan, başkan yaklaşık sekiz aydır yanına gittiğim adamı merak ediyordu. Tahminen vicdan olarak da rahatsızdı ama bu durumun onunla hiçbir alakası yoktu.

Elleriyle sağ dizini dövüp "Neden bana demedin kızım!?" Derken sinirle solurken hâlâ bana bakıyordu.

İnan. Ona olan mahkum mecburluğumu bilemezsin başkan..

Bacak aramda tuttuğum ellerle başımı geriye attığımda Serdar' ın yanında artık her şeyin konuşulacağını anlamıştım.

Gözlerimi kapatıp oflarken omuz silktim öylece. "Netleştiremedim." Dediğimdeyse sakindim. Kısır gününde çay muhabbeti yapar gibiydim. "Bir şeyler vardı ama çözemiyordum bir türlü."

Yoksa bir bilseniz zihnimde kaç kere kurup kaldırdım. Olmuyordu o zamanlar. Yoktu oluru yani.

Buna karşılık "Ben ona kızımı emanet ettim ulan!" Dediğinde sesindeki öfke şekilleniyordu sanki.. Beni çok seviyordu ve ben bunu zaten biliyordum.

Sessiz kalırken başımı eski haline getirip aynadan Serdar' a kaçamak bir bakış attığımda yüzündeki o acı dolu ifadeyi hayatım boyunca unutamayacağıma o kadar emindim ki.
O, yoldaki donuk bakışını, yüzünün aldığı acı hali, belki biraz dolan gözlerini.. İçinin acıdığına emindim de, bana acıdığı konusunda kararsızdım işte.. Yoksa neden dolsun o gözler..
Ha, siyah dev?

Hararetle "Bak." Dedi başkan. Oturduğu yerde yeniden bana döndü. "Serdar Abin yabancı değil, ondan çekinme.." Kalbimin orta yerinde koca koca kayalar koydun başkan...
"Serdar o iti bayılttığı için konuşturamadık. Bunu sana sormaya çekiniyorum ama.." Durdu sonra.
Yutkunarak yüzüme bakarken kendini suçlamasını izledim. Tedirgince devam etti. "Bir şey yap.." O an bu iğrençliğe "Hayır." Dedim sadece. Dolu dolu bir hayır dedim. Gözlerini rahat bir nefes alırcasına yumarak önüme döndüğünde koca bir saçmalığın içindeydik.

Bu, koca bir saçmalıktı.

Kafası karışıktı ikisinin de. İkisini birleştiren ortak korkuları da bana duygusal yönden bir şey olmuş olmasıydı. Canımın yanmış olmasından korkuyorlardı. Bu yüzden bu kargaşaya son verircesine cama dönerek "Endişe edeceğin kadar büyük bir şey olmadı başkan." Dedim.

"Ben senin için her şeyi yaparım." Duraksadı. Güven dolu bakışlarını bana çevirdi. "Bunu biliyorsun değil mi kızım?"

Biliyordum.

Kıkırdayarak alt dudağımı dişleyip utançla ve minnetle ona baktım. Başımı olumlu anlamda sallarken içinden geçenlerle "Biliyorum.." dedim.

Bu yüzden çok güveniyorum ya sana baba..

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now