Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGU

By ssimurg777

2.8M 121K 56.6K

Hazan, iç içe olduğu tüm sorunlarını büyük bir savaşla görmezden gelerek hayatını sıradan bir mahallede devam... More

"Başlangıç.."
GELİYORUZ
Bölüm 1-4💎
Bölüm 5💎
Bölüm 6💎
Bölüm 7💎
Bölüm 8💎
Bölüm 9💎
Bölüm 10💎
Bölüm 11💎
Bölüm 12💎
Bölüm 13💎
Bölüm 14💎
Bölüm 15💎
Bölüm 16💎
Bölüm 17💎
Bölüm 18💎
Bölüm 19💎
Bölüm 20💎
Bölüm 21💎
Bölüm 22💎
Bölüm 23💎
Bölüm 24💎
Bölüm 25💎
Bölüm 26💎
Bölüm 27💎
Bölüm 28💎
Bölüm 29💎
Bölüm 30💎
Bölüm 31💎
Alıntı.
Bölüm 32💎
Bölüm 33💎
Bölüm 34💎
Bölüm 35💎
Bölüm 36💎
Bölüm 37💎
Bölüm 38💎
Bölüm 39💎
Bölüm 40💎
Bölüm 41💎
Bölüm 42💎
Bölüm 43💎
Bölüm 44💎
Bölüm 45 💎
Bölüm 46💎
Bölüm 47💎
Bölüm 48💎
Bölüm 49💎
Bölüm 49 Part 2💎
Bölüm 50💎
Bölüm 51💎
Bölüm 52💎
Bölüm 53💎
Bölüm 54💎
Bölüm 55💎
Bölüm 56💎 Part 1
Bölüm 56💎 Part2
Bölüm 57💎
Bölüm 58💎
Bölüm 59💎
Bölüm 60💎
Bölüm 61💎
Bölüm 62💎
Bölüm 63💎
Bölüm 64💎
Bölüm 65💎
Bölüm 66💎
Bölüm 67💎
Duyuru💎
Bölüm 68💎
Bölüm 69💎
Bölüm 70💎
Bölüm 71💎
Bölüm 72💎
Bölüm 73💎
Bölüm 74💎
Bölüm 75💎
Bölüm 76💎
Bölüm 77💎
Bölüm 78💎
Bölüm 79💎
Bölüm 80💎
Bölüm 81💎
Bölüm 82💎
Bölüm 83💎
Bölüm 84💎
Bölüm 85💎
Bölüm 86💎
Bölüm 87💎
Bölüm 87 Part 2💎
Bölüm 88💎
Bölüm 89 💎
Bölüm 89💎 Part2
Bölüm 90💎
Bölüm 90💎 Part 2
Bölüm 91💎
Bölüm 92💎
Bölüm 93💎
Bölüm 94💎
Bölüm 95💎
Bölüm 96💎

Bölüm 36 Part 2💎

28.6K 1.4K 805
By ssimurg777


5 Bin kelimecik :)

Bir önceki 36. Bölümün sınırı geçmeden yeni bölüm gelmez

Bir önceki 36. Bölümün sınırı geçmeden yeni bölüm gelmez

Bir önceki 36. Bölümün sınırı geçmeden yeni bölüm gelmez

Bölüme geçmeden evvel hemen hemen her bölüme ince ince yazarak, bazı paragraflarda, cümlelerde size yedirmek istediğim bir konuya değinmek istiyorum.
Hazan ve Serdar' ın birleşmesinin hepimizi çok mutlu ettiğini biliyorum. Bu birleşme sayesinde birçoğumuzun kitaba bakış açısının değiştiğine de eminim. Serdar' dan nefret edip onu bir türlü affedemeyenler ve Serdar' ı hemen benimseyenler olarak ikiye ayrıldığımız kesin; ama biz bu 36 bölümlük hikayede hiç bilemedik Serdar' ı. Hep Hazan' ın hikâyesini okurken Serdar' ın hislerinden ve yaşadıkların sürekli bihaberdik.
Arkadaşlar. Onun da bir duygusu, hikâyesi ve içinden çıkamadığı bazı durumlar oldu. Hazan dedi ya hani "herkesin yaşadığı hayat, geçtiği yollar ve bu süreçte oluşturduğu karakterler farklı." Cidden öyle..
Serdar çok sert bir adam evet; ama onun geçtiği yolları ve oluşturmak zorunda kaldığı karakter zorunluluğunu bilmiyorsunuz.

Beni soracak olursanız ben Serdar' ı çok seven taraftayım. Çünkü ben onun içini biliyorum. Siz ne zaman öğreneceksiniz bunu tam olarak bende bilmiyorum. Fakat bu süreçte Serdar' ın Hazan' a her daim canım cicim davranmayacağını şimdiden belirtmek istedim.
Serdar Hazan' ı her şeyden fazla sevse de kendi içinde var ettiği karakter sürekli olarak agresif.

Zaten çok ileride ilişkilerindeki kırılma ve patlama noktasının sebebi de bu olacak. Bu konuda daha fazla spoi vermek istemiyordum. Sadece bana güvenin başka bir şey istemiyorum. 💐

Diğer konumuz Serdar ve Hazan' ın yakınlaşması ve birlikte olması. Bu olaya daha var. Basit şeyler yaşanmadı ve dolayısıyla aşılması, kat edilmesi gereken şeyler var.. O tür bir birliktelik ikisi için de çok erken. Şimdi bunu dediğim için bazılarınız kızacak ama Serdar öyle bir karakter değil sjdjsjd Hazan' ın bedenini ve duygularını bu şekilde harcamak istemiyor.
Gelecekten bir kesitle bu konuyu da kapatayım. "Ben koynuma aldığım kadını o sabah o yatakta bırakıp gidemem. Biz bir kere birlikte olursak ben seni başka bir şehirde, başka bir evde bırakamam." :)

Daha fazlası için bölüm sonrası instada soru cevap yapıyorum. Oradan sorabilirsiniz :)

                                      💎

Neredeyse bir saatlik yolun sonunda bıçaklarımı bileyerek arabadan inerken kapıyı kapatıp ay ışığı altında yer bulan iki katlı ahşap eve baktım. Hava fazlasıyla soğuktu. Esintili havada saçlarımı savuran rüzgarın aynı hızla bedenime çarpışını çok rahat bir şekilde hissedebiliyordum. Kucağımda birleştirdiğim kollarım ve bacaklarımı birbirine bastırışım kendimi daha sıcak tutmama yaramasa da göğsüme çarpan soğuğu engelleyebiliyordu.

Bakışlarımı ahşap evin yanmayan ışıklarında, pencerelerinde ve loş ışıklandırmasıyla taçlanan giriş kapısında bir bir gezinirken bulunduğumuz yerin aksine binanın ne kadar tatlı olduğunu farkındaydım.

Arabadan inen Serdar' a bakmadan karanlık yoldan eve doğru birkaç adım atarak "Ne zaman kiraladın bunu?" Dedim.

Cebinden çıkarttığı anahtarların şıngırtısını duyabiliyor, önümden geçerek kapıya doğru ilerleyişini rahatlıkla izleyebiliyordum. Ufak adımlarımla Serdar' ı takip ederken sessizce kapıyı açtı. Geçmem için kenara çekilirken iki yanımda yanan loş ışıklar altında yüzüme bakarak "Kiralamadım, benim zaten." Dedi.

Bunu beklemiyordum. Yani Serdar ve Bursa arasındaki ilişkiyi az çok anlayabiliyordum ama onun zaten merkezde bir ailesi vardı. Sonuçta bildiğim kadarıyla Bursa' ya pek gelmiyor, geldiğindeyse ailesiyle kalıyordu. Anlıyorum, burayı sevmiş olabilirdi. Ama neden kiralamak yerine satın almıştı ki?
Yine de uzatmamayı, ona bu konu hakkımda şimdilik bir soru sormamayı tercih ettim. Zaten arabada da Yeliz' den sonra konuşmadığımız için kendimi yeterince garip hissediyordum. Bu yüzden bakışlarımı aldığım dama yalnızca başımı salladım.

Ayakkabılarımı çıkartıp açtığı yoldan eve girdiğimde ince ten çorabımla buraya ait olmadığım kesindi. Zira ev çok soğuktu ve ben ayaklarımı ısınmadan duramazdım bile. Hoş, şu an tek derdim çorap da değildi. Yalnızca gecenin bir vakti geldiğimiz dağ evinden yarından önce dönemeyeceğimizi anlamış, bunun üzerine eğer uyursam da burada uyuyacağımı fark etmiştim.

Nasıl olacaktı bilmiyorum.
Bu yüzden düşünmekten vazgeçtim ve hemen arkamdan eve girerek ışıkları açan Serdar' la kısa koridorda yavaşça ilerlemeye başladım.

Bulunduğum yerin hemen sağında mutfak, solunda salon diyebileceğimiz bir oda varken birkaç metre karşımda üst kata uzanan bir merdiven mevcuttu. Evin içi de dışı gibi ahşaptı. Bu sayede her adımımda ayağımın buluştuğu zemin bana oldukça güzel hissettiriyordu. Ne yana gireceğimi bilemediğim için koridorun ortasında durarak Serdar' a döndüm. Zihnimde çok başka bir kadın vardı ve bu kadın bu akşam Dursun Amca' da olduğum kadına çok benziyordu. Hemen arkamda, yavaşça koluma dokunmak isteyen adama verdiğim tepkinin sebebi de buydu ya. Çattığım kaşlarımla bir adım gerilerken kaldırdığım başımla afallamış gözlerinin içine baka baka "Dokunma bi." Dedim.

Korkusuzca, ne istediğimi, neyi beklediğimi bile bile.

Serdar' ın şaşkınlıkla yüzüme bakıyor oluşu ellerini erkeksi bir hareketle belinin iki yanında sabitleyişiyle birleşmişti. Beni güçsüz kılan kollarımı soğuktan titremek üzere olan bedenimin iki yanına indirirken bir çırpıda "Nereye siktir olup gittin o gün?" Dedim.

Yüzünde gördüğüm o hâl bizi açıklarken beklemediği hamlemle afallayışından yararlanıp normal ses tonumla "Madem bu kadar değerliydi." Diye devam ettim.
"Bu kadar başkaydı senin için. Bir gün sonra hiçbir şey yokmuş gibi gelip benimsin diyecektin neden gittin?"

Bir adım geriledim bu defa. Fazla yakındık ve bu beni şu an rahatsız edecekti.
Tepeden bana bakıp kaşlarını kaldıran adama bakıyordum. Ondan bir açıklama ararken kendimi dizginleyemiyor, aklıma gelenlerle daha da öfkeleniyordum. O gün susarak benimle iletişime geçmeyişine daha da bileniyordum.. Bu yüzden daha öfkeli bir sesle kaşlarımı çatıp ona doğru kaldırdığım başımla "Unuttum mu sandın! Salak mıyım lan ben!" Diye bağırdım.

Tüm bu susuşlarının ardından nihayet tek solukta "Hazan!" Dedi. Sakin kalmaya çalışsa da onun gür sesi benimkinin yanında çok başka kalıyordu.

Ellerimi belime koyup üşüyen bedenimle daha güçlü bağırdım. "Ne Hazan? Ne!"
Arabada çıkmayan sesim şimdi ıssız bir dağın ortasındaki olabildiğince yükseliyordu. Serdar' la tanıştığımız ilk günler gibiydik. Öyle sert, öyle ketum, öyle her şeyden bihaber...

"Madem gittin gelmeyecektin Serdar."
Cidden. Bunu istiyor muydum? Ona gelme derken gelmemesinden kaynaklanacak ruhani yıkışlarımı istiyor muydum?
Sanırım asla.
O tek gecelik birleşmenin sonunda ince sızıyla da baş edeceğimi düşünmüyordum. Eskiden olsa. Yani eski düşmanlığımız olsa belki de beni döve döve susturacak olan adam şu an karşımda sinirden dişlerini sıkıyor, ama asla bana el kaldırmıyordu. Öyle ki, bana karşı sesini yükseltmekten çekiniyordu.

"Gittin tamam. Neden gittin demiyorum, geleceksen  neden gittin diyorum." Derken daha sakin, daha anlayışlı ve ilgiliydim. Tek derdim onun sebepleriyken içinde oluşan duyguları merak ediyordum.

Bana doğru sakin bir adım atıp elini uzatarak  "Hazan." Dediğinde tüm öfkemi uzattığı eli ittirip "BANA CEVAP VER!" Diyerek haykırdım.
İkimizin arasında yükselen bu ses onun elini indirmesine sebep olurken benim boğazımı acıtmıştı.

Tepkimle birleşen öfkesini tutamayacağını baktığım gözlerinde anladığı an çatılan kaşlarıyla "NEDEN Mİ GİTTİM?" Diye gürledi.

Gözlerime bakarken öyle bağırılmaz böyle bağırılır diyordu sanki. Ki bunu kanıtlıyordu da. Öylesine öfkeliydi ki bana karşı, yeniden en başa dönmemizin ve benim ona olan tavrımın hıncını alırcasına üzerime yürüdü.
Bu defa susuyordum; çünkü bir sebeple de olsa bana kendini açacağına emindim ve bunu bir sözle de olsa bölmek istemiyordum.

Üzerime yürürken bir şeylerden vazgeçişi ellerini başının iki yanında birleştirmesini sağlamıştı. Öfkeli bakışlarını benden aldı. Sinirle arkasını döndü ve bağıra çığıra "ULAN BEN SANA İLK GÜNDEN BERİ HER TÜRLÜ REZİLLİĞİ YAPTIM!" Diyerek acıyla bana döndü.
Elleri inmişti fakat bakışlarından da anladığım kadarıyla sakin kalamıyordu. "KARŞINDA İT GİBİ SİGARA İÇTİM." Derken yüzündeki o ifade bana birçok pişmanlığı gösteriyordu.
Benim için bunların hiçbir bir önemi yoktu; ama Serdar yaşadığımız her an için aksini gösteriyordu.

Bu defa kollarını iki yana açtığında aramızda metreler vardı.
"ŞİMDİ DOKUNMAYA KIYAMADIĞIM O SAÇLARINI KOPARIRCASINA ÇEKİP ÇENENİ SİKTİM LAN!" Diyerek bu defa da kollarını indirdi. Yüzünden bir ifade geçti. Onun kıyamadığım derken ki içinin acısı benim ruhuma işledi.

Gerilen bedeniyle tam karşımdaydı. İçini döküyor ve bunu yaparken de sinirli yüz hatlarıyla sakin kalmaya çalışıyordu. Faça olan olan kaşı olabildiğince çatılmış, kısılan gözleri ve hafif esmer teniyle adeta ben buradayım diyordu.

"GÖRDÜĞÜM HER YERDE SANA İĞRENÇ BİR GÖZLE BAKTIM. HAFTALARCA YAŞADIĞIMIZ NEYDİ HAZAN?" Diyerek gözlerini ürkek bakışlarımdan almadı. O hatırlıyordu, benim de hatırlamamı istedi. O günleri bir bir hatırlamamı istedi.. "SEN FARKINDA MISIN? BEN SENİ NASIL HIRPALADIM, NASIL KIRDIM!"
Susup onun heybetli duruşunu izlerken hatırlamak istemiyordum ki. Ben şu an benimle olan adamı istiyordum; çünkü o varken unutmak istediğim her şeyin üstesinden gelebilecektim. Serdar bir kere sarılsa benden geçecekti her şey. O bilmiyordu. Kendini bu kadar kolay affedemiyordu ama geçecekti...

Olduğum yerde ifadesizce kaldım. Boğazı yırtınırcasına bana bağırıp kendine kızan adamı izlediğimde Serdar kafamdaki tüm soru işaretlerini yok edercesine "TAM HERŞEY BİTTİ DEDİM." Diye devam etti. "KAFAMDAKİ SORULARI SİKTİR ETTİM. NE OLURSA OLSUN BENİMSİN DİYİP GÖĞSÜMDE YATARKEN KOKUNU İÇİME ÇEKE ÇEKE UYUTTUM SENİ."
Sonlara doğru benim kalbimde uçuşan kelebek onun yüreğini kemirmeye başlıyordu. Göğsünde uyuduğum saatlerin bir yenisi daha gelir mi bilmiyordum; ama ben şimdiden o hissi özlemiştim.

Bu defa bana doğru nefes nefese sinirli bir adım atıp "Sonra ne oldu?" Diye tısladığında kalbim tekledi.
Ah siyah dev..
Ben sorduğu soruya karşısında ufak bir kız çocuğu gibi kalarak dudak kımıldatamazken Serdar yeniden bağırmaya başladı.
"KUCAĞIMDAYKEN BİLE KENDİMİ TUTUP DOKUNMAYA KIYAMADIĞIM KIZ, TACİZDEN KAÇIP KOMUTAN DEDİĞİM ADAMA SARILDI!"

Takıldığım tek yer kucağındayken kendini tutmuş olmasıydı. Bana o şekilde dokunmadan bile beni sevmiş olmasıydı.
Serdar benim aksime çok başka bir yerdeydi. Ki bunu da daha da öfkeli bir şekilde "ULAN ÜSTÜMÜN KIZI ÇIKTIN!" Diyerek belli etti.

"KOLLARIMDA CAN VERİR GİBİ KUSTUN HAZAN!" Derken beni o güne götürdü. O an a.. Düşmemem için sıkıca tutarken benim için didindiği anlara..

Kaşlarını yeniden anlamsızca çatıp "DOKUNUYORUM SÜDYENİN YOK!" Dedi. Daha sonra yüzünde oluşan öfkeyle "O OROSPU ÇOÇUĞU SANA NE YAPTI BİLMİYORUM!" Diye devam etti.
"BEN KAFAYI YEMEK ÜZEREYKEN EN BAŞTA YATTIĞINI SANIP SANA NEFRETLE BAKMAMA SEBEP OLAN ADAM ÜVEY KARDEŞİN ÇIKTI!"
Emir' den bahsediyordu ama sorun Emir değildi. Serdar' ın tüm öfkesi genel olarak hayatın bize kurduğu düzen oyunu ve benim kaçtığım tacizdi.
Dibimde olup benden bihaber olması, bana bu kadar yakınken bir türlü benimle olamayışıydı. Bu tesadüfler silsilesinde beni nasıl bilemeyişi, bilmeden bana zarar verişiydi...

Ytktunarak bana zarar vermemek için koridorun bir ucuna ilerleyen, dik duruşuyla ellerini kaldırıp ensesinde birleştiren adama adımlamaya başladığımda bu defa da ellerini indirip "BENİM YÜZÜMDEN KESTİĞİN SAÇLARININ NEDEN SÜREKLİ ISLAK OLDUĞUNU ÖĞRENDİM LAN BEN!" Dedi.
Tam arkasındaydım. O bağırmaya devam ederken ellerimi iki yanımda sabitleyip gözlerimi acıyla kısmıştım.

"HASSAS OLAN SAÇ DİPLERİNE HAYVAN GİBİ ASILDIM!" Diyerek yeniden bana döndüğünde elleri iki yanına inmişti. Bu defa sinirini çıkartacağı, kırıp dökeceği bir nesne de yoktu. Bu yüzden bedenine toplanan sinir geçmiyor ve onu daha da şiddetli bir sesle "SANA KONDURDUĞUM HER DÜŞÜNCE İÇİN KENDİMDEN KAÇTIM O AN HASTA OLDUĞUNU, TEDAVİYE GİTTİĞİNİ BABANLA KONUŞURKEN ÖĞRENDİM!" Demeye itiyordu.

Düşününce çok acı bir durumdu. Serdar' ın hissettiği şeyleri şimdi daha iyi anlayabiliyor, bize karşı olan tüm şaşkınlıklarını algılayabiliyordum. Her şey çok zor ilerliyordu. O sinirini atamıyordu ama biz istemeden de olsa bir yolu aşıyorduk. Zorluyordu, fakat aşıyorduk işte.

Gözlerimi gür sesiyle ve yalvarır gibi bir isyanla "ULAN BENDE İNSANIM AMINAKOYİM!" Deyişinde yumdum.

"TEK SORUNUNDA, CANINI YAKAN TEK SIKINTIDA MAHALLEYİ YAKACAK OLAN BEN, YANIMDA KOMUTANIM VAR DİYE MİMİK OYNATAMADIM LAN! BELLİ ETMEYEYİM DİYE KENDİMLE NASIL SAVAŞTIM BİLİYOR MUSUN?! YAPTIĞIM HER ŞEY İÇİN SEN ARKAMDA OTURURKEN DİŞ SIKARAK TER DÖKDÜM LAN BEN."

Birleştirdiğim ellerim, eğdiğim başım, açamadığım gözlerimle ne halde olduğunu göremesem de tıkılıp kaldığını hissedebiliyordum. Bu koridorun ona fazla dar geldiğini, yine de beni birakıp gidemediğini biliyordum. Kendi zehrini bana dönerken bu defa beni kırmak istemeyişini anlayabiliyor, her geçen an ona olan sarılma isteğimi bastırmakta zorlanıyordum.

Bir an durdu. Sonra nefes nefese "HAYATIMIN ŞOKUNU YAŞADIM KIZIM! ŞU AMINAKODUĞUMUN DÜNYASINDA SİKSELER AKLIMA GELMEYECEK OLAN ŞEYLERİN İÇİNDE SENİ BULDUM BEN!" Diye devam etti.
Beni onaylarcasına "GİTTİM EVET!" Derken bana yöneldiğini anlayabiliyordum. Sorduğum buydu, istediğin buydu dercesine "SİKTİR OLUP KENDİMİ TOPLAMAYA, SİNİRİMİ ATMAYA GİTTİM!" dedi.

Sustu sonra.
O derin ve ürkütücü sessizlik aramızın buz kesmesine sebep olurken her şeyi anlamış olmam daha ağır hissetmeme sebep oluyordu. Bu kargaşada avaz avaza öğrendiğim gerçekler, hissettiğim duygularla tamamlanıyordu. Ne yapacağımı, Serdar' a tam olarak ne diyeceğimi bilemiyordum. Bunların karşılığı bende tek kelimelik bir şey olmadığı gibi anladım diye geçiştirebileceğim bir mesele de değildi.

Gözlerimi üzerinde durduğum gri bir paspasa araladım.

Tüm sinirini attığını susmasından anlarken derin nefes alıp verdi. Bana doğru birkaç adımla ilerledi ve sakince "Bak." Dedi.

Her ne kadar ona bakmasam bacaklarını görebiliyor, hemen önümdeki varlığını hissediyorken "Ben uzun uzun konuşmam Hazan." Diye devam etti. "Kırdığım yerleri onarabilir miyim inan bilmiyorum; ama elimden geleni yapacağıma emin ol."

O, vazgeçmiyordu.
Bana kendini anlatırken onu anladığım her an içimdeki tüm merak duygusu bir bir silinmiş, yerini çok başka, sakin bir kıza bırakmıştı. Sinirimi bir adamın gür sesiyle kenara ittirmiştim ve kendimi o naif sesindeki merhamete bırakmak istiyordum. Kırdığı yerleri onarmasına gerek yoktu. Ben zaten Serdar' dan gelen her şeyi unutmuş, kendimi onun kollarındaki umuda bırakmak istiyordum.

Sözlerine bakacak olursak da öyle bir umut vardı.
Şimdi her şeye rağmen, bunca öfkenin hemen ardından ona olmaz dersem yeni bir felaketin başlayacağına da emindim. Kendini bana kanıtlamış, nedenleri beni bir bir kazanmışken ortada olan o büyük soruna odaklanıp kaldırdığım başımla gözlerine baka baka "Hastayım ben." Dedim.

Olmaz demedim. Ben sana gelemem demedim. Lafı dolandırmadım ve yalnızca sorunu dile getirerek vereceği tepkiden yola çıkmak istedim.

Onun bana attığı ufak adım bizi birbirimize derin bir maneviyatla bağlarken "Biliyorum." Diyerek kaşlarını manasızca çattı. Daha sonra baktığı gözlerimle zihnimi okumuşçasına uyarıcı bir dille, son kelimeyi bastıra bastıra "Bunu sakın bir sorun olarak kabul edeyim deme. Sakın." Dedi.

Boğazımda yer alan o ince sızının sebebi beni böyle sahiplenmesinden kaynaklı olabilirdi. Nitekim bu ilkti ve bu şekilde hissetmem de normaldi.

"Birlikte atlatacağız yavrum." Derken kaşları eski halini almış, yüzü daha sakin bir hale bürünmüştü. "Ben yanındayım." Bu duruma tıpkı onun gibi inanmamı bekliyordu.
Beni buna inandırmak istiyordu.
Bunu yapacak kadar çok mu seviyordun beni? Ha siyah dev.. Görünenin aksine sevgi ve merhamet dolu bir kalbin mi vardı yoksa? Cidden bu durumu asla sorun etmeden, etmeme müsaade etmeden sevecek miydin beni?

"Bak seninleyim." Deyişini tıpkı az evvel dedikleri gibi sakince dinledim. Bununla beraber sarılmak için ufak bir adımla bana yaklaşıp el uzatışınaysa bir adım gerileyerek erteledim.
Son bir hamlem kalmıştı çünkü.

"Serdar." Dedim alt dudağımı kemirip yutkunmaya çalışırken. Elini indirip sakince beni izleyerek umut doluydu bakışları. Lakin "Söyle yavrum." Derken de bu hareketimden olsa gerek, afallamıştı.

Benden bir duygu, bir durum veya bir söz beklediği o kadar bekliydi ki, uzattığı eli neden tutmadığım konusunda epey karışıktı.

Yüzünde okuduğum o hislerle gözlerine baka baka arkamı dönerken içimi kemiren her şeye son vereceğimi biliyordum.
Serdar susarken, susup yalnızca beni izlerken ne yapacağımı merak ediyordu. O bilmiyordu. O bilmese de ben biliyordum. Biliyordum, yalnızca yaralarımı gösterip yükümü atacaktım.

Bu yüzdendi ya soğuktan titreyecek haldeyken saçlarımı sağ omuzumda toparlayıp yarım olan badimin diplerinden tutuşum. Bu yüzdendi, sevdiğim adamın önünde istemeden bi nevi ona soyunuşum.

Bedenimi ve saçlarımı okşarcasına badiyi çıkartmaya yeltendiğim an Serdar' ın şaşkın ve fısıldar gibi çıkan sesiyle "Hazan saçmalama." Deyişi bir olmuştu.

Aklından ne geçiyordu asla bilemedim; ama onun bu olayı daha fazla yanlış anlamasına da müsaade etmedim. Kollarından tuttuğum badimi hızlı sayılabilecek hareketle başımdan çıkartıp iki elimle tutarken eğdiğim başımla gözlerim çoktan dolmuştu.

Osman Amca dışında ilk defa bir adamın karşısında bu haldeydim. Ne olursa olsun meydanda olan kırmızı sütyenimle utanıyor, ani bir kararla ona yaralarımı göstermek durumunda kaldığım için ise kendimi fazlasıyla aciz hissediyordum.
Üşüyordum.
Birbirine bağladığım kollarım, önüme düşen saçlarım, buz gibi olan ayaklarımla sessizlik içinde kalırken yara dolu sırtımın Serdar' a dönük olması beni daha başka bir insan yapıyordu.

O, artık tüm yaralarımı biliyor, görüyordu.

Hemen arkamda duran Serdar' ın nefesi kesilirken benim yüzüm kızarmaya başlamıştı.
Sustu.
Sustum.
Gözlerimi kapatıp hiçbir şey düşünmemeye çalışırken Serdar nedenimi, olmazımı, yaramı anlamış ve beni içten içe bir dolulukla tanımıştı. Yüzünün aldığı ifadeyi öylesine merak ediyordum ki, soğuktan neredeyse birbirine vuracak olan dişlerim ve buz kesen bedenim umurumda değilken zihnimde yalnızca onun tepkisi vardı.
Çok geçmedi.
Bu sessiz anı ve merakımı "Bu ne lan!" Diyerek böldü. Sesindeki o şoka uğramış keskin tonla gürleyip, parlayıp da etrafa dağılmamak için kendini tutuyor gibiydi.
Onun bu ne lan deyişinde kaşlarını çattığından emindim. Olduğumuz yerde kalakalırken tepkisinde gerildi bedenim.
Sesinde titredim.
Sesinin soğukluğunda başımdan aşağıya kaynar sular yedim..

Kollarımda tuttuğum bluzu göğüslerime bastırsam da bu karmaşada kollarım üşüyor, yaralara inat sırtım adeta donuyordu. Ayaklarımın üşümesi artık canımı yakmaya başlamışken kımıldayamıyor, ona bir cevap veremiyor ve önüme düşen bukleleri basit bir hamleyle bile kendimden kovamıyordum.

Onun tek bir cümlesiyle zaman bizim için durmuştu.

Bu defa "Kim!" Dediğinde sesi daha farklı bir şekilde bana ulaşmıştı. Benden tek bir isim istiyor, ben acıyla kendimi sararken tek bir şeye kilitleniyordu.

Benim için zordu.
Serdar' a susarken derdim de dermanım da başkaydı.. Sorgusu bir yana dursun, kendimden ödün vermişimdeki utancı yadırgamaya başlamıştım.

"Kim lan! Kim yaptı bunu!" diye devam edişiyle kaşlarımı çattım. Yüzüm acıyla buruşurken başımı daha da eğerek olumsuzca iki yana salladım.
Bunu konuşmak, o konuyla kendine bir arada tutmak istemiyordum. Benim tek derdim ona içimi açmakken bulunduğum yerde canım çok daha başka yanıyordu.

Bu konu hakkında konuşmak istemiyor, beni bu şekilde bırakıp sesini yükselttiği için ona daha da kırılıyordum. Sarılmasını beklerken aldığım tepkiyle iyice kendime sarıldım. Onun siniri, bana dokunmayışını ve kendi öfkesini düşünen hali benim kırık yüreğimden anlamıyordu.

Serdar' ın tek derdi ben dahil her daim birerine bağırmakken karşısında yarı çıplak kalmamın ve bu yüzden utanmamın ne önemi vardı ki? Doğru ya, benim aksime onun kaybedeceği bir şeyi yoktu..

Sustum.
İçe dönüklüğümle iki elimdeki sıkıca tuttuğum badimi giyinmek için kımıldandım. Badinin yönünü bulmak için çevirmeye çalışıp bir adım ilerlediğimdeyse Serdar o ufak adımıyla aramızdaki mesafeyi kapattı. Sorgulayan sinirinin ve benim tüm o utanan hislerimin aksine kollarını hızla bedenime doladı ve bedenimi kendine doğru çekerek sıkıca göğsüne bastırdı.

Bir kırılışımla birden bire değişebilecek bir adam mıydın siyah dev? İçinde dumanı tüten öfke korlarını silkeleyecek kadar çok mu seviyordun beni?

Sahi? Ben kırılınca sende geçmiş miydi her şey?

Her şeyin bu kadar ani gelişmesi benim kırılmamdan korkması mıydı? Yoksa o badiyi hüzünlü bir halde giyecek olmam mıydı; bilmiyorum. Sonuç olarak sinirli halinin aksime beni sakince sarmış, üşüyen bedenimi  bedenine bastırmıştı.
Göğüslerimin hemen altında birleşen güçlü kolları sütyenimin kırmızı güpürüne sürterken Serdar başını eğmiş, çattığı kaşlarıyla yüzünü yanağıma bastırarak beni içine almak istercesine sarmıştı.

Titreyen sesimle ne diyeceğimi bilmeden "Serdar." Dediğimde geniş ellerini, parmaklarını bedenimin iki tarafında hissediyor, bu sebeple utançla ürperirken çıplak bedenim bu olaya anlayamadığım, iç gıcıklayıcı tepkiler gösteriyordu.

Uzanıp sağ elinin parmaklarıyla dudaklarımı örttü. Böyle bir anda konuşmamı, bir açıklama yaparken sesimin titremesini istemiyor olmalıydı. Bu yüzden dudaklarıma kapanan elle beni susturmak ve sakinleştirmek istercesine usulca "Şşt şşt şşşt." Dedi.
Önüme gelen saçlarla beraber başımı iyice yere eğdiğimdeyse üşüdüğümü anlamış; fakat ısıtacağını bildiğinden olsa gerek, bu konuda bir şey söylememişti.

Ben susunca dudaklarımdaki, çenemi ve boynumun yarısını kavrayan eli karnıma gitti. O an sıcak dudaklarını bu defa sol omzumda hissettim.
Kasvetle "Bunlar mı canını yakıyor Hazan' ım?" Dediğinde hıçkırarak evet demek istedim.
Balonu göğe kaçan çocuklar gibi ağlaya ağlaya akan burnumu çekip bunlar canımı çok yakıyor Serdar demek istedim.
Bir kötülüğü babasına şikayet etmek isteyen çocuklar gibi, ailesine sığınan kız çocukları gibi onda dinlenmek istedim... Benim hiç babam olmamıştı; ama Serdar bana baba olsun, aile olsun, o güven veren sevgiyi versin istedim..

Önce omzumu, daha sonra yavaşça sol şakağımı öperek acılı bir sesle "Bundan mı olmaz?" Diye devam ettiğinde bedenimi saran kollarıyla onun da canı yanıyordu.  

Boğazımdaki o yumruyla burnumun direği çoktan sızlamaya başlamış, beni saran kolların güveni altında adeta içim parçalanıyordu...
Kendimi, o korktuğum ama beni her daim etkileyen siyah deve açıyordum. Acılarımı haftalar evvel bir gece karanlığında karşılaştığım adama açıyordum..
Canım çok yanıyordu. Öyle ki usulca "Hı?" Diye sorunu yenileyen Serdar' a yalnızca başımı ağır ağır sallayabildim. Evet, bizden olmazsa bir tek bu yüzden olmazdı Serdar..

Hissettiği duyguları tahmin edebiliyordum. Dilinin bir acıyla bağlandığını, öğrendiği bir gerçekle daha tarumar olduğunu beni saran bedenle hissedebiliyordum.
Bu yüzden ruhen sendelesem de ellerimi sıkıca karnımın üzerindeki ellere bıraktım. Çıplak sırtım geniş göğsüneyken varlığını, gücünü, atan kalbini, omzuma değen sıcak ve tüy değerindeki nefesini hissediyordum. Ona ne zaman bu kadar yakın olsam zihnimi kaybedip kendimden geçiyor oluşumuna mani olamıyor, her defasında Serdar tarafından sıkıca sarılmak istiyordum.

İkimiz de susarken Serdar' ın dokunuşları konuşuyordu. Bu defa yorgun bedenimi tek hamlede kucağına aldı. Bunu beklemiyormuşçasına atan kalbimle çıplaklığımdan utanıp elimdeki badiyi kendime bastırdım. Görmediği, asla da bakmaya çalışmadığı göğüslerimi iyice kapattığımdaysa sırtımdaki ve bacaklarımdaki ellerin varlığıyla yalnızca alnımdan öptü.

Beni ilk defa bu şekilde kucağına alıyor oluşu içimdeki çocuğu kanatlandırırken üzerimde güçlü kollar da bana daha evvel tatmadığım o güveni  bahşediyordu.
Biz, çok güzeldik.
Ben gözlerimi ondan kaçırsam, kucağımdaki badiye odaklansam da biz çok güzeldik.
Dik duruşundan bu halde bile taviz vermeden beni taşıyan, önümüzdeki merdivenlerden ağır ağır çıkan adam çok güzeldi.

İlerleyip üst katta bulunan odalardan sağdakine girdiğinde bu oda alt katın aksine sıcacıktı. Az ileride beyaz örtülü, üzerinde beyaz bir yorgan serili çift kişilik koca bir yatak, yatağın hemen sağında krem rengi bir dolap ve solumuzda yanan bir şömine vardı. Oda küçük olduğu kadar tatlıydı da. Biraz da bu sebepten mi bilemem, ama bedenimi saran sıcaklık beni mutlu etmeye başlamıştı.

Odaya girdiğimiz an Serdar' ın ufak bir hareketle kapattığı kapıdan sonra yatağın arkasındaki perdesi çekilmiş cama bakmaya başladım.

İlerledi sonra.
Adımladı ve bedenimi yavaşça o bembeyaz yatağa bıraktığında eğildiği yerden sadece gözlerime baktı. Biraz daha geri çekilip göğüslerime bakmak yerine yüzümü inceleyip içindeki bu defa saklayamadığı o acıyla gözlerime baktı. Bana her daim öfkeyle bakan gözleri bu defa yüzümü zihnine kazımak, beni şefkatli sevgisiyle sarmak istiyordu. Bu durumdan delice memnun olan bedenim kendini ilk defa bu kadar hürken kalbim hızla atıyordu.
Suskunluğum devam ediyordu; çünkü Serdar' dan utanıyor ve bu duruma alışamıyordum.

Bu bakışlardaki derinlik, yüzüme olan yakınlık ve tenimi daha şimdiden saran kokusu içime işlerken kalbim hızlanıyor, soluğum bakışlarla kesiliyordu. V yaka tişörtünden görünen bedeni, kaşındaki yara, siyah sakalları ve yüzündeki karmaşık ifadeyle bana o kadar yakındı ki; bu yakınlık başımı sağa çevirip gözlerimi ondan kaçırmama sebep olmuştu.

Utanıyordum.

Hiç olmadığım kadar utanıyor ve kendimi bu garip hisse kaptırmak istemiyordum. Kendimden, onun bana hissettirdiklerinden kaçmak istiyordum. Daha yüzüne, gözlerine bakamadığım adamın bedenimle ilgili kendimden kaçtığım tek gerçeği görmesi tahmin edilmesi zor bir şekilde acıydı. Her şeyi görmüş olması ondan daha da uzaklaşmama, çekinmeme yetiyordu.

Ondan çevirdiğim yüzümle aramda santimler varken başımın iki yanında sabitlediği elleriyle gözlerini kapattı. Tok sesiyle "Arkanı dön." Dediğindeyse bu defa ona dönen bendim.

Bakmak mı istiyordu?
Bir daha?

Az evvel soğuktan titreyen bedenimle aydınlık odada yeniden karşı karşıya kalacak kadar merak ediyordu demek ki. Oysa bir daha bakmak istemeyeceği konusunda neredeyse emindim. Kim bilir, benim içimi dağlayan yara onda hangi duyguları ortaya sermişti...
Tüm bunlar bir yana, sesindeki o soğuklukla ne kadar şaşkın olduğunu da anlayabiliyordum. Şaşkından öte zihni derin bir kuyuda ölesiye karmış gibiydi.

Gözlerini açmasını, açıp yeniden benimle göz göze gelmesini istemediğimden hızla atan kalbimle yeniden sağıma doğru dönüp ona itaat ettim.
Dönerken ellerini iki yanımdan çekişiyle olduğu yerde dikleştiğini anlayabiliyorken badimi yatağın bir kenarına koyarak yüzümü yastığa, yarı çıplak bedenimi yatağa bıraktım.
Yüzümü ondan saklayınca beni göremiyormuş, ondan utanmama gerek yokmuş gibi hissetsem de olay tam aksi yönümde ilerliyordu; zira yüz üstü uzandığımdan Serdar tam olarak yaralarımla baş başa kalmıştı.

Başım beyaz yastıkta, dağılan saçlarım yastığın üzerinde.. Gözlerimden yaş akmasa da boğazımda bir acı, başımı etrafına sardığım ellerim ve sırtımda buluşan kırmızı sütyenimle öylece duruyordum.

Bu sessizliğin içinde sağ tarafı çöken yatak ve belimin hemen yanında hissettiğim bedenle Serdar' ın hemen yanıma oturduğunu anlayabiliyordum.

Nefesim öyle kesik, bedenim kaskatıydı. Tüm hislerimi bir bir yitirdiğimi fark ettim. Ne hissedeceğimi o kadar bilmiyordum ki, kalbimin atışına kapılıp yalnızca sayabildiğim kadar saymak istedim. Şarkı söylemek istedim. Belki izlediğim bir diziyi zihnimde yeniden canlandırmak.. Ne olursa, bu andan kaçmak isterken kendimi yalnızca oyalamak istedim.

Ben kendi içimdeki savaştan bir türlü kaçamazken sırtımda hissettiğim o parmaklarla çok kısa bir an geçmişe gider gibi oldum; fakat hemen sonra Serdar' ın varlığıyla sakinleştim.
Bana dokunan Serdar' dı.
Serdar başkaydı.
O, bambaşka bir adamdı ve ürkmemem gerektiğini çok iyi biliyordum. Bu yüzden yalnızca onun ne yapacağını bekledim.

Sütyen kopçamda gezinen parmaklar durağan, elleri bedenimin aksine sıcak ve nefesi tıpkı benimki kadar kesikti. Susuyordu. Bu suskunluğun altında onlarca cümle varken susarak her birinin sırasını bekliyordu; çünkü önce yavaşça açması gereken bir kopça vardı.

İki eliyle çözdüğü kopçayı iki tarafa açarken ufak bir nefes aldı. Altındaki yaralara ulaşmak istediğine emindim. Bu yüzden onun niyetini sorgulamıyordum ya.
Parmakları sırtımda gezinmeye başlamış, böylelikle her bir santimimde onun varlığını hissetmemi sağlamıştı.

Bana dokundu.

Sağ omzumun üzerindeki yarada bir miktar durdu. Sağ elinin işaret parmağıyla dokunduğu yeri baş parmağıyla adeta severken ikimiz de susuyorduk.
Sessizdik.
Serdar hayatı boyunca ilk defa denk geldiği bu bedenle afallarken benimle ilgili yeni soru işaretlerinde kendini buluyor; fakat yine de sabırla susmayı yeğliyordu.

Kopçamın denk geldiği yerde var olan yarayı okşadı uzun uzun. Hemen ardından biraz yukarıda, ondan sonra biraz soldaki yaraya ulaşırken severcesine her bir yarayı parmaklarıyla yavaş yavaş talan etti. Bu hareketi onun aksine beni şaşırtıyordu; çünkü arkanı dön derken Serdar' dan onları okşamasını asla beklemiyordum.

Büyük elleri sırtımın belli yerlerinde yer alırken belki saniyeler, belki dakikalar geçti.. Bana çok uzun gibi gelen bu süreç Serdar' ın tüm dünyasını durdururken bu defa da sırtıma doğru eğildiğini hissettim.
O an tenime çarpan soluk bedenimde hayat bulmaya başlarken ellerini göğüslerime değmede hemen iki yanında sabitlemiş, yumuşak ve dolgun dudaklarını sırtımın tam ortasına, sütyen kopçamın denk geldiği yere bastırmıştı.

Alnı değiyordu tenime. Yumuşak dudakları, burnu, sakalları ve nefesi sırtımda can bulurken alnını usul usul öptüğü bedenime bıraktı. Kaşlarını çattığını anlayabiliyor, bende yeniden yaşamaya başlamak istediğini ise hissediyordum.

Belki de onlarca şey geçiyordu zihninden. Kendi kendine onlarca cümle kurup birini bile bana açamıyordu belki. Haklıydı da, ben bile böyle bir anda ne dese olurdu ki diye düşünürken Serdar önce benim rahatlamamı isteyerek boğuk sesiyle "Seni benden almaya hiçbir şeyin gücü yetmez yavru." Dedi.

Kalbim bu cümleyle Serdar' a bir kez daha yenilirken dolan gözlerimle ufak bir nefes aldım. Benden vazgeçmeyişi, beni bile bile kabullenişi hayatım boyunca omuzlarımda tuttuğum tüm yükü indirmemi sağlamıştı.
Alnı sırtımdaydı. İki yanımda sabitlediği ellerinden güç alarak "Rahatsız olup kusur sandığın neyin varsa hepsini severim ben..." dedi.

Dudakları yavaş yavaş yukarıya doğu yol alırken derin bir solukla kokumu içine çekerek yeniden sırtımı öptü. Bedenimde var olan yumuşaklık tüm ruhumu ele geçirmişken tüm kuruntularımı bir bir kenara ittirdim.
Sonra inandım, beni cidden çok sevdiğine...

Bu defa "Sen benimsin." Diyerek sol omzumu öptüğünde kokusunu içime çekiyor, bedeninin bir kısmını da üzerimde hissedebiliyordum.

Bunu istiyordum.
Onun olup onunla kalmayı, bana hissettirdiği duygularla bir ömür yaşamayı o kadar çok istiyordum ki; gönlüm ait olduğu yerde bu halde bile huzurla kalırken kime ait olduğumu da biliyordum...

Zira çıplaklığım artık dert de değildi içime..

Sırtımda daha fazla oyalanmadı. Ellerini başımın iki yanında sabitlediğim ellerimi üzerine koydu ve önce ensemi, daha sonra saçlarımı öperek yüzünü boyun aralığıma bıraktı.

Bedeni sırtımdaydı. Soluğu omzumda, yüzü boynumdayken kulağımın hemen altını öperek beni hapsettiği yerde titreyen sesiyle "Çok aşığım Hazan, ölüyorum lan sana..." dedi.

Soluklarım bu harekette hızlanırken beni sabitlediği yatakta nefesim kesildi.

Ah siyah dev...

Tuttuğum tüm nefesi az evvel yaşadığım duygu karmaşasının aksine tebessümle verirken alt dudağımı dişlerimin arasın aldım.
Beni sevişleri, tenimi koklayarak üzerimde soluk buluşları, ellerimi hiç bırakmayışları yüreğimi okşuyordu.. İçimdeki ateşin aksine üşüyor, üşürken Serdar' la ısınmak istiyordum. Bir çare bedenimin en kırık uçlarında o olsun istiyordum.

Burnunu kulak mememin altında gezdirip kokumu içine çektiğindeyse bu defa şakağımı öptü. Daha sonda yerinde yavaşça doğrulurken ellerimi bırakmış, uzandığı için ısınan bedenimi açıkta bırakmıştı ki açtığı sütyenimin kopçalarını kapatarak "Sen üstünü giy. Ben geliyorum şimdi." Dedi.

Yavaşça salladığım başımla odadan çıkmasını yalnızca birkaç saniye beklemiş, bu sürede neye uğradığımı şaşırmış bir halde hızla üzerimi giymiştim. Halâ üşüyor oluşumu bir türlü erteleyemiyor, yorgunluğumla birleşen utangaçlığımla yatağa uzanmadan edemiyordum.

Yattığım hafif serin yatakta üzerime almaktan çekindiğim yorganla kollarımı birbirine dolayarak sağıma döndüm. Oda sıcaktı; fakat ben halâ üşüyordum.

Serdar hiç de beklediğim bir tepki vermişti bana. Öyle şaşırmış; ama öyle de sevinmiştim. Bunun neredeyse titreyecek olan bedenimde çok büyük bir etkisi vardı.
Bundan sonrasını hiç hesaplamamış olmam tüm anları gelişi güzel yaşayacağımla eşdeğerdi. Beklediğim tepki beni sarmalaması değildi. Çok hoştu; fakat bir o kadar da afallatıcıydı.

Yeniden açılan kapıyla gözlerimi kapatarak kendime sardığım kollarımla derin bir uykuya dalmak istedim. Utanıyordum. Hiç olmadığım kadar çok utanıyordum ve Serdar' ın yüzüne tıpkı ufak bir çocuk heyecanıyla bakamıyordum.
Yan duran bedenimle buz tutan ayaklarımı birbirine bastırmış, ince çorabımdan içeriye sızan soğuktan bu şekilde korunmaya çalışırken aynı anlarla göbeğim ve belimde hissettiğim soğuktan bir türlü kurtulamıyordum.
Oda az ileride yanan şömine sayesinde sıcaktı evet; fakat ben alt katta üşümüştüm bile. Üşüdüysem de bir daha kolay kolay ısınamayacağımı bildiğim için en olmadı yalnızca kendime sarılmak istiyordum.

Benim sessizliğimin aksine odada duyulan adım seslerinin sonu yatağın dibinde son buldu. Serdar' ın hemen yanımda oluşu beni daha da germeye yeterken bu sessizliğe açamadığım gözlerim ve alamadığım nefes eşlik ediyordu.

Kapalı gözlerimle ne yapacağı, orada neden durduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Ta ki sırayla ayaklarımda hissettiğim ellere kadar. Önce sağ, daha sonra sol ayağımın uçlarına dokunmak istercesine avucuna alan adam ince ten çoraplarımı sırasıyla çekerek çıkarttı.
Bu sırada kımıldayamıyor, titreyen kirpiklerimle ne yaptığını anlayama çalışıyordum ki, sağ ayağıma giydirdiği çorapla içten bir şekilde gülümsemek istedim.

Ayaklarımın üşüdüğünü tahmin ederek gitmiş ve bana çorap mı getirmişti? Üstelik bakamasam da ayağıma tam oluşundan benim için aldığını da anlayabiliyordum.
İçimden geçen o muazzam duygular hızla atan kalbimde bir bir sıralanırken sol ayağıma da giydirdiği çorapla sonunda kesik bir nefes aldım.

Daha sonra ayaklarımın dibindeki yorgan yavaşça çekildi. Bu defa açtığını tahmin ettiğim yorgan yavaşça üzerime ötülürken gözlerimi asla aralamadan nefes alıp vermeye devam ettim.
Yorgan ve çoraplarımla hissettiğim sıcaklık bedenimi bir nebze de olsa yumuşatmıştı; fakat ihtiyacım olan şey Serdar' ın omuzlarıma kadar örttüğü yorgan da değildi. Bunu anlamış olmalı ki ucunu tuttuğu yorganı açarak yavaşça hemen yanıma uzandı.

Ben zaten onun bana giydirdiği çoraplarla mest olmuş, kendimden geçercesine Serdar' a sarılmak istiyordum. Başka bir şey dilesem olurmuş gibiydi de, neyse ki en olduk zamanda en çok ihtiyacım olanı dilemiş gibiydim...

Kalbim, bu hareketi ve ilk defa birlikte uyuyacağımız gerçeğiyle hızlanırken yutkunamıyordum bile. Öyle ki, bir bütün olarak varlığını arkamda hissettim beden bana çok başka güzel geliyordu...

Kılını kıpırdatmadan elimi kolumu bağlan tek adamsın yüzbaşı Serdar..

Bel oyuntuma bıraktığı elle dakikalar sonra "Gel buraya." Diye fısıldadığında bunu bekliyormuşçasına farkında olmadan dişlediğim yanağı bıraktım. İkiletmeden yavaş bir hamleyle ona doğru döndüm ve ısınmaya başlayan ayaklarım eşliğinde sessizce Serdar' a kıvrıldım.

Bir kolu hemen omuzlarımın altından geçerken gülümsüyor, boşta kalan koluyla da belimden bedenimi sarışına bin bir nefes indiriyordum.. Öyle güzel, öyle sahiplenici ve öylesine güzel sarıyordu ki beni, istemsizce göğsüne gidişime mani olamıyordum.

Bir yorgan altında bütün olan bedenlerimiz birbirini tamamlıyor, Serdar' ın beni sıkı sarışlarında ruhum besleniyordu. Alnımı, şakağımı, burnumun ucunu, yüzümün her bir ayrıntısını öpen, öperken koklayan, koklarken de beni izleyen adamla hafif aralık gözlerimi kapatarak sağ elimi göğsüne bıraktım. Huzurlu birkaç kımıldanmayla iyice siyah devime sokulduğumdaysa başım bu defa omzunun hemen altındaydı.

"Güzelim.." diyerek yarı çıplak belimdeki elini okşarcasına hareketlendirdi. "Korkmanı istemiyorum." Dedi bu defa da. Gelecek o cümleye kendimi ve tepkimi hazırlarken omuzlarımın altındaki koluyla bedenimi göğsüne daha da çekerek belli bir sinirle "Ama bunu sana hangi orospuçocuğu yaptı?" Diye soludu.

Benden bu konuyla ilgili bir cevap alamasa da Serdar' ın benim için sakin kalmaya çalıştığını da biliyordum; fakat ona bir gecede tüm geçmişimi anlatamazdım. Bunu kaldıramaz, bir gecede her şeyi dile getirip yeniden yerle bir olmazdım. Bu yüzden omzunda olan başımla kaşlarımı huzursuzca çatıp "Şimdi değil." Dedim.

Cevabıma karşılık sertleşen sesiyle "Hazan." Diyerek beni terslese de "Serdar lütfen." Deyip acı bir soluk verdim. Sağ elim göğsündeydi ve "Anla beni, lütfen." diyen sesimdeki kırıklık onunkinin aksine çok naifti.

Sertleşen sesiyle bedenimi asla bırakmadan "Ben seni anlamaya çalışıyorum da." Dedi. Sonra dudaklarını alnıma indirdi. Daha sonra sertçe öptüğü yerden çekilip "Keşke sen de beni anlasan." Dedi.

Yutkunurken sesi sertleşti, bedeni bir düşünceyle gerilirken baskılı bir tonda "Kim." Diyerek sorusunu yeniledi.
Yıllarca tek derdim o yara izlerinin bana sorun olup olmayacağıydı. Şimdi bunu aşmış, belli bir yol kat ederek sonuca varmışken bu huzurlu anımı geçmişle bozmak istemiyordum. Bir gün olurdu, bugün olmasındı.

Sustum bu defa. Ona verecek bir cevabımın olmayışı benim içimdeki Hazan' ın canını yakarken başımı koyduğum, sarıldığım beden bana dar gelmeye başladı.
Bu geceyi böyle bitirmek istemiyordum. Çok fazla yorgundum ve istemiyordum işte. Tek derim Serdar' ın kollarında sıcacık ve çok güzel bir uyku çekmek olduğu için var olan bedenden vazgeçmeden sustum.

Suskunluğumla başını benden alıp geri yaslayarak derin bir nefes aldı. Yeniden "Kim ulan kim!" Dediğindeyse aralanan gözlerimi bu sert ses yüzünden korkuyla yumdum.
Beni uzun bir süre bıraksan?
Olmaz mı siyah dev..
Ben şu zamanın verdiği huzurla kalsam, sonra da sana her şeyi yavaş yavaş anlatsam, olmaz mı?
Olmazdı.
Sesini yükseltip bana bakan adamla olmayacağını bile bile olduğum yerde yavaşça ona sırtımı döndüm. Dönerken endişeyle "Hazan." Diyen adama duymadım. Kollarını bedenime daha da sarıp daha sakin bir sesle "Yavrum." Deyişine yalnızca "Yorgunum. Uyumak istiyorum." Dedim.

Boy farkımız bir yatakta anlaşılmıyor, ayaklarımı daha da ısıtmak için bacaklarının arasına alıyor, onun cüssesi benim ufak bedenimi sarıyorken bu defa sakin bir nefesle sarılıp başını omzuma bıraktı. Omzumdaki kolunu belime indirirken de boynumu öpüşü kendimi ona bırakışıma sebep olurken ellerimi belimdeki kalın kollara bıraktım.
Omuzumu tekrar tekrar bıkmada usanmadan öpüşü tebessüm etmeme sebep olurken tuttuğum kolları uzun tırnaklarım eşliğinde severcesine okşadım.

"Üşüyor musun yavrum?" Diyerek konuyu değiştirmesi hoşuma giderken kaşık pozisyonunda oluşumuzdan olsa gerek, beni saran bedenle fazlasıyla ısınmış, hattâ derin bir huzurla mayışmıştım.

Yine de bu halimizden memnun oluşum beni saran adamıma sevimli bir halde kıvrılmama sebep olurken hissettiğim o coşkulu huzurla "Isıtırsın sevgilim." Diye mırıldandım.
Serdar, cümlemin o naif güzelliğiyle gerilen dudakları eşliğinde önce saçlarımı kokladı. Daha sonra kollarını çıplak karnımda hareketlendirip bedenimi okşayıp iyice sardı. Başını hafifçe kaldırıp kapalı gözlerim eşliğinde yanağımı sıkıca öptükten sonra içtenlikle "Isıtırım sevgilim." Dedi.

Bir önceki 36. Bölümün sınırı geçmeden yeni bölüm gelmez

Bir önceki 36. Bölümün sınırı geçmeden yeni bölüm gelmez

Bir önceki 36. Bölümün sınırı geçmeden yeni bölüm gelmez



Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 71.6K 41
!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline i...
1.7M 75.1K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
6.1K 4K 26
"Gece olunca saçlarından severek uyutacağım seni az daha dayan" O gece bu sözleri sarf etmişti bana Ekin Arel. Hayatımda ki en güzel andı. Bir enkaz...
1.1M 80.5K 29
Dahiler de aşık olabilir... Başlama tarihi: 28/08/23 Bu kurgu tamamen bana ve hayal gücüme aittir. Kopyalanması halinde yasal işlem başlatılacaktır.