Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGU

By ssimurg777

2.8M 121K 56.6K

Hazan, iç içe olduğu tüm sorunlarını büyük bir savaşla görmezden gelerek hayatını sıradan bir mahallede devam... More

"Başlangıç.."
GELİYORUZ
Bölüm 1-4💎
Bölüm 5💎
Bölüm 6💎
Bölüm 7💎
Bölüm 8💎
Bölüm 9💎
Bölüm 10💎
Bölüm 11💎
Bölüm 12💎
Bölüm 13💎
Bölüm 14💎
Bölüm 15💎
Bölüm 16💎
Bölüm 17💎
Bölüm 18💎
Bölüm 19💎
Bölüm 21💎
Bölüm 22💎
Bölüm 23💎
Bölüm 24💎
Bölüm 25💎
Bölüm 26💎
Bölüm 27💎
Bölüm 28💎
Bölüm 29💎
Bölüm 30💎
Bölüm 31💎
Alıntı.
Bölüm 32💎
Bölüm 33💎
Bölüm 34💎
Bölüm 35💎
Bölüm 36💎
Bölüm 36 Part 2💎
Bölüm 37💎
Bölüm 38💎
Bölüm 39💎
Bölüm 40💎
Bölüm 41💎
Bölüm 42💎
Bölüm 43💎
Bölüm 44💎
Bölüm 45 💎
Bölüm 46💎
Bölüm 47💎
Bölüm 48💎
Bölüm 49💎
Bölüm 49 Part 2💎
Bölüm 50💎
Bölüm 51💎
Bölüm 52💎
Bölüm 53💎
Bölüm 54💎
Bölüm 55💎
Bölüm 56💎 Part 1
Bölüm 56💎 Part2
Bölüm 57💎
Bölüm 58💎
Bölüm 59💎
Bölüm 60💎
Bölüm 61💎
Bölüm 62💎
Bölüm 63💎
Bölüm 64💎
Bölüm 65💎
Bölüm 66💎
Bölüm 67💎
Duyuru💎
Bölüm 68💎
Bölüm 69💎
Bölüm 70💎
Bölüm 71💎
Bölüm 72💎
Bölüm 73💎
Bölüm 74💎
Bölüm 75💎
Bölüm 76💎
Bölüm 77💎
Bölüm 78💎
Bölüm 79💎
Bölüm 80💎
Bölüm 81💎
Bölüm 82💎
Bölüm 83💎
Bölüm 84💎
Bölüm 85💎
Bölüm 86💎
Bölüm 87💎
Bölüm 87 Part 2💎
Bölüm 88💎
Bölüm 89 💎
Bölüm 89💎 Part2
Bölüm 90💎
Bölüm 90💎 Part 2
Bölüm 91💎
Bölüm 92💎
Bölüm 93💎
Bölüm 94💎
Bölüm 95💎
Bölüm 96💎

Bölüm 20💎

25.3K 1.3K 211
By ssimurg777

Beğenelim mi?😍
Yorum yaparsanız sevinirim.. :)

                                   💎

Eğildiğim yerde siyah ve ince topuklu ayakkabılarımın iplerini bileğime bağlarken dudaklarımın arasına mırıldandığım şarkı sözcükleri evimin merdivenlerinde yankı buluyordu.
Bugün uzun zaman sonra ilk defa kendimi bu kadar iyi hissetmemin sebebi tam olarak neydi bilmiyorum fakat, geçirdiğim birkaç günün aksine daha iyiydim.

Ayağa kalktıktan sonra düzleştirdiğim siyah saçlarımın belimden aşağıya süzülmesine yardımcı olurken hızlı adımlarla ilerleyip demir kapıdan geçerek dışarıya bir adım attım.
Sokağa çıktığımda gözüme çarpan ilk şey biraz yukarıdaki kargo aracı olurken elindeki koca bir deste kırmızı gülle araçtan inen adamın bana doğru ilerlemesini tek elimle tuttuğum demir kapıyı yavaşça kendime doğru çekerek izledim.

"Hazan Doğan?"

Öğle güneşinin altında kıstığı gözlerle bana bakarak konuşan adamı izlerken bir yandan da adımın ve soyadımın sorulmasına yavaşça başımı sallayarak cevap verdim. "Evet."

Adamın yönlendirmesiyle tek elinde tuttuğu kağıdı imzalamamı sağladıktan sonra indiği araca tekrar binip gitmesini beklerken kollarıma tutuşturulan güllere gitti bakışlarım.

Bunu beklediğim birinin olmayışı beni yalnızca birkaç saniyelik meraka iterken üzerime bulunan o küçük notu okumamla dudaklarım olabildiğine gerildi.

"Bana bu hayatta kan bağı ve çıkar ilişkisi olmadan da kardeş olmayı öğrettiğin için sana sonsuz kez teşekkür ederim canım kardeşim. İyi ki varsın, emeklerinden ve güzel kalbinden öperim..."
                        
                                                          Emir Şahin.

Güldüm.
Ama öyle böyle değil. Gözlerim dolarken ruhum o saf sevgide okşanırcasına güldüm.
Belki bir kardeş ve hayat kaybettim. Fakat Emir gibi bir kardeş kazanmanın da mutlu huzurunu en güzel halde tattırdı hayat bana. En çok da beni asla bir yabancı olarak görmeyip bağırlarına bastıkları için ruhum bir defa daha okşandı...

"Ne o kız?" Dedi tanıdık bir ses. Bakışlatım iki elimle tuttuğum gül demetinden ayrılırken giderek yakınlaşan sesin sahibine gülerek döndüm. "Ayda bir bir çiçek alıyorsun, sevgili yaptın da haberimiz mi yok?"

Geçen haftalarda dayımın gönderdiği çiçeklerden bahsediyordu Yeliz. Bunu o da biliyordu. Yoksa ağzını gere gere büyük bir neşeyle alay eder gibi böyle bir cümle kurmazdı.
Gözlerimi onun bu haline devirirken yukarıdan bana doğru gelen Yeliz' in aksine aşağıdan yukarıya sessiz fakat bir o kadar da hızlı adımlarla geçen Melis' e takıldı gözlerimiz. O günkü kavgadan sonra bir daha hiç görmemiştik ve şimdi bu şekilde denk gelmemiz ve sessizce geçip gitmesi garibime gidiyordu.

Melis az yukarıdaki evine doğru giderken yeniden Yeliz' e baktığımda bu defa da ilgimi arkasından sokağa giren arabaya çekmişti.
Aslında sokağa çıktığım gibi fark etmiştim arabasının yokluğunu. Fakat bu durumun üzerine düşünecek zamanım bile olmamıştı.

Benim aksime Yeliz, Melis' e bakmaya devam ederek arkasından "Çıngıraklı, nereyee.." diye seslenişine yeniden gülümsemiş ve başımı sağa yatırmıştım.

Melis' in cevap vermeyişi kadar benim de garibime gitmeyen bu olayla Yeliz, aramızdaki mesafeyi kapatarak elindeki poşetleri ayağımın dibime bıraktı ve eğilerek mest olmuş bir şekilde gülleri kokladı.

"Emir yollamış." Dedim tebessüm ederek. Serdar arabayla kapıya yanaşırken o tarafa bakmamaya çalışarak devam ettim. "Geçen gece o yorgunluktan sonra saatlerce sevgilisine hediye baktık. Sanırım ondan.."

Yerinde doğrulurken "Hııııh." Dedi anlamış bir şekilde. Başını olumlu anlamda sallayıp Serdar' ın arabasına kısa bir bakış atarak bana döndü yine.

"Şu Serdar' ı da konuşamadık seninle bir türlü. Ama bayağıdır aklımda, alacağım ifadeni kızım."

Kucağımdaki güller ve yüzümdeki mutlu tebessümle "Neyini konuşacak mışız?" Derken şımarık bir çocuk edasıyla hafifçe sağa sola salındım.

Onun hakkında daha önce kimseyle konuşmamıştım ve açıkçası konuşmak bana ne hissettirirdi bilmiyordum fakat eminim ki keyifli olurdu.

Serdar, indiği arabanın kapısını sertçe kapattığından sinirli olduğunu varsaydığımdan yüzümdeki gülüşü yok ettim ve bana bakan arkadaşıma inat merakla ona döndüm.
O, hızlıca "Aranızda bir şeyler var, belli." Diyerek birden kestirip atarken ben çoktan gözlerimi Serdar' ın çatık kaşlarının arasındaki sinirli suretle bütünleştirmiştim.

Onu tanıdığım ilk günkü gibiydi bu hali. Katı bakışları böylesine güçlüyken aramızdaki bu mesafeden tatsız bir pürüzle rahatsız oldum. Geniş bedeni arabanın diğer tarafında kalırken uzun boyu bunun aksine onu net görmemi sağlıyordu. Bedenini saran siyah tişörtü uzun sayılabilecek sakallarıyla adeta tamamlanırken bakışları önce kucağımda sabitlediğim güllere daha sonra kıyafetime yöneldi.

Buz mavisi ve bedenime yapışarak kalçalarımı saran kotum bana oldukça hoş gelirken Serdar' la aynı fikirde olmadığımızı konuşmak bir yana dursun, sadece bakışlarından bile anlayabiliyorken üstelik onu rahatsız eden tek şey bu değil gibiydi. Zira bedenimi ve göğüslerimi saran göbeği açık kırmızı badimle de pek anlaşabildiği söz konusu değildi.

Elimdeki güllerle birlikte beni şöyle bir süzdükten sonra en sonunda topuklularıma baktı. Ben, onun gerilen yüz hatlarına uzun uzun bakarken sessizleşen sokakta sürüp giden bu ağırlığı tüm bedenimle hissedebiliyordum.
Bedenimde gezdirdiği bakışları elbette taciz niteliğinde değildi ve ben bunu içten içe emin bir suretle bildiğim için sessiz kalarak onu bekliyordum. Onu ve bana olan tavrını..

Beklediğim an bana uzun gibi gelen bir sürenin ardından nihayet gelirken başını ayakkabımdan alarak neredeyse tiksinir bir ifadeyle yüzüme odaklandı.

Bu yüz ifadesini beklemiyordum dersem yalan olurdu. Sonuçta Serdar' ı çözemeye başlamıştım ve bu tür kıyafetlerden pek de haz etmediğini biliyorum az çok.

Dilinin ucunu dişlediğini kasılan çenesinden anlayabiliyorken bana değen gözlerle hayatımda daha evvel rastlamadığım bir garip tezatlığa denk geldim.
Yutkundum.
Bu bakışları hak edecek kadar ne yaptığımı bilmez bir sersemlikle olduğum yerde çivilenirken altında ezildim bir sersemliğin. Onu rahatsız eden şeyler gün be gün ortadayken aksi için yapacak bir şeyim yoktu. Fakat her şeyi farkında oluşum ve iki elimle koca gül demetini tutarken "Aha." dedim içimden. "Aha sıçtık sıvadık."

Serdar' ın yanından inen Oktay hayırdır dercesine bakarak başını Yeliz'e sallayınca Yeliz' de omuzlarını umursuz bir halde silkip yangını körükledi.

"Emir yollamış." Derken Yeliz' e dönmüştüm.

Oktay sanki tanıyordu da Emir' i. Daha adını bile ikinci kez duyduğu bir adamın varlığında anladım dercesine başını sallarken bu defa Serdar' a bakmadım. Çünkü zaten ne bu saatten öncesinin önemi vardı ne de sonrası bizim için bir değerdi.

Yaşadığımız, yaşamaya çalıştığımız tek şey boşa harcanan duygular silsilesiyken ciğerlerimi şişiren derin bir nefes alarak bir adım yanımda ve sağımdaki kapıya döndüm. Yeliz' e dahil kimseye zerre bir şey demeden sessizce elimdeki anahtarla kapımı açıp içeriye girdiğimde tek amacım güllerimi merdivenlere bırakmak ve yeniden dışarıya çıkmaktı. Fakat çıkmak için döndüğüm an karşı binanın kapısı büyük bir gürültüyle kapanmıştı.

                                                           💎

Uzun sayılmayacak koridorun sonuna henüz varmadan sağa döndüğümde bu belirsiz konuşma için geç kalmış sayılmazdım. Bu yüzden hemen önünde durduğum kapıyı sakince tıklattım ve Hakan Abi' nin gel sesinden sonra kapıyı açıp içeriye girdim.

Kırmızı tonlarında ve açıkçası pavyon tadındaki bu odada hemen yanında dikilen dört adamla viskisini yudumlayan Hakan Abi' ye sakin bir tonda gülümserken masanın sağ tarafında, yüzünde Serdar'ın izlerini taşıyan ve bana çatık kaşlarıyla bakam adamı anında tanıdım.

"Gel Hazan gel. Hoş geldin abicim."
Servet' in bakışlarındaki düşmanlığın aksine Hakan Abi' nin coşkulu sesine başımı yavaşça selam verir gibi eğip kaldırdım.
"Hoş bulduk abi." Derken tüm tadım kaçmış ve istemsizce gerilmiştim.
Onun burada olacağını asla tahmin etmemiştim, aksi halde gelmezdim.

"Biz de Servet Bey' le seni konuşuyorduk." Büyük bir yavaşlıkla kapattığım kapının önünde duruyor ve bir abi edasıyla bana bakan adamı izliyordum. "Sahne almanı isti.." diye devam ettiği an sağ elimi yukarıya kaldırarak durmasını ve susmasını işaret ettim.

Bir çırpıda "Biz o konuyu hallettik abi." Derken elimi indirdim sakince. Servet' e döndüğümde tek kaşım sinirle havalanmış ve sesim kabalaşmıştı. "Sizin benim yerime konuşmanıza gerek yok."

Hakan Abi bu tavrıma şaşkınca bana bakarken Servet oturduğu koltuktan yavaşça kalkıp ellerini gri pantolonuna soktu ve dört yavaş adımla tabiri caizse dibime kadar girdi.

Topuklu ayakkabım sayesinde boylarımız eşitlenirken başını hafif kaldırarak sert ve kendinden emin bir tonda soludu.
"Ben seni alacağım dedim." Başını hafif yana yatırarak "Alırım." Diye devam ettiğinde içten içe keyiflenmiştim. Çünkü benim kim olduğum hakkımda zerre fikri olmadan bu şekilde konuşuyor olması oldukça komikti.

Aramızda kalan santimlik mesafeyi sadece ondan korkmadığımı ve asla geri adım atmayacağımı belirtmek adına kapattım ve dalga geçer gibi tek nefeste soludum
"Nah alırsın."

Küfrüme karşılık gözlerimiz henüz birbirine değiyorken ortam kısa bir an sessizleşti ve Hakan Abi kulak tırmalayıcı "Şşşşşt.." sesinden sonra oturduğu koltuktan tek hamlede kalktı.
Hızlı adımlarla yanımıza gelerek aramıza girmek istercesine kollarını aramıza soktuğunda sadece nefes alıp veriyordum.
"Ayrılın bakalım." Dedi. Kolları yardımıyla beni sağa Servet' i sola ittirirken oldukça tedirgindi.

Servet' e dönüp başını olumsuz anlamda sallarken ciddi bir tonda devam etti. "Hazan istemiyorsa olmaz."

Beklediği, umduğu cevap bu değilmiş gibi yüzü değişirken yaralı olan kaşı havalanmış ve elleri hala cebindeyken gerilerek göğsünü kabartmıştı.
"Sen benim kim olduğumu unuttun mu lan?"

Servet' in hesap sorar gibi bağırışıyla Hakan Abi ellerini beline koyup dikleşerek ona baktı. "Ben senin kim olduğunu biliyorum. Ama sen.." sesi ciddileşirken bu defa bana dönerek odadaki ürkütücü sessizlikle devam etti.
"Hazan' ın babasının kim olduğunu bilmiyorsun." Dediği an nefesim hızlandı. O an ne yapacağımı kestiremediğimden feryatla sağ ayağımı topukluya inat hızla yere vurup susması için Hakan Abi' nin adını uyarıcı bir tonda söyledim.

Bu hırçın halime omuzlarını umarsız bir halde silkip tek kaşı kalkan Servet' e bakmadan oturduğu yere doğru yürümeye devam etti.
"O adam." Dedi sakince. "Haritadan siler seni Servet."

Siyah deri koltuğuna oturduğunda odadaki sessizlik sürerken buz gibi sesimle gözlerimi devirerek araya girdim.
"Hakan Abi artık susacak mısın?"

Çevremde onun tam olarak ne iş yaptığını bilen üç beş kişiden sadece biriydi Hakan Abi. Aslında yalnızca başkan değil akrabalarımdan birkaçı da bu tarz insanlardı fakat bu durum henüz söz konusu değildi.
Kimsenin böyle bir derinliğe girmesini istemiyordum. Ki zaten Hakan Abi' de tesadüf üzerine öğrenmişti ve bu yüzden kimseye söylememesi için ona yeminler ettirmiştim.
Şu an konuşmasının tek sebebi ise Servet' i püskürtmek olsa da yine de bu olay benim için fazlasıyla rahatsız ediciydi.

Ellerini iki yana kaldırarak pes ediyorum dercesine bana baktığında Servet sessizce yerine geçerken burnumdan soludum.
"Hiçbir teklifi kabul etmiyorum. Konuşacağımız başka bir şey yoksa ben gidiyorum."

Elime aldığı proyu parmaklarının arasında döndürmeye başlayıp başını olumsuz anlamda salladı.
"Akşam on da sahne var. Gelirsen sen çıkarsın gelmezsen mecbur Melis'i alırım. Bu sefer ağır müzik."

Başımı olumlu anlamda sallarken bu meselenin bu kadar kolay çözüme ulaşmış olmasına da şaşırmamış değildim.
"Birkaç işim var." Dedim Hakan Abi' ye bakarak. "Hallolursa gelirim."

Gözlerini olumlu anlamda kapatıp açığında daha fazla konuşmadan arkamı dönüp siyah kapının metal kulpunu tuttum. Sonra bırakarak tekrar masanın arka tarafında oturan Hakan Abi' ye dönüp işaret parmağımı sallayarak kaşlarımı hafif tehdit amaçlı kaldırdım.

"Ona tek kelime edersen.." derken hemen karşısında oturan Servet' o ima etsem de onunla bu şekilde konuşuyor olmama bozulmuş gibiydi.
Bu sebeple ne olur dercesine şaşkın bakışlarla yüzüme baktı.

Devam ettim. "Haritadan silinen sadece o olmaz, abi."

Ne değişen yüzü ne de odada yankı bulan sesimin iliştiği yerler umurumda olmazken bu sabahın aksine fazlasıyla sinirli bir halim vardı. Acaba Hakan Abi biliyor muydu Servet' in yüzünün neden o halde olduğunu? Ya da biliyor muydu beni birkaç gün evvel beni rahatsız ettiğini?
O gün Serdar olmasa ne olurdu acaba? Sonrası benim için güzel olurdu fakat o an halledebilir miydim her şeyi bir başıma?
Ya da Hakan Abi bilse o günü, bana şu anı yaşatır mıydı acaba diye diye arkamda bıraktığım sessizlikle önce odadan daha sonra mekândan hızlı adımlarla çıktım.

Topuklu ayakkabılarımın sesi art arda yükselerek belli bir ritimle şekil alırken kendimi adeta sokağa attım. Saçlarım temiz havada savrulurken kafamdaki tilkilerin kuyruğunu tek tek tuttum sonra.
Hakan Abi iyi adamdı eyvallah, ama bazı şeyler sinir uçlarımı gerilmesine sebep oluyordu ve ben buna dayanamıyordum.
Sanki hayatımda her şey yerli yerindeymiş gibi ne olduğu belli olmayan bir itle bulunduğum ortamda dönen muhabbet midemi alt üst ediyordu. Karakterimi bildiği halde Servet gibi leş bir adamla beni aynı ortama denk getirmesi, üstelik çevremden benim aksime bahsedecek olması iğrenç bir durumdu.

Sinirle uzun ince topuklarımın üzerimde hızlı hızlı yürürken farkında olmadan yükselttiğim sesimle yüzümdeki tiksinir ifadeyle "Geri zekalı" diyerek yolun ortasındaki çakıla gelişi güzel bir tekme atıp sinirle soludum.
Tüm bunlarla beraber "Götüne girsin ulan o pro." Dediğimde duyduğum ıslık sesiyle başımı yerden kaldırıp önce arkama döndüm daha sonra yanından geçtiğim dürümcüye.

"Hayırdır kayınço ne bu sinir? Yine kim afkurdu sana?"
Yerden yaklaşık bir metre kadar yüksek mekânın dışında, hemen cam kenarına kurulan masada karşısındaki Serdar' la oturan Oktay' a bakıp omuz silktim.

Serdar bir ayağını diğerinin dizine atmış elimdeki telefona eğilmiş bir şeyler yapıyor ve asla yüzüme bakmıyorken bu soruya cevap vermek içten bile değildi.
Eğilmiş olsa da koca cüssesi ve çatık kaşlarından yine  sinirini görebiliyordum.

Bakışlarımı Serdar' dan alıp bana bakan Oktay'a çevirdim.
"Önemsiz."

Gözlerini kısarak yüzümü süzdü.
"Gelsene." Dedi Serdar' ın yanındaki boş tabureyi göstererek devam etti. "Yeliz' e yazdım şimdi, o da sana yazacaktı."

Oktay cümlesini bitirdiğinde telefonuma gelen bildirim sesiyle kısaca ekrana bakıp başımı olumlu anlamda sallayarak tekrar Oktay'a döndüm.
Telefonu hafif ona doğru kaldırdım.
"Yazdı şimdi."

Başıyla karşı tarafındaki boş tabureyi yeniden gösterdiğinde beni oraya oturtmakta fazla ısrarcıydı.
"E gel işte."

Gidersem geç olacaktı.
Gidersem Serdar' la dip dibe oturacaktık. Bedenim o büyük ve cüsseli bedenine hiç olmadığı kadar değecekti ve biz..
Bu düşünceyle kesik bir nefes alırken Serdar' a baktığımda başı hâlâ elindeki telefona eğikti ve bizimle ilgilenmediği fazlasıyla açıktı.

Ellerimi iki yanıma sabitleyip bunalmış bakışlarımla
"Yok." Dedim. "Siz takılın benim işlerim var.'' Düşen yüzüyle başını yavaşça olumlu anlamda salladı.

"Akşam sahne senin mi?"

Normal bir tonda dudağımı sarkıtarak "Bilmiyorum pek sahne keyfim yok. Çıkmam belki." Dedim ve daha sonra hafif gülümseyerek devam ettim. "Ben çıkmazsam seninkinin yolduğu kız çıkar."

Gözlerini bu defa devirerek oturduğu sandalyede iyice geriye yaslandı.
"Yok o zaman kalsın. Benimki birde beni yolmasın."

Oktay' ın bu komik haline gerilen dudaklarımla  gülerken geride bıraktığım Güllük' ün kapısı gürültüyle açıldı.
İçeriden çıkan Servet ve üç adamı hafif sağıma dönerek bakmaya başladığımda Oktay oturduğu yerden hafif yükselip önce Servet' e daha sonra bana baktı.

"Bu mu sıktı senin canını?"

Oktay' ın sorusunu "Yok." diye geçiştirerek az ileride öylece bana bakan Servet' e tıpkı Serdar gibi çattığım kaşlarımla bakmaya devam ettim ve bir süre sonra önüme döndüm. Tekrar Oktay' a baktığımda Serdar bu defa başını elindeki telefondan kaldırmış ve dikleşen duruşuyla burnundan soluyarak Servet'e bakıyordu.

Serdar bu bakışmaya aralanan dudaklarıyla bir şey diyecek gibi olurken Servet bindiği arabayla uzaklaşınca susarak bana bakmadan yine telefona gömüldü.
Sağ dizi az evvelin aksine belli bir ritimle sallanırken çenesini sağ sola hareket ettirişinden bazı şeyleri daha net anlayabiliyordum aslında.
Sonuçta içi ezilirken ve delice sinirlenirken susup oturmak hiç onluk bir hareket değildi fakat bunu en azımdan şimdilik yapmak zorundaydı.

Serdar' ın bu soğuk tavrının tek olmasa da en baskın nedeninin Emir olduğuna adım kadar eminken kendimi açıklamak için zerre bir şey yapmama kararı aldım.
Zaten, uzaklaşmamız gerekiyordu.

Oktay' a bakarak elimi güle güle dercesine kaldırdım.

"Görüşürüz baldız." Dedim pek de keyifsiz bir halde. "Ben işim olduğunu söylerim Yeliz' e."

Oktay' la bir iki saniyeliğine vedalaşıp Serdar' ı görmezden gelmek benim için fazlasıyla acıyken şu düştüğümüz halin acımasızlığına üzülmeden de edemedim.
Gitmek için ileriye doğru adım attığım sırada arkamda adımı duydum.

"Hazan."  Dedi tanıdık biri.  Nefes nefese oluşunu anlayarak gelen sese döndükten sonra imayla gülümseyip yüzümü buruşturdum ve ekledim.

"Memo?"

Adımlarını yavaşlatarak yanıma geldiğinde hızlı birkaç nefes daha alıp alnına dökülen hafif sarımsı saçlarını tek eliyle arkaya attırdı.
"Seni arıyordum nasılsın?"

Kollarımı önümde birleştirip tatlı tatlı yüzüne baktığımda aramızdaki boy farkı yok denecek kadar azdı.
"İyiyim sağ ol."

Başını bu duruma sevindim dercesine sallayıp mavi gözleriyle yüzüme bakarken gülümsedi.
"Geçen akşam yolladığım çiçekleri beğendin mi? Neden aramadın beni?"

Meraklı ve neredeyse ikimiz adına umut dolu haline başımı yere eğip dudaklarımı dişlerimin arasına aldım ve istemsizce kıkırdayarak eğik olan başımı iki yana salladım.
Kafamı kaldırıp gülüşümü silmeden "Karın nasıl?" Dedim sonra.

Mehmet derin bir nefes alarak benim aksime bir eliyle çenesini kavrayıp sarımsı kirli sakallarını kaşıyarak göz devirdi.
Yüzüme bakıp imayla "Sen, biliyorsun bu işi." Dedi ne kadar zeki olduğumu söylemek ister gibi

Alt dudağımı sarkıtıp yüzümü buruşturduğumda bizi izleyen ikilinin farkındaydım.

"Yok be." Dedim kaşlarım çatılırken "Ne işi?.."

Bilmezlikten geldiğimi en iyi o biliyordu halbuki.

Mehmet yavaşça ve hayran dolu gözlerle bana bakıp gülümsedi.
"Biliyorsun biliyorsun." Dedi başını olumlu anlamda sallarken. Ve bedenim artık tamamen ona dönükken devam etti. "Baksana karımı soruyorsun. Bana vicdan yaptırtmak için."

Üst dudağımdaki hâlâ tam iyileşmeyen fakat bantlamadığım yarayı es geçip kalan kısımları dil hamlelerimle ıslatarak Mehmet' e doğru bir adım attığımda yalnızca beni izliyordu.
Kucağımda birleştirdiğim sağ kolumu yavaşça kaldırdım ve elimle omzuna hafifçe vururcasına bırakarak "Yok be Memo." Dedim. Başımı olumsuz anlamda yukarıya kaldırırken de elimi o pis bedenden ayırdım.

"Ben bilmiyorum bu işi. Vicdanımla da oynamıyorum emin ol."
Bakışlarımız ve bedenlerimiz tıpkı geçmişteki gibi uzun bir süre sonra ilk defa bu kadar yakınken ona ait hiçbir duyguyu barındırmıyor oluşumdan gurur duyuyordum.

"Hem, sende de vicdan olsa, benimle birlikteyken beni yakın arkadaşımla boynuzlamazdın." O susarken ben de birkaç saniye duraksadım. "Bilseydim bu işi." Diye devam ettim. Başımı yavaşça aşağı yukarı sallayıp gülüşümü bozmadım sonra. "Anlardım yani. Bilmiyorum ben. Sen rahat ol."

Bir adım gerileyip son defa karşımda sararan yüzüne baktığımda eskiyle ilgili hiçbir anı yoktu kalbimde. Acıyı bile unutan kalbim ondan gelecek olan ne varsa set kurmuştu kendine. O gece bana çiçek yollaması bile ayrı bir iğrençlikken ona yeniden dönecek olmak bu dünyadaki en büyük aptallığım olurdu herhalde.

"Hadi Memo, dolanma artık peşimde. O saatten sonra benden sana kemik çıkmaz abicim."

Bu saatten sonra bile değildi. O saatten sonra başlamıştı her şey.. Hoş, çok da boşmuş bunu fark edeli epey oluyordu fakat ne olursa olsun lüzumsuz ve tatsızdı işte.

Cümlem bittikten sonra arkamı dönerek asfalt yolda ilerlerken duyduğum tek şey güçlü bir ıslığın ardından Oktay' ın sesi olmuştu.

"Onnn numara kayınço buldum ulan!"

Continue Reading

You'll Also Like

5.1K 414 35
Salpan hikayeleri Kapak: insta -> @fc.kanbolatgorkem
1.5M 49K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
556K 10.8K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.1M 80.5K 29
Dahiler de aşık olabilir... Başlama tarihi: 28/08/23 Bu kurgu tamamen bana ve hayal gücüme aittir. Kopyalanması halinde yasal işlem başlatılacaktır.