Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGU

Od ssimurg777

2.8M 121K 56.6K

Hazan, iç içe olduğu tüm sorunlarını büyük bir savaşla görmezden gelerek hayatını sıradan bir mahallede devam... Více

"Başlangıç.."
GELİYORUZ
Bölüm 1-4💎
Bölüm 5💎
Bölüm 7💎
Bölüm 8💎
Bölüm 9💎
Bölüm 10💎
Bölüm 11💎
Bölüm 12💎
Bölüm 13💎
Bölüm 14💎
Bölüm 15💎
Bölüm 16💎
Bölüm 17💎
Bölüm 18💎
Bölüm 19💎
Bölüm 20💎
Bölüm 21💎
Bölüm 22💎
Bölüm 23💎
Bölüm 24💎
Bölüm 25💎
Bölüm 26💎
Bölüm 27💎
Bölüm 28💎
Bölüm 29💎
Bölüm 30💎
Bölüm 31💎
Alıntı.
Bölüm 32💎
Bölüm 33💎
Bölüm 34💎
Bölüm 35💎
Bölüm 36💎
Bölüm 36 Part 2💎
Bölüm 37💎
Bölüm 38💎
Bölüm 39💎
Bölüm 40💎
Bölüm 41💎
Bölüm 42💎
Bölüm 43💎
Bölüm 44💎
Bölüm 45 💎
Bölüm 46💎
Bölüm 47💎
Bölüm 48💎
Bölüm 49💎
Bölüm 49 Part 2💎
Bölüm 50💎
Bölüm 51💎
Bölüm 52💎
Bölüm 53💎
Bölüm 54💎
Bölüm 55💎
Bölüm 56💎 Part 1
Bölüm 56💎 Part2
Bölüm 57💎
Bölüm 58💎
Bölüm 59💎
Bölüm 60💎
Bölüm 61💎
Bölüm 62💎
Bölüm 63💎
Bölüm 64💎
Bölüm 65💎
Bölüm 66💎
Bölüm 67💎
Duyuru💎
Bölüm 68💎
Bölüm 69💎
Bölüm 70💎
Bölüm 71💎
Bölüm 72💎
Bölüm 73💎
Bölüm 74💎
Bölüm 75💎
Bölüm 76💎
Bölüm 77💎
Bölüm 78💎
Bölüm 79💎
Bölüm 80💎
Bölüm 81💎
Bölüm 82💎
Bölüm 83💎
Bölüm 84💎
Bölüm 85💎
Bölüm 86💎
Bölüm 87💎
Bölüm 87 Part 2💎
Bölüm 88💎
Bölüm 89 💎
Bölüm 89💎 Part2
Bölüm 90💎
Bölüm 90💎 Part 2
Bölüm 91💎
Bölüm 92💎
Bölüm 93💎
Bölüm 94💎
Bölüm 95💎
Bölüm 96💎

Bölüm 6💎

37.4K 1.8K 305
Od ssimurg777

Oy verip nokta dahi olsa yorum yaparsanız çok çok mutlu olurum😍

                                                                                      💎

Kendimi toparlamak parmak şıklatmak kadar kolay olmamıştı elbet. Fakat yine de yeni bir şeyler için sakinleşmiş ve keyfimi yerine getirmeyi başarmıştım. Serdar' dan sonra mekâna hızlı bir giriş yapmış, dakikalar sonra kaldığımız yerden devam ederek şarkılar söylemiş, şakalar yapmış ufak tefek muhabbetlerle baş başa kalmıştık. Zaten çok da değil, yarım saat sonra gece bitmiş insanlar dağılmaya başlamıştı. Böyle olunca ben de kızları alarak tekrar dışarıya çıkmıştım.

Her zamanki gibi güle eğlene kafenin hemen yanında bulunan dürümcüye peş peşe girdiğimizde önümde Yeliz arkamda Sena vardı.

Alp, az önce geçtiğimiz cam kapıdan içeriye girerek coşkuyla "Sana haberlerim var." Dediğinde olduğum yerde durdum. Sesi kalabalık diyebileceğimiz mekânda yayılırken bizim kafeyle yan yana olması buraya bazı akşamlar her zamankinden daha fazla insanın gelmesini sağlıyordu.

Kapıyı tek eliyle ittirerek yanıma doğru gelirken gururla gülüyordu. "Menajerin olarak."

Böle bir şeyi asla kabul etmeyeceğimi bildiği halde bıkmadan her defasında yeni bir teklif ve aynı bu heyecanla karşıma çıkıyor oluşu artık sadece keyifle gözlerimi devirmeme sebep oluyordu.

Elindeki tuttuğu kartı bana doğru sallarken sol taraftaki kasada dikilen Dursun Amca' ya baş selamı vererek Alp' i es geçtim. Benimle birlikte harekete geçen Sena ve Yeliz' le az ilerideki masaya ilerlerken sırtım bizi takip eden Alp' e dönüktü. Adımlarımı sürdürürken sağ elimi yavaşça havaya kaldırıp göz devirdim.

"Teklif meklif kabul etmiyorum." Elimi indirdim. "Ve sen zaten bunu biliyorsun Alp' cim."

Olduğu yerde, kasanın önünde durdu. Elindeki kartları yine bir şeyleri başaramamış olmanın hüznüyle yere indirirken ses tonu değişmişti.
"Ama kuzum.."

İtiraz dolu sesine yalnızca sırıtarak masaya oturduğumda Alp kollarını hayretle aralamıştı.
Sena, kapının hemen önünde durup omuzlarını bir çocuk gibi düşüren Alp' e gözlerini devirerek bakarken "Uzatma Alper." Diyordu. Masaya dayalı boş sandalyeyi kast etti. "Geliyorsan gel haydi."

Sırtımı duvara verdiğimde gelmeyeceğini söyleyen Alp' ten bakışlarımı alarak neredeyse yarısı dolu olan mekânı taradığım an tüm yüz hatlarım gerilmiş soluklarım hızlanmıştı.

Serdar devi karşımda, o iki arkadaşı, mahalleden biri Ufuk Abi olmak üzere toplam altı kişiyle az ilerimizde, sağ tarafımızda oturuyorlardı.
Karşısında oturan Ufuk Abi' yle bir şeyler konuşuyorken aramızdaki birkaç metrelik mesafeden tavırlarının fazla ciddi olduğunu rahatlıkla görebiliyor, bunun üzerine gözlerimi ondan alamıyordum.

Çok da geçmedi, Serdar sanki onu izlediğimi biliyormuş gibi sakince konuşmasını keserek bakışlarını bana çevirdiğinde göz göze geldik.
Oysa beni çoktan fark etmiş olmalıydı zaten. Tüm bunlarla birlikte, daha bir saat evvel birbirimize girdiğimiz gerçeğini düşünerek kendi kendime siktiğimin devi derken gözlerimden okunan bir sinirim mevcuttu.

"Hazan hoşgeldınız torunum."
Bu defa kasanın arkasındaki ocaktan gelen sese döndüm.

"Her zamanginden atayrım ocağa." Derken elinde maşayla bana bakan yaşlı adama başımı hayır dercesine sallamıştım. Bu süreçte midemdeki kasılmalar, boğazımdaki kurulukla karışıyordu.

Gözlerimi ondan almadan yerimde hafif dikleştiğimde ciddi ve naif bir tavrım vardı. "Yok Dursun Amca ben bir şey yemeyeceğim."

Karşımdaki sandalyede oturmuş benden peçete isteyen Yeliz' e masadaki peçeteliği komple uzatırken şaşkın bir şekilde bana bakan Dursun Amca' ya dudaklarımı sarkıtarak konuştum.
"Ya bakma bana öyle."

İstemsizce asılan yüzümle başımı iki yana sallarken sarkıttığım dudağımla cidden ne kadar hüzünlü olduğumu görsün istedim. Anlayamadığım bir halle tüm keyfim kaçarken Serdar' a bile düşmanlık yapamayacak kadar tatsızdım.

Elindeki maşayı manasızca tezgaha bıraktı.
"La uşuğuumm." Kasanın arkasından çıkıp hararetle bizim masaya doğru ilerlerken susacak gibi durmuyordu. "Nedu yaani? Yemeyece misun!?"

Yeliz oturduğu yerden Dursun Amca' nın şivesine sırıtırken onun sadece bu şiveye bile aralıksız üç saat güldüğünü hepimiz biliyorduk. Bu yüzden fazla da garipsemeden dört köşeli masanın başında, elleri belinde çatık kaşlarla dikilen Dursun Amca'ya baktı.

Keyifle "Dursun Amca, seninki mideyi de ıskartaya çıkarttı." Diyen Yeliz' ken aman övmeyim daha fazla der gibi kendimle böbürlenerek oturduğum yerde yeniden geriye doğru yaslandım.

Bu defa Sena yanımdan kalkarak bu durumdan yakınır gibi "Ya sadece mide olsa iyi, yanında sigara bile içilmiyor." Derken Dursun Amca sadece sağdaki buzdolabına ilerleyen Sena' yı dinleyerek şaşkınca bana bakıyordu.

Dudaklarımı biraz sonra başlayacak akıl kursunu tahmin ederek gülmemek için birbirine bastırırken Dursun Amca' yla uzun uzun bakışıyordum.
Yeliz bu halimize içtenlikle kıkırdarken Sena dolaptan bir şeyler alıp konuşmaya devam ediyordu.
"En ufak bir dumanda eşek cennetinin kontenjanı doluyor. Olan bana oldu."

Sigara dumanında tıkandığım için Sena halk kahramanı gazman gibi kendini sokaklara, balkonlara, başka odalara atıyor ve sigarasını oralarda içiyordu. Bu yüzden de olan ona oluyordu. Aslında tüm bu espriler tıkanmadığım ve kendimden geçmediğim taktirde kulağa oldukça komik ve hoş geliyordu. Hatta genellikle bu esprilerin çoğunu bizzat ben, keyif alarak yapıyordum.

Sena susunca Dursun Amca' ya bakarak gözlerimi kıstım ve bir sır verir gibi tatlı tatlı fısıldadım.
"Bu saatte yiyince mideyi bozuyorum, ağır geliyor Dursun Amca."

Sena aldığı içecekleri sallaya sallaya masaya yaklaştıktan sonra önüme bıraktığı ayranla "Al len." Dedi "İyi gelir." Derken çoktan yerine oturmuştu.

Dursun Amca gözlerini benden ayırıp sakince Yeliz' in yanına oturduğunda aradan çekilmesiyle Serdar yeniden görüş alanıma girmişti. Fakat bu sefer de onun aksine o tarafa bakmayan bendim.

Yaşlı adam masaya koyduğu dirsekleriyle ellerini birbirine bağladı. Tahminen atmışlı beşli yaşlarda, grileşmiş saçları ve pala bıyığıyla tam bir karadeniz adamıydı.

Bakışlarını üzerimde daha fazla tutmayıp bağıra bağıra tüm samimiyetiyle lafa girdiğinde Sena ellerini yıkamak için lavaboya kalkmıştı.
"Uuuuy. La torunum gitsene koye. Deden ballan kaymaklan, kuymaklan, yağlan beslesun seni."
Dudaklarım gerilirken karşımda, müşterilerini gram düşünmeden benim için yırtınan adama kıkırdadım.
"Yok amcam yaa. Ben burada gebermeye razıyım. Çay fındık zamanı geliyor zaten." Derken gayet de neşeliydim. Başımı iki yana sallayarak sırıttım. "Bu sene Allah korusun."

Aklına birşey gelmiş gibi başını sallayıp hararetlendi.

"Heee oni iyi dedun." Oturduğu yerde arkasını dönerek lavabodan çıkmış, yeniden dolabın önünde dikilip bu defa tatlılara bakınan Sena' ya seslendi. "Gız Zena! Baa haburiye! Habu sene kimi alacasunuz çaya funduğa günlüğe? Eleman yokmiş diye tuydum. Esse midu gıız?" Bedenini iyice kuzenime çevirirken iki eliyle masaya tutunmayı da ihmal etmemişti.

"Aşşa derenin oriyedu bi Yaşar emice var, onun toruni geçen sene Hazan' ı istedıydi pokyiyenin gâvuri." Dediğinde Dursun Amca' yı izleyerek sağ elimi hayretle aralanan dudaklarıma kapattım. Çünkü bu konunun tamamen aile arasında kaldığını ve açılmamak üzere kapandığını düşünüyordum. Tabi Dursun Amca' nın ve dedemin hem köylü, hem de uzaktan akraba olduklarını hatırlarsam bu pek de mümkün değildi.

Duruşunu daha da Sena' ya çevirirken yutkunarak arayı açmadan devam etti.
"Neysaaa. Ha sikim surat. Neysaaa." Küfür ettikten sonra yanlışlıkla demiş gibi sürekli neyse demesi bizim için normal bi durumken müşterilerin ve karşımda hâlâ gülen Yeliz' in hoşuna gittiği bariz belliydi.

"Ha oni diydım, o toplar. Oni alalum diyrım ben ama bilmiyrım tam. La uşuğum oni sen bi öğrensena bana, ha torunum."

Hararetle biten son cümlesini rica eder gibi bir suretle, ama hafif de yalvarır gibi bir tonda kurduğu için kalbim yumuşacık olmuş, Dursun Amca' ya tebessümle bakmamı sağlamıştı.
Dursun Amca iyi adamdı. Güzel adamdı, kalbinde bir kötülük olmadığına emin olduğum kadar güzel ve samimi olduğuna da emindim.
Önce tüm bu fırtınada şok olup kalmış Sena'ya baktım. Sonra büyük bir normallikle az ötedeki Sena' ya soru soran Dursun Amca' ya.
Sonunda baktığım Yeliz' le daha fazla duramayıp istemeden aynı anda koca bir kahkaha attığımızda bunu bekliyormuşlar gibi, mekânda yükselen birkaç gülüş birbirine karışmıştı.

Fakat sonra, bu olay yanlış bir yere gider de Dursun Amca' nın tatlı kalbi kırılır diye başımı yere indirerek susmaya çalıştım.
Olmuyordu.
Krize girmiş gibi kendimden geçerken yalnız olmadığımı bilmek daha da keyifliydi ve bu da beni gülmeye daha çok itiyordu. Ellerimle yüzümü, yanaklarımı kavrayıp tekrar lazer görmüş tavşan gibi yutkunup Dursun Amca' ya bakan Sena'ya baktım.
Başını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalışırken bize doğru ilerledi.
Yahu bu kız, üzerinde lacivert mini bir elbise olan. Topuklu ayakkabıları ve uzun sarı saçlarıyla bi rapunzeldi. Ne anlardı işçiden, günlükçüden köyden?

Yanıma oturduğunda Dursun Amca meraklı mavi gözlerle Sena' yı izledi.
"Dursun amca, ben bilmiyorum, annemlerle konuşsana sen." Sena' nın ip ince ve masumane çıkan sesinden sonra ben bir kahkaha daha atmamak için ellerimle ağzımı sıkıca kapattığımda Dursun Amca önce bana sonra benimle aynı durumda olan Yeliz'e sinirli sinirli baktı.

"Afgumayın bagayım.. La ne gülersunuz? La az sus daa yaaaaa." Bu şiveyle karışan kaba sese daha da güldüğümüzde başımı iyice masaya eğmiştim ki sesini hafif yükseltti.
"La ne zırlaysınız?" Dursun Amca elinin tersiyle cam masaya vurup masaya eğik olan yüzüme bakmak için eğildi. "La kime diyrıımmmm."

Sonunda sinirlenmeye başlayınca kıkırdayarak sakinleşmeyi bekledim, nefesler aldım. Sağ elime dudağımın başından sonuna fermuar çekerken beni izleyen yaşlı adama tebessüm ettiğimde bir daha gülmeyeceğimi anlamıştı.

Dursun Amca nefesini verip solumdaki Sena' ya baktında Serdar' da sağımdaydı.
Elini Sena' ya uzattı.
"Ver ananin." Derken kapatıp açtığı eliyle başını iki yana sallarken gözlerini şaşırmış sıkıca kapatıp açtı. "Yani bubanin telefonunu bagaym."

Derin bir nefes daha alip sakinleşmeye usul usul devam ederken başımı duvara yaslayıp karşımdaki adama baktım ve bu defa ciddi bir tonla konuştum.
"Dursun Amca, teyzemi arama. O bulmayacaktı işcileri. Süleyman Amca' mı ara sen, o bulacaktı."

Konuşurken ellerimi masanın üzerindeki telefona götürüp olduğu yerde oynarcasına çevirmeye başladığımda anlamayan gözlerle bana bakarak kaşları çatıktı.
Masaya doğru eğildi.
"Siliyman kimdu?" Sonra birden yüzü düzeldi ve hışımla doğruldu. "Haaaa." Dedi hatırlamış gibi. "Bubani mi? İkinnci bubaniii." Elini kaldırıp bir kere bana doğru salladı.
"E gızım temam temam, onun numarasi varidi benda. Ararum ben oni yarun sora."

Kıkırdayarak Dursun Amca' yı izlemeye devam ettiğimde daha sakindim fakat her koşulda bir şekilde güldürüyordu bizi. Bu defa yerinden yavaşça kalkarak çıraklardan birine el attı.

"Torunum sen ba haburiye. Hazan' uma datli madli bişe ver."

O yaşlı, deli ve bir o kadar da tatlı adam arkasını dönüp tezgaha giderken Alp sırıtarak yanıma gelmeye başlamıştı bile. Muhtelemen mubahheti bölmek istemediğinden oradan sessizce gülerek öylece bizi izlemişti.
Bu sırada masada titreyen telefonumu elime aldığımda "Ne zaman kalkarsınız?" Diyen Alp' e bakmadan bilmiyorum dercesine başımı iki yana salladim.
"Benim Hasan Abi' yle ufak bir işim var sonra bırakırım sizi."

Emir' den gelen mesaja cevap verirken başımı tam olarak kaldıramasam da Alp' e yönelebiliyordum.
"Sen git, bekleme bizi bebem." Telefondaki işimi bitirip Alp'e döndüğümde gayet tatlı bir yüz ifadem vardı. "Ben hallederim."

İkiletmedi, başımı sallayıp omuzlarını silkerek iki adımla bana doğru ilerledi ve eğilerek sırayla yanaklarımı öptü.
"Tamam o zaman, yarın konuşuruz."

Bir elimi sağ yanağına bırakarak sol yanağına aynı şekilde karşılık verdiğimde bizi izleyen Serdar' ın varlığını biliyordum ve bu, şimdilik asla ilgi alanımda değildi.

"Tamamdır." Dedim bedenlerimiz ayrılırken. Yüzüne kısa bir bakış attığında masaya birkaç tatlı bırakan Sena' ya bakıp Yeliz' in yanağından makas aldı. "İyi geceler bebekler."
Kısa bir veda, üç beş alaycı söz ve gülüşle Alp' i de bebek yapıp yollarken bizden ayrılıp kapıya yönelişini izlemeye başlamıştık ki, Dursun Amca elindeki domatesleri sertçe tezgaha bıraktı.

Sert sesiyle "Gaçiracasun haau gızi.." derken çenesiyle beni işaret edip hemen önünde merakla ona bakan Alp' e bakıyordu.
"Goyam o gafayaa." Dediğindeyse başını iki yana sallıyordu. "Eeeey gidi nenem, bizum zamanumizdaki gençluk mi galdiii. Anca yataysunız, annnnca."
Önümde, Sena' nın kendi için açtığı pudinkten bir kaşık aldığımda Yeliz' de dahil olmak üzere makânda yükselen sese yeniden gülüyorduk.
"Benim yaş on yedii." Derken ciddiydi. Bir yandan elindeki domatesleri hızlar doğruyor diğer yandan ara ara Alp' e bakıyordu.
"Aldum Fadime nenenuzi. Çayurlardan aşaği, çayluklardan aşaği sevdaluk edeyduk biz.. Sen?" Alp zerre oynatamıyordu ya başını. Olduğu yerde, elleri cebinde dikkatle Dursun Amca' yı dinlerken ara ara onu onaylıyor gibi başını sallıydu. Bu hâli bizi daha da güldürürken içten içe canım Alp için üzülmüyor da değildim.
Boşverip gidebilirdi de halbiki. Yine de, dostumun saygısından öperim.

"Saat gecenin biridu! Habu saaatte bırakmaysın gızi evune." Sesini yükselttiğinde arkadaşımı adeta tehdit ediyor ve tüm bu söylediklerinde çırpınıyor gibi oluşu daha da komikti.
"La alacak onu başgasiii!"
Ben dudaklarımı dişleyip sırıtarak ikiliyi izlerken Alp gülerek savaşa gider gibi yükselen Dursun Amca' ya baktı.

Alp, "Ben şimdi Hazan' ı zorla eve bırakmaya kalksam kafamı kırar Dursun Amca." Diyerek yavaşça sağına döndü ve imalı kısa bir bakış attı bana. "Sen bilmezsin tersi çok pistir onun."

Dursun Amca birden öne doğru gururla atılıp elindeki ikinci domatesi sertçe masaya bıraktı.
"Pistu taaaabi. Trabzonlidu o! Neysaa.! Biz ona daha deliganli uşak alacuk zate."
Elindeki bıçağı Alp' in sağ kulağındaki küpeye salladı alayla.
"Senin küpecuğun var, biz Hazanuma başka heruf alacuk, sen çay toplayamazsun, çuval taşıyamazsun bizum köyde, toplayani, taşiyani bulacuk biz."

Dursun Amca kendi halindeydi de bu defa Alp bozulmuş gibiydi. Küpesine babası dahil herkes laf yaptığından olsa gerek, pek hoşlanmıyordu laf edilmesinden.
Bu defa şaşkınca bana bakan Alp'e bakıp başımı lütfen der gibi yana eğdim. İşaret parmağımı dudaklarıma bastırıp sus işareti yaptığımdaysa gözlerime bakayı sürdürdü ve birşey demeden sessiz bir yavaşlıkla dışarıya çıktı.

Bakışlarımı Alp' in giderken kapattığı kapıdan alıp Yeliz' e döndüğümde alaylı bir ses duyuldu ortamda.
"Gitti mi lan o küpeli?"

Beklediğim kişiyle göz göze geldiğim kişi apayrı çıkarken zaten sesinden tanıdığım adamın alaylı bakışlarıyla anında buluşmak tam da bana göreydi.
Telefonunu kulağında tutan Serdar tahminen biriyle konuşuyordu. Tek kaşı havalanmış bir şekilde az evvel bana laf atan Ufuk Abi' ye şaşkınca kilitlenirken bakışlarımı Serdar' dan alıp Ufuk' a yöneldim.
Hoş olmayan göz süzmesi mide bulandırıcı bir halle şekil alırken hemen karşısında oturarak ona bakmayı sürdüren Serdar' ın bakışları bana baktığından bile sertti.
Ufuk' un derdi benim olduğum bir ortamda Alp' i aşağılamak ve bunun üzerine kendini şahlandırmaktı. Yani bunu net bir şekilde anlayabiliyordum.
Fakat benim, ite kemik atacak kadar geniş bir midem bulunmadığından çatılan kaşlarımla önüme dönerek rahat bir üslupla sesimi yükselttim.

"El alemin küpesine laf yapacağına olmayan karakterine bak sen."

Sena ve Yeliz benim aksime o tarafla fazla göz gözeyken sol dirseğimi Sena' nın sandalyesine yaslamış sağ elimle masanın üzerinde telefonu çeviriyordum.

"Ne o kız." Dedi alayla. Görünen o ki, ona karaktersiz dememe bile aldırmamıştı aptal.
"Yüzümüze bakmadan mı sokuyorsun lafını?"

Sena o tarafa bakıp 'ne diyor lan bu göt lalesi' derken bacak bacak üzerine attım.
"Göz göze gelmeye bile değmezsin sen." Sesim sakindi. Bu sakinliğim bana asla birşey yapamayacak olması bir yana, onu sadece sözlerimle bile alt edebileceğimdendi.
Görünenlerin, tahmin edilenlerin aksine karşı cinsle kolay kolay göz teması kurmaktan hoşlanmıyordum.

"Öyle olsun. Ama küpe müpe seviyorsan söyle, hallederiz bir şekilde." Dediğinde soludum.

"Küpe seviyorum." Sevmiyordum aslında. Erkek adamda olur muymuş küpe müpe? İş olsun, laf sokulsun babındaydı benimki.
Sandalyeye dayalı dirseğimden güç alıp alayla bana bakan Ufuk' a bakarak başımı olumsuz anlamda kafif yukarıya kaldırdım.

"Da, sen götünü de deldirsen yine işlemez bana." Dediğimde anında değişen yüz ifadesiyle mekândaki onca insana rezil olmuşluğu birbirine girdi adeta. Sonra birden Ufuk ayağa kalktı, hemen ardından koca cüssesi, uzun boyu ve dik bakışlarıyla Serdar arkasında dikildiğinde beni bu ite bırakmayacağına anında emin olmuştum.
Ta ki, Dursun Amca elindeki koca bıçakla koşar adımlarla Ufuk' a yönelene kadar.
"Keserum ula gafani." Derken elindeki bıçakla Ufuk' un üzerine yönelmesini yerimde dikleşerek ciddi bir endişeyle izledim. Bu defa bağırarak ona bakan adama yükseldi. "Siktir git ula." Dedi azarlar gibi. Ondan uzun olan adama başını hafif kaldırdığında en uzunları açık ara Serdar' dı. Dursun Amca susmadan, tükürür gibi devam etti. "Gavat şerefsuz."
Bıçağı sağ elinde ustalıkla tutarken Oktay ve diğer çocuk da çoktan ayaklanmış tıpkı bizim gibi, Serdar' ın ikilinin arasına girerek Ufuk' a bakışını izliyorlardı.
Serdar baktı Ufuk' a.
Sadece baktı.
Ben dahil birçok kişi nasıl baktığını asla göremezken Ufuk sessiz ve büyük adımlarla birkaç saniye içinde dürümcüden çıkmış, çıkarken de kapıyı sertçe çekmişti.
"Orospinun uşaaa."

Ortalığın bu şekilde karışmasını beklemiyordum, istemezdim. Ama bazı olaylara karşı sessiz sedasız kalabilecek biri olmayışıma da asla mani olamıyordum. Bu gece ben burada sussaydım o, bana ve birçok kişiye bu şekilde davranabilme hakkına sahip olduğunu düşünecekti.
Hakkı yoktu.
Her şeyi geçtim.
Alp, çok sevdiğim bir dostumdu ve o var ya da yok. Ben onu her an korumaya hazırdım.

Oturduğum yerde ayağa kalkmak için hamle yaparak üzgün bir sesle "Ya Dursun Amca." Dediğimde umursamadan, düz bir sesle "Otur gız yerune. Sen torunumsun benum." Diyerek yeniden ocağa ilerlediğinde Serdar gözlerini bende sabitleyerek büyük bir yavaşlıkla sandalyesine oturmuştu.
Oturdum.
Sessizleşirken kendimi az da olsa mahcup hissettiğim tek kişi Dursun Amca' ydı.
Onu, elinde bir bıçakla müşterisiyle karşı karşıya getirmek bir yana, Serdar olmasaydı neler olabileceğini düşünmek dahi istemiyordum. Ufuk mahallede gördüğüm kadarıyla tam bir manyaktı ve bir an yapabileceklerinin sınırı yok olabiliyordu.

"Babama diyelim de aldıralım bun iti." Diyen Sena' ya yarım bir gülüşle baktığımda Yeliz keyifle devam etti "Başkan halleder bence be."

Yeniden eski halime döndüğümde ikisinin de yarı yarıya ciddi olduğunu bildiğimden "Yok be." Diyerek kestirip attım. "Annem bunu duyarsa ben iki güne Urfa' ya dönerim." Derken yeniden masadaki tatlıya yöneldiğimde yalnızca ufak bir omuz silkmiştim. "Neticede uslu, edepli, akıllı akıllı yaşıyoruz şurada."

"Yaa tabii." Dedi Sena. Aynı tatlıya kendi kaşığını daldırırken bizi izleyen Yeliz' e bakıyordu. "Namık Kemal Amca' nın ruhu şaad olsun."

Kıstığı gözlerle dalga geçer gibi bakıp "Lan harbi, sizde kesin var bi akrabalık." Diyen Yeliz' e gülerek tatlı yemeye devam edip elimle Sena' yı gösterdim. "Şerefsizim bunun akrabası. Ben soydan dışarıdayım."
Bunun üzerine Sena "He yarram he." Derken keyifle arkasına yaslanmıştı. "Sen üveysin. Bizim sülalenin puştu iti de benim.."
Gülerek başımı sallarken Sena' nın sözlerini onaylıyordum ki bu arada Yeliz' le göz gözeydik. "Dedim işte. Ediyor itiraf."

"Hayırdı abla? Neye baktın uzun uzun?"
Bu defa ben değil Sena, başını kaldırmış az ilerideki kasada hesap öderken bir yandan da bize bakan kızlı erkekli gruba sesleniyordu.
Sena' nın ters sözleriyle cüzdanını kolunun altına alarak bize dönen genç kızla hepimizin bakışları orada toplandı. "Yanındakine bakıyordum." Derken koyu saçlarını geriye savurmuş ve çenesiyle beni işaret etmişti. Bu da yetmezmiş gibi birde tek kaşını havalandırarak bize doğru bir adım atmıştı.
Sena bu defa benim konuşmama müsaade etmeden sesindeki azarlı tonla yerinde mırılırdandı. "Hayırdır?"

Genç kız "Terbiyesizliğin lüzumu yoktu." Dediğinde arkasında duran arkadaşlarının biri yanına ulaşmış, aklınca ona destek olacaktı.
"O bir kadın, erkekle nasıl konuşması gerektiğini bilmeli." Dediğinde kendimi tutamadan karşımda dönen koca aptallığa sırıtmaya başladım.
"Burada onun kelimeleri yüzünden biz utandık." Sesi ve bakışları sertti.
Baktığımızda ciddi anlamda hoş ve alımlı bir kadın olmasıyla birlikte geri zekalı olduğunu da net bir şekilde görebiliyorduk

"Keşke terbiyesi de kendi ve sesi kadar güzel olsaymış." Dediğinde aksi gibi gülerek aralanan dudaklarıma inat Sena araya girdi.

"Pardon da o puştlar her türlü ortamlarda karıya kıza laf atarken iyiydi de, bu kız iki küfür sallamış diye mi mu giriyor size?" Sena sesini yükselterek kavga eder gibi konuşmaya devam ederken keyifle arkama yaslandım ve dilimle ıslattığım dudaklarımı keyifle ısırmaya başladım.

Sena' nın "Bu yüzden terbiyesiz oluyorsak da oluruz bizlik sıkıntı yok. Ama yarın bir gün bu tipler sana ve senin gibilere laf atarsa, sağda solda ağlanmayın hiç." Diyerek noktaladığı cümleyle insanı sinir eden gülüşüm o kızla buluşuyor, daha sonra aksi bir ifadeyle beni buluyordu.

Sena' dan pek de etkilenmemiş gibi bana bakarken tüm bu yaşanan garipliğe gülmek dışında bir tepki veremiyordum. "Kendi dili yok mu?" Dediğinde arka iki ayağı üzerinde hafif hafif sallandığım sandalyeyle yaylana yaylana başımı duvara dayayıp dudaklarımın arasından alayla "Cık." Dedim.

Kızın gözlerine bakarak daha da alaylı bir sesle "Zenginim ben." Derken ciddiydim. Başımı Sena' ya doğru eğerken kızlar keyifle gülüyorlardı. "Avukatım o benim." Derken de asla ciddi değildim. "Boş işlerimle o ilgileniyor."

Kız yüzüme baktı sonra.
Baktı.
Baktı.
Baktı ve sonra "Cidden terbiyesizsin." Diyerek arkasını döndüğünde başımı geriye atarak Sena' yla aynı anda kahkaha attık.

Ta daaa bölüm sonu💁‍♀️

...

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

2.5M 124K 37
"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bı...
1.1M 80.5K 29
Dahiler de aşık olabilir... Başlama tarihi: 28/08/23 Bu kurgu tamamen bana ve hayal gücüme aittir. Kopyalanması halinde yasal işlem başlatılacaktır.
SİYAH MEZAR Od sinemselay

Mystery / Thriller

12.4K 9.9K 50
Hayat sınavdı ve sınavlar zorluydu. Benim sınavımsa hayatımdı. Sevdiklerimin bedenimde ve ruhumda açtığı yaralarla onların söz hakkı olduğu hayatımdı...
71.1K 9.9K 44
'İleride kızım olduğunda ona asla okutmayacağım yazarlar listesi yapıyorum, dinlemek ister misin?' Nil elinde kahvesiyle mutfak penceresinin pervazın...