Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGU

By ssimurg777

2.8M 121K 56.6K

Hazan, iç içe olduğu tüm sorunlarını büyük bir savaşla görmezden gelerek hayatını sıradan bir mahallede devam... More

"Başlangıç.."
GELİYORUZ
Bölüm 1-4💎
Bölüm 5💎
Bölüm 6💎
Bölüm 7💎
Bölüm 8💎
Bölüm 9💎
Bölüm 10💎
Bölüm 11💎
Bölüm 12💎
Bölüm 13💎
Bölüm 14💎
Bölüm 15💎
Bölüm 16💎
Bölüm 17💎
Bölüm 18💎
Bölüm 19💎
Bölüm 20💎
Bölüm 21💎
Bölüm 22💎
Bölüm 23💎
Bölüm 24💎
Bölüm 25💎
Bölüm 26💎
Bölüm 27💎
Bölüm 28💎
Bölüm 30💎
Bölüm 31💎
Alıntı.
Bölüm 32💎
Bölüm 33💎
Bölüm 34💎
Bölüm 35💎
Bölüm 36💎
Bölüm 36 Part 2💎
Bölüm 37💎
Bölüm 38💎
Bölüm 39💎
Bölüm 40💎
Bölüm 41💎
Bölüm 42💎
Bölüm 43💎
Bölüm 44💎
Bölüm 45 💎
Bölüm 46💎
Bölüm 47💎
Bölüm 48💎
Bölüm 49💎
Bölüm 49 Part 2💎
Bölüm 50💎
Bölüm 51💎
Bölüm 52💎
Bölüm 53💎
Bölüm 54💎
Bölüm 55💎
Bölüm 56💎 Part 1
Bölüm 56💎 Part2
Bölüm 57💎
Bölüm 58💎
Bölüm 59💎
Bölüm 60💎
Bölüm 61💎
Bölüm 62💎
Bölüm 63💎
Bölüm 64💎
Bölüm 65💎
Bölüm 66💎
Bölüm 67💎
Duyuru💎
Bölüm 68💎
Bölüm 69💎
Bölüm 70💎
Bölüm 71💎
Bölüm 72💎
Bölüm 73💎
Bölüm 74💎
Bölüm 75💎
Bölüm 76💎
Bölüm 77💎
Bölüm 78💎
Bölüm 79💎
Bölüm 80💎
Bölüm 81💎
Bölüm 82💎
Bölüm 83💎
Bölüm 84💎
Bölüm 85💎
Bölüm 86💎
Bölüm 87💎
Bölüm 87 Part 2💎
Bölüm 88💎
Bölüm 89 💎
Bölüm 89💎 Part2
Bölüm 90💎
Bölüm 90💎 Part 2
Bölüm 91💎
Bölüm 92💎
Bölüm 93💎
Bölüm 94💎
Bölüm 95💎
Bölüm 96💎

Bölüm 29💎

22.7K 1.3K 317
By ssimurg777

Çok üzgünüm ama şöyle bir konuya açıklık getirmem gerekiyor; 30 bölüm oldu hâla birleşemediler, hiçbir ilerleme olmadı, yeter artık birleşsinler tarzı çok yorum ve mesaj alıyorum. :)
Öncelikle bölümler neredeyse 30 olabilir ama zaten bu bölümlerin hepsi kısa kısa.. toplasan totalde 10 bölüm ederler. Ki ben çok çok fazla uzadığını da düşünmüyorum. Olaylar akarken Hazan kendi hayatını yaşıyor ve Serdar da kendi hayatı üzerinde Hazan' ın hayatından çıkarımlar yapıyor.
İkisinin de hayatına bakacak olursak hâlâ birleşememeleri bence çok normal. Ayrıca hiç ilerlemeye kaydedilmedi denmesi de garibime gidiyor sjdjsjdj Hazan kendini ve gördüğü kadarıyla Serdar' ın duygularını o kadar güzel anlatıyor ki 1. Bölümde zerre bir şey hissetmeyen insanlar bugün en ufak bir cümlede birbirlerine sarılacaklar aslında. Şöyle ki, Hazan gidip durduk yere Serdar' a sarılsa Serdar her şeyi boşverip Hazan' a karşılık verecek..
Ayrıca bence bu süreçte bence çok güzel ve eğlenceli günler yaşadık.. Onlar ve biz, birleşememenin ne demek olduğunu bildikçe ilişkileri daha güzel ilerleyecek ben buna eminim. Lütfen sizde bana inanın :)

Ha bu aradaaa
Bana gareziniz mi var acaba -,- Oylar çok az da.. Okuyan çok, neredeyse 600 kişi bunu görebiliyorum. Fakat oy çok çok az..  -,-
Neyse
Keyifli okumalar

                                        💎

İki elimle tuttuğum siyah şortu öylesine incelerken Sena kabinden çıkmış, şimdi giydiği yeşil elbisesiyle önümde yavaşça dönmeye başlamıştı.
"Sence nasıl olmuş?"

Dudaklarımı büküp öne doğru bir adım attıktan sonra  dizlerinin neredeyse iki karış yukarısında kalan elbiseyle olan uyumuna baktım.

"Yeşil senin rengin değil kuzi." Derken yüzümü hafif buruşturmuştum.
Onun rengi kesinlikle kırmızıydı.

Ellerini bel oyuntusunda sabitlemiş ve hemen yan tarafımızdaki boy aynasına odaklanmışken "Haklısın." Diyerek beni onayladı.

Klasik ama bir o kadar da sıkıcı bir alışverişin tam ortasındayken sürekli bir şeyler deniyor olmamız beni iyice bunaltmaya başlamıştı. Nitekim uzun zamandır içimde oluşan boşluğu alışveriş bile tamamlayamıyordu. Hoş, eskiden beri şık giyinmeye bayılır fakat alışveriş yapmayı asla sevmezdim. Bu yüzden bugünden çok da bir beklentim yoktu.

Sena üzerindeki elbiseyi çıkartmak için tekrar kabine girdiğinde elimdeki şortu arkamı dönerek yerine astım.
Yeterince şortum vardı.

Kabine daha yeni girmişken "Hazaaan. Telefonun çalıyor." Diye seslenen kuzenime birkaç adımla ilerlerken duyduğum melodiyle kapıyı açıp o ufak aralıktan çantasını bana uzattı.

Çantanın içinden biraz zorlanarak bulduğum telefonun ekranına bakarken "Kimmiiiş?" Diyen kuzenime gülerek "Alp." Dedim.
Bugün hiç konuşmamıştık ve şimdi Alp' in sesini duyacak olmam beni mutlu etmeye yetmişti. Bu yüzden Sena' nın meraklı sesini ve bedenini orada bırakıp mağazanın çıkışına doğru ilerledim.

"Efendim?"

"Hazan!" Derken sesi nefes nefeseydi. "Neredesin?" İsmimle seslenip heyecanını bastıramayan Alp' e merakla kaşlarımı çattım.
"Ne oldu?"

"Bu akşam kalabalık bir grup geliyormuş bizim mekana. Organizasyon yapılmış... Melis gelecekti ama o gelemiyor. Hakan Abi şuan çok panik ve seni çağırmamı söyledi. Bir saat falan sonra program başlayacak, acil gelmen lazım Hazan."

Muhtemelen mahallenin ortasında hızla yürüyor, hatta koşuyordu ve ben bunu nefes nefese çıkan sesinden anlayabiliyordum.

Anında kolumdaki saate bakıp ufak bir telaşla "Alper saat dokuz buçuk.." derken hızla nasıl yetişeceğimi düşünüyordum.
"Benim hazırlanıp gelmem on buçuğu bulur." Başımı telaşla kaldırıp etrafa nedensiz hızlı bakışlar atarken derin bir soluk alıp Sena' ya doğru koşar adımlarla ilerlemeye başlamıştım bile. "Neyse dur Alper, yetişmeye çalışacağım, kapat."

Cevabı dahi beklemeden telefonu kapattıktan sonra arka cebime sıkıştırırken kabinden çıkmak üzere olan Sena' ya telaşla baktım.
"Bir saat içinde mekana yetişmemiz lazım. Bu gece sahneye çıkmam gerekiyormuş. Hakan Abi sıkışmış."

Aksini düşünemezdim hiç. O yardıma ihtiyaç duyuyorsa o mesele hallolacaktı bende. Hakan Abi' yi seviyordum ve şu an bu kadar acele etmemin tek sebebi de buydu. Aksi halde misafirlere karşı mahcup olmasını asla istemezdim.

Sena' nın havalana kaşlarıyla arkamdaki aynaya dönerek üzerimdeki kot şorta baktım.
Fazla spordum ve bu geceye bu olmazdı.
"Tamam sakin ol." Derken Sena' da zihnimi okumuşçasına bir sakinlik vardı. "Haydi gel önce sana bir şeyler alalım." Diye devam ederken çoktan bileğime yapışmış beni bulunduğumuz mağazanın içine doğru çekiştirmeye başlamıştı.

Bir adım önümde konuşmaya devam ediyorken yürüyüşünün aksine sesi sakindi.
"Girişte çooook güzel bir elbise görmüştüm. Sana gösterecektim ama sen telefonda Emir' le konuştuğun için bölmek istemedim. Ay Hazaaan sana çok yakışacaaaak. Eve uğrayıp geçen aldığımız bordo topuklunu da alırız hemen.. Yeni saçlarınla bu gece çok güzel olacaksın.."

Bu akşam için benden çok heyecanlı olduğu cümlenin sonundaki vurgusunda belli oluyordu. Haklıydı da. Bende ki bu değişiklik sanki ilk defa sahne alacakmışım gibi bir heyecan sunuyordu bana.. Neticede yeni halimi herkes ilk defa görecekti ve açıkçası tepkilerini çok merak ediyordum.  Şimdiki saçlarımla her şey ne kadar güzel olurdu bilmiyorum, fakat ben bu halimi delice sevmiştim.

Nefes nefese Sena önümde ben bir adım gerisinde AVM' de koştura koştura yürürken aramızdaki tek bağ Sena' nın bileğimi sıkıca kavramasıydı.
Bugün sebepsizce fazlasıyla neşeli ve şu an deli gibi heyecanlıydı.
Sabahtan beri tüm Bursa' yı alt üst etmiştik. Uzun zamandır bir türlü gidemediğimiz tophanede kahve içip genel bir dedikodu yaptıktan sonra yemek yemiş oradan kuaföre geçmiştik.
Biz tüm bunları yaparken benim stabil halimin aksine Sena bugün epey neşeliydi ve onu böyle görmek beni de mutlu ediyordu.

Sonunda Sena' nın dediği mağazaya girince bileğimi bırakıp başıyla az ilerideki giyinme odalarını işaret etti.
"Sen geç soyun, ben hemen geliyorum."

Soyun kısmına özellikle sırıtsam da tek kelime etmeden Sena' nın emrine uyup hızlı adımlarla dediği yere geldiğimde aynadaki sağlıklı görüntüme ufak bir göz attım.
Güldüm...
Çünkü bugün, zerre tereddüt etmeden belime kadar uzanan siyah saçlarımı ensemin hemen altına kadar kestirmiş birde üzerine, saçlarımı yer yer küllü bir griye boyatmıştım. Yani şu an bu kısa saçlarımda grinin ve siyahin tonlarını taşıyordum ve bence bu, çok çok güzel duruyordu.
Uzun saçlarımı da çok seviyordum. Fakat şimdi aynada gördüğüm kızdan da fazlasıyla memnundum. Üstelik kendimi hafiflemiş ve fazlasıyla mutlu hissediyordum.
Bu zaten çok uzun zamanadır saçlarıma yaptırmak istediğim fakat bir türlü cesaret edemediğim bir şey olduğundan iyiydim.

Yani saçını kestiren hemen hemen her kız gibi acı çekmiyor, aksine keyif alıyordum.
Mutlulukla tebessümümü genişletip dolgun kırmızı dudaklarımın arasından beyaz dişlerimi ortaya çıkartırcasına güldüm. Çünkü kısa, yarı kül grisi buklelerimle uzun zaman sonra ilk defa içime siner bir şekilde güzeldim.

"Haydi haydi oyalanma da dene bunu çabuuuk!"
Tek eliyle tuttuğu bordo elbiseyi heyecanla bana uzattığında ikiletmeyip hızla aldım ve kabine girip kilidi çevirdiğimde Sena devam etti.

"Sahnede eğilmezsen on numara elbise."

Modeline tam bakamadığım ama mini olduğunu çok net anladığım elbiseyi giydikten sonra aynaya baktığımda gözlerim şaşkınlıkla açıp mırıldanarak siktir dedim.
"Hasss!" Derken de sesimi hafif yükselttim. "Sena bu çok güzeeel!!"

Hayran dolu şaşkınlığımla önce kabinin kilidini daha sonra kapıyı açıp kendimi dışarıya attım.

"Yaaa! Hazaaan melek gibi oldun! Bu saçlarınla o kadar..." doğru kelimeyi şaşkın gözleriyle arayıp elleriyle ağzını kapattığında dudağımı dişlerime hapsedip etrafımda bir tur döndüm.

"O kadar başka güzelsin ki... İyi ki seni dinleyip geldik kuaföre."
Sırıtarak başımı olumlu anlamda sallarken karşımdaki aynaya baktığımda kalbim sebepsiz bir heyecanla atıyordu.

Gözlerini kısarak sinsice "Şu an varyaaa." Dediğinde çok önemli bir şey diyecekmiş gibi bedenimi baştan aşağıya süzüyordu.
Hemen yanımda göğüslerime bakarken sırıtarak ona dönüp ne diyeceğine kulak verdim. "Sessiz sakin uslu bir kızım, ama canımı yakarsanız hepinizi sikerim gibi bir duruşun var."

Bu konuda kesinlikle yorumsuz olduğumdan kaşlarımı çatıp tebessüm ederek koyu kırmızı ve belden oturtmalı elbiseyi incelemeye başladım.

Üst kısım tatlı bir tığ örgüsüyle oluşurken fazlasıyla dolgun göğüslerimin arasında yer alan geçişli ipleri istediğim kadar sıkı ya da geniş bağlayarak göğüs dekoltesiyle oynayabiliyordum.

Üst kısım oldukça tatlıyken alt kısım onun aksine fazlasıyla cüretkardı.
Baya kısaydı ve belden sonra salaş bir şekilde devam eden etek kısmı tamamen şifondu.
Kollarının üst kısmı yaklaşık bir karış boyunca yine tığ örgüsü gibiyken, devamında bileğe kadar olan kısım yine etekteki kumaşla aynı şifonla tamamlanmıştı.
Belki biraz fazla eğilsem kalçalarım görünecekmiş gibi duran elbiseye siyah gri karışımı saçlarım hoyrat ve bir o kadar da tatlı bir şekilde eşlik ediyordu.
Ve ben, bu elbiseye şimdiden aşık olmuştum.

"Tamam, bunu alıyoruz. Haydi kasayaaa."  Diyen Sena daha fazla oyalanmadan ve üstümdeki elbiseyi çıkarttırmadan beni çekiştire çekiştire önce kasaya, oradan ise apar topar AVM' nın önündeki taksi durağına götürmüştü.

Herşey o kadar çabuk ilerliyordu ki Sena' nın bu telaşlı ve saç savuran haline sadece ve sakince gülüyordum.

"Ay ben Yeliz' i arıyorum. İşten çıktıysa o da gelsin, bu gece yeni seni kaçırmaması lazım.."

Sena' nın heyecanla elindeki telefona gömülmesi beni hızlı bir telaşa sürüklerken kucağımda tuttuğum telefonum titredi.

Gönderen; Alp
Mesaj; Hazaaan kurban olayım yetiş. Birkaç dakika sonra başlayacağım ve içerisi hayvan gibi kalabalık! Yav konuklar asker miymiş polis miymiş neymiş. Hakan Abi bayılmak üzere(!)

Ellerim titrerken heyecanla mesaja cevap verdim.

Gönderen: Hazan
Mesaj: Mahalleye giriyorum bebem sakinnnnn Ben yetişemezsem bile sen muziğe gir dalarım araya :D :D ❤

"Şirkette dosyalarla uğraşıyormuş hâlâ, yetişirse gelecekmiş."
Sena' nın buruk sesine başımı sallayıp taksi şoförüne doğru eğildim.

"Abi bu sokaktan sağa gir, heeh tamam. Sağdaki iki katlı mavi ev."

Sena inmek için yerinde kımıldanınca ona döndüm.

"Sen mi iniyorsun?"

Bir eli kapıya giderken "Evet evet inme sen." Dedi. Kapıyı açarak devam etti. "Dolaptaydı değil mi? Ver sen o poşetleri de eve koyayım. Anahtar bende var."

Söylediği şeylere tepki vermemi beklemeden hızla arabadan inerken önümdeki poşetleri çoktan almıştı bile.
Sena' nın bu şaşırtıcı telaşlı ve heyecanlı hali beni de tetiklerken kalbim deli gibi atıyordu. Ki ben hayatım boyunca hiç böyle olmamıştım. Yani en azından sahneye çıkacağım diye..

Başımı sol tarafa çevirip Serdar' ın arabasını görmeye çalıştım fakat yoktu. Sokak da zaten karanlık ve bomboştu.
Belki Serdar' la iki gün önceki o olayımızdan sonra hiç karşılaşmamıştık diyebilirdim. Ama ben dün gece saat on iki gibi arka sokakta oturan arkadaşım Ayça' dan gelirken o beni görmüştü.
Keyifle anahtarlarımı sallaya sallaya, terliklerimi inadına yere sürte sürte eve girdiğimdendir belki, o balkondan görmüştü beni.
Hatta aşağıdan sokağa girdiğim an gördü bence. O umursamaz halim ve şarkı mırıldanarak dik tuttuğum başımla yürüdüğüm mesafe bir an bana çok da güzel gelmişti. Serdar içindeki hislerle kudururken keyifle açtığım demir kapıyı yüzüne çarpar gibi kapatmıştım ya, o da yeterdi bize.

Tekrar önüme dönüp buz gibi olan ellerim ve kızarmaya başlayan yüzümle sakinleşmek isterken şoförün dikiz aynasından yeniden kendime baktım. O kısa, kendiliğinden dalgalı, gür, hafif ve yumuşacık olan saçlarıma baktım.. Dolgun, sadece nemlendirici sürdüğüm dudaklarıma, uzun kirpiklerime..

Kendimi cidden çok iyi hissediyordum.

Ben kendimi izlerken açılan kapıyla Sena nefes nefese taksiye binip elindeki kırmızı topuklu ayakkabıları bana uzattı.

"Sen giy hemen, ben tarif ederim abiye." Abiye dönerek başını on iki koltuğun arasından öne doğru uzattı. "Abi sen düz aşağıya doğru ilerle. İlk aradan sağa dön."

Elbiseyle aynı renkteki bordo ince topuklu ayakkabılarımı giyip bileğime dört kat doladığım iplerini sırayla bağladım. Bir santim kadar aşağısındaki halhalımı düzelttim.

Ve ayakkabının uç kısmında görünen siyah ojeli ayaklarımı tabana bağlayan kısım tek bir ipti. Düz, dümdüz ipince bir ipti..

                                       💎

Apar topar taksiden inip Güllük' ün kapısına ulaştığımda duyduğum hoş müzik sesiyle yeterince geç kaldığımı anlamıştım. Kapıyı açarak loş ışıklarla aydınlatılmış mekana girdiğimde Alp az ilerideki sahnedeydi.

Görüş açısından onu pek göremesem de varlığını mekânda yükselen hoş sesten anlayabiliyordum.
Birkaç metre ilerimde ve sağımda henüz seçemediğim kalabalık bir grup erkek, onların hemen karşısındaki sahnede de Alper varken neredeyse hiç oyalanmadan adımlarımı hızlandırdım.

Bana çok tanıdık bir şarkı..
Bizi daha az seçilebilir kılan aydınlatmalar, ve kalabalığın içindeki sessizlikle adımlarken elimde yalnızca bana ait bir cep telefonu vardı.
Dik duruşumla yürüdükçe içimdeki o çocuksu heyecanın katlandığını ve giderek bana değer kıldığını hissedebiliyordum. Öyle ki, sahneden geldiğimi gören Alp' le her şey çok güzel ilerliyordu.

Uzun zaman sonra sahneye olan bu mesafe hızlı adımlarımla bile sanki uzuyor gibiyken bakışlarım kısa bir an, tam karşıya sabitlendi.
Sonra afalladım.
Tam olmasa da görebildiğim tanıdık yüzle yüzümle adeta güller açarken yaramaz bir çocuk gibi başımı hafif yana eğişim elimde değildi.
En sevdiğim oyuncağım gelmiş, hoş gelmiş.

Uzun zaman sonra onu yeniden görebilmek, üstelik bu bir sürprizken bana çok iyi gelmişti. Çünkü üvey olamayacak kadar içten sevdiğim kardeşimi özleyeli epey oluyordu.

Emir bugün beni aradığında akşam sahneye çıkıp çıkmayacağımı sormuştu. Ben hayır diyince de sevinerek o zaman gece sana bir sürprizim var deyip beni büyük bir merakla baş başa bırakmıştı. Fakat bunu asla tahmin etmemiştim.

Simdi görüyordum ki o sürpriz Urfa' dan Bursa' ya, yanıma gelmesiymiş.

Alper henüz şarkının "Kaderimle boğuştuğum ıssız gecelerde hep sen vardın inan" kısmını yavaş yavaş söylemeye başlıyordu ve en azından nakarata yetişmek için hızla hareket etmeliydim.
Bu yüzden bedeni bana yan duran ve oturduğu sandalyeden beni asla görmeyen Emir' in yanından geçerken kısa bir an yavaşladım.

Varlığımdan haberi dahi olmayan adamın sağından hızlı bir şekilde boynuna sarıldım. Ona doğru eğdiğim başımla afallayan adamın yanağını öpüp geri çekildikten sonra gülerek arkama dahi bakmadan sahneye yürüdüm.

Bu hareketimle Emir ve masada bulunan yaklaşık on beş adam daha ne olduğunu anlamayan bakışlarla şaşkın şaşkın arkamdan bakarken ben sahneye çıkmak için var olan birkaç basamağı koşar adımlarla çıktım.
Çok kısa bir sürede kendimi Alp' in hemen yanında bulduğum an tam zamanında yetişmiştim. Şarkının bize denk gelen kısmına güzel bir giriş yaparken dudaklarım kendiliğinden aralanmış ve müzik derin soluklarla bedenime işlemeye başlamıştı.

Kalbim deli gibi atarken mikrofona doğru hafif eğik duran başımla gözlerimi sakinleşmek için naifçe kapattım. Deyim yerinde, ağzım kulaklarıma gidiyorken mikrofonumu tek elle kavrayıp büyük bir coşkuyla ritme iyice odaklandım.

İkimiz aynı anda birbirimize bakarak şarkının
"Koooyyymaaa yerime biriniii koooooyma, tek isteğim bu aslındaaaaaa
Yalnızlığımaaa dokunmaaa aaa aaaaa
Dokunmaaaa" derken seslerimizin birleşmesi farklı bir güzellikte yükseliyordu.
Alp' in yüzündeki şaşkın gülüşün tek sebebi elbette ki saçlarımdı ve onun bu hali benim de hoşuma gidiyordu. Tahminen aynı şaşkınlığı şu an aşağıda beni izleyen Emir' de yaşıyorken henüz ona bakamamış olmam da ayrı keyif vericiydi.

Kısa saçlarımın yüzümden dökülmesi ve buklelerimin buna eşlik edercesine tenimi okşaması bana yeni duygular bahşediyordu. Tenime, bacaklarıma usul usul değen etek uçlarım, kollarımdan süzülen tül kumaş ve o güzel duruşumla sadece bana bakan Alp' e karşılık verirken çok çok güzel hissediyordum.

Biz sustuğumuzda araya giren melodiyle nefes nefese kalışım sadece koşuşturduğum ve soluksuz nakarata girdiğim içindi.

Mikrofonun açık olduğunu unutup hayretle ve havalanan kaşlarıyla "Yetişemeyeceksin diye ödüm koptu..." diyen Alp bu defa gözlerime çok farklı bakıyordu. Sanki aslında çok başka bir şey diyecekmiş de sadece bunu dile getirmiş gibiydi.
Ne desem olmazdı şuan. O yüzden gülümseyerek tek elimle tuttuğum mikrofonu bırakıp bakışlarını yüzümde gezdirerek saçlarıma odaklanışına baktım.

Alper beni ve saçlarımı izlemeye devam ederken duyulan melodiye ayak uydurup bakışlarımı bu defa sahnenin tam önünde duran ve tatlı bir gülüşle beni izleyen Emir'e çevirdim.

Geldiğinden beri nihayet ilk defa göz göze geliyorduk ve onu birkaç metre ötemde görmek keyifliydi.
Onun hayranlık dolu güzel bakışlarına tatlı gülüşü eşlik ederken alt dudağımı dişlerimin arasına alıp başımı yere eğdim. Sonra iki yana salladığım başımla gülüşümü bastırıp tekrar başımı kaldırarak tekrar şarkıya girdim.

"Seni yaz kış soraar rüzgara, nerde bu kııız nerde bize söyle" derken usul usul dudak kımıldatarak bana eşlik eden Emir' e bakıyordum.
"Bahar merak edeeeer.
Bir cevap ver artık, sırra kadem bastııın, neredesiiin..."

Şarkının bu kısmında iyice incelttiğim sesimle adeta kendimden geçerek ciddileşmiştim. Ruhumu besleyen müzik bana ve beni dinleyen insanlara çok hoş hisler sunuyordu. Ben buna eminken Alp hemen solumda durup öylece beni izledi.
O, yeni saçlarımın bana ne kadar yakıştığını ölçerken mekanda sadece benim sesim yükseliyordu.

"Yara bandını çıkar büyümenin anlamı yook, eğer affetmezsen, geçmiş hatalarıı
Düşünüp dursan da, geçmişi arkanda bıraaakıp giiit."

O hoş sesimle tebessüm edip yalnızca Emir' e bakarken kuş kadar hafifleyen ruhumla hafiflemiştim.
Kendimi uzun zaman sonra ilk defa bu kadar güzel ve özel hissediyorum. Bunun sebebi belki müziğin ritminden, belki de Emir' den di. Her neydi bilmiyorum, fakat güzeldi.

Her şey bu kadar güzel ilerlerken görüntüyü bozan tek şeyin mikrofonu tutuğum elime sıkıştırdığım telefonum olduğunu biliyordum. Fakat yine de bunu umursamadan ikimiz için gelen yerle Alp'e döndüm.

Sesimiz sessizlikte birleşti, yükselti ve sanki şekillendi..
"Koooyma, yeriime biriniii kooooyma, tek isteğim bu aslındaaa
Yalnızlığımaaa, dokunmaaaa
Dokunmaaa."
Birbirimize baka baka şarkı söylüyor olmamız çok alışagelmiş bir şeyken bunda keyif almamız da dolayısıyla çok normaldi.

Sesimiz o kadar güzel ve bir bütün olarak çıkıyordu ki, bu bize ve insanlara neşe saçarken ben sürekli güldüm.
Gülüp yanımdaki dostumu izledim.
Gülüp karşımdaki masada Hakan Abi' yi ve Emir' le yan yana oturan güzel kuzenime hayran hayran baktım.
Hepimiz mutluyduk.
Güzeldik.

Ben susunca Alp devam etti; "Dön geri dön bir bak hayatıma solmuş çiçekler gibiyim.
Yaralı düşlerime inat, seni ne pahasına olsun bırakmaaam." Dediğinde yeniden birleşerek yüseldik.

"Kooyma, yerime birini koyma, tek isteğim bu aslında
Yalnızlığıma dokunmaaa aaaa aaaa
Dokunmaaaa."

Şarkı bittiğinde ben derin bir nefes alıp alkışlara utançla gülümserken Alp kendi önündeki mikrofonu bırakıp bana döndü.
Hafiften bel oyuntuma yerleştirdiği eliyle beni odak olarak kendine çekerken kulağıma eğilişini merakla izledim.

"Saçların." Dediğinde gözlerim ve başım onu duymak için hafif yere eğikti. "Yok böyle bir şey.." gülerek başını kulağımdan çekmeden devam edip hayran hayran konuştu "Çok güzel."

Başımı ona doğru usulca kaldırarak tek elimle omzuna tutundum "Ya bebeğim, teşekkür ederim." Dedim. Beğeneceğini zaten biliyordum ama yine de bunu dile getirmesi hoşuma gitmişti.

"Ben şimdi Kusura Bakma' yı gireyim. Sonra sahne sende. Onlardan sonra yeniden birleşiriz."

Alp' in sözlerine başımı salladıktan sonra ufak birkaç cümleyle kolunu sıvazlayarak inmek için yeniden sahneye yöneldim. Bu süreçte en azından Emir ve Sena' yla görüşebilirdim.

Elimdeki telefon eşliğinde basamaklara ilerlerken Emir çoktan oturduğu yerden kalkmış, büyük adımlarla basamakların sonunda bitmişti. Bana doğru uzattığı eli gülerek tuttuğumda bu hareketi bir başkası yapsa asla karşılık vermeyeceğimi ikimiz de biliyorduk.
Onun da desteğiyle sahneden rahatça indikten sonra tepeden bana bakıp "Hacım ateş ediyorsunuz." Diyen adamın boynuna kollarımı doladım.

Boyu bende epey uzun ve asker olduğundan olsa gerek gözle görülür bir şekilde de cüsseliydi. Bunların aksine komik ve duygusal yanlarını bilmesem onu Serdar' a benzetebilirdim fakat şu an bu neredeyse imkânsızdı.

Övgüsü bir yana, kollarımı boynuna sarmış sitemli çıkan sesimle yanaklarını öperken "Ay sen ne fenasın Emir yaaa." Diyerek gülümsedim.
Bana bakmak için hafif geri çekildiğinde sahneden inmiş ve az kenarda konuşuyor vaziyetteydik.
"Hiç demedin geleceğini?"

Sitemli falan da değildim. Sadece öylece dile getirdiğim şeylerdi. Bunu o da biliyordu ki gülerken yanağımdan makas alarak "Aman yaa." Dedi. "E sürpriz yapalım dedik, asıl sürpriz bana oldu kızım."

Tabi bu süreçte Alper çoktan şarkıya girmiş, sesi "Kusura bakma seni unutamadım
Bu benim hatam ne yapsam olduramadım
Alev alev yanıyor can kafesim
Kesilir nefesim seni bırakamadım." Diye mekanda yükseliyordu.

Gözlerimi kısıp "Çok sevindim ama yaa." Derken ellerimi çenemin altında birleştirdim. Emir' de en az benim kadar mutlu görünüyordu.

Mekanda yükselen ses yüzünden birbirimizi zar zor duyuyorduk ki Emir başıyla sahnede şarkı söyleyen Alp' i işaret etti.
"Bu mu o Alper?"

Her nasıl Emir' e sürekli Alper' i anlatıyorsam Alper' e asla Emir' i anlatmıyordum. Çünkü buna gerek yoktu. Kısaca Alper, Emir' i tanımıyordu bile. Zaten Emir sürekli Urfa' daydı ve ya ben oraya gidince görüşüyorduk ya da onlar geldiğimde başkanın yazlığına gidiyorduk.
Yani şu anki konumumuz baya bi istisnai bir durumda.

Alp' e bakıp başımı evet dercesine salladığımda Emir Sena' ya doğru kaldırdığı elini geldercesine sallarken bana da "Sesi iyiymiş." Dedi.

Sena o kalabalıktan sıyrılıp yanımıza geldikten sonra üçümüz ufak bir sohbetin içinde öylece durup Alp' i izlemiştik. Mekân zaten pek konuşamayağımız, konuşsak anlaşılamayacağımız kadar gürültülüydü. Bu yüzden yalnızca tok sesiyle kendine hayran bıraktıran arkadaşımı dinledik.

"Kusura bakma seni unutamadım
Bu benim hatam ne yapsam olduramadım
Alev alev yanıyor can kafesim
Kesilir nefesim seni bırakamadım."

Kusura bakma seni unutamadım
Bu benim hatam ne yapsam olduramadım
Alev alev yanıyor can kafesim
Kesilir nefesim seni unutamadım."

Alper şarkıyı bitirdiğinde buluşan gözlerimizle beni çağırdığını anlamış, Emir' in omzunu ben gidiyordum dercesine tutup yavaşça sahneye çıkmıştım.

Bu defa mikrofonun önünde duran ben, arkamda yer alan Alper' ken fısıldaşan insanların stresiyle omzumun üzerinden Alp' e baktım.
Ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum. Her şeyi ona bırakmışken sesime iyi gelen bir şeyleri bulacağına da koşulsuz emindim.

Omzumun üzerinden tedirgince ona bakarken sağ elinin işaret parmağını beni onaylarcasına yukarı kaldırdı.
Önündeki bilgisayar sistemine eğilmeden hemen önce arkamdaki ekibe bir şeyler fısıldamıştı ki, ben o sırada tekrar yerine oturan Emir' e döndüm.

Arkasındaki kalabalığa sırtını dönmüştü. Sadece beni izleyerek elini sallayıp alt dudağını ısırdığında dudaklarını okuyabilmiştim. "Felaketsin." Demişti.

Ben Emir' in bu tepkisine gülerken hemen yan masada oturan Sena Hakan Abi' den ayrılarak Emir' in yanına ilerledi. Sena' yı izlerken gözlerim kısa bir anlığına masaların sonuna doğru ilerledi ve ne olduğunu anlamadım. Kalbim tekledi, masanın başında gördüğüm Serdar' la...

Kalbim afallayıp bedenime titreme alırken bocaladım. Sonra Serdar' ın hemen sol tarafında ona bir şeyler anlatan adamı tanıdım.
Emir' le aynı birlikteydiler.
Boğazım kururken yutkunmayışımı hissettiğimde koca bir gerçekle yüzleşmiştim. Serdar' dan ne kadar kaçarsam kaçayım bizi birleştiren şeylerin varlığı zihnime bir bir dolmaya başlamıştı. Ve ben bu tesadüfün şaşkınlığında duruldum..

Masada beni izleyen adamları bu defa daha ciddi bir şekilde, farklı bir yönde taramaya başlarken zihnime yer edinen tanıdık yüzleri bir bir gördüm.

Hemen hemen masada oturan adamların hepsini daha önce Emir' in telefonunda görmüştüm.
Bu demek oluyordu ki, bu adamlar ve Serdar Emir' in askeriyeden arkadaşlarıydı. Askerler gelecek denmişti, ama te Urfa' dan geleceğini tahmin etmemiştim ki? Ben sanmıştım ki Emir sadece benim için geldi. Oysa Emir ve ait olduğu bölüğün bir kısmı gelmiş..

Gerilmiştim. Tekrar Serdar' a döndüğümde elindeki sek rakıyı gözlerini benden kaçırırarak kafasına dikledi.
Yüzüme bakmaya yüzü mü yoktu? Yoksa bakmak mı istemiyordu..

O an yükselen melodiyle kendime gelirken gözlerimi Serdar' dan aldım. Titrek nefesimle gülmeye çalışıp kendimi ortamdan yine soyutladım.

"Sen bilmezsin benim gözlerim nasııııl büyütür."

Yutkundum.
Şarkının naifliği tüylerimi diken diken etti.

"Olmayaan işaaret leri nasıııl net görür...
Bir duvaar üzerinden kaçak izlerken."

Mekan buz tuttu bu buhran dolu sesimle.

"Utanır, sıkılır, kapanıır, gömülüür."

"Güldürür müyüm seni, bıktırır mıyım bilmem."

Hafif çatılan kaşlarımla kimseye bakamıyordum.
Tek elimle sıkıca tuttuğum mikrofonu gevşettim.

"Baktırır mıyım yüzüme. Eğeer güldürürsem."

Durduğum yerde hafifçe salınırken elbisemin etekleri bacaklarıma değercesine hareketlendi.

"Güldürür müyüm seni, bıktırır mıyım bilmem
Baktırır mıyım yüzüme. Eğer güldürürsem."

Yüzüme yayıldı kalbimdeki o acı sancı.
Dudaklarımı ıslatıp hafif dişledim sonra.

Ne kadar naif ve güzel olduğumu bilmeden, hayran bakışların altındaki duru sesimle kendimden geçtim.

"Gözün değse kanatlanır, kaçaar bakışlar
Dağılır zihin, toz bulutu, üflesen uçar.
Gözün değsee kanatlanır, kaçaaar bakışlaar
Dağılır zihin, toz bulutu, üfleseen uçar."

Ortama yağmur olup yağdım, güneş olup açtım bazı kalplere. Yuva olup bir kalbe huzurla kucak açarken duruldum. Şiir olup okunurken de kara bir bakışta söz olup uçtum..

"Güldürür müyüm seni, bıktırır mıyım bilmem
Baktırır mıyım yüzüme eğer güldürürsem
Güldürür müyüm seni, bıktırır mıyım bilmem
Baktırır mıyım yüzüme eğer güldürürsem."

Asla açmadığım gözlerimle içimde nice masallar yazdım, nice hikâyeler yazıp çizdim. Hepsinde başrol bendim, hepsinde başrol sendin Serdar, ve ben her masalda yetişemedim sana. Her an uzak kaldım o çatık kaşlarından. Her yola sen diye çıktım, her yolu dizlerim kanaya kanaya tükettim..
Sonra büyüdüm ama, düşüp kalktığım o yollarda büyüdüm ben. Dizlerim kan revanken daha fazla koşmayı öğrendim.
Sonsuzluğa koşmayı...

"Güldürür müyüm seni, bıktırır mıyım bilmem
Baktırır mıyım yüzüme eğer güldürürsem." Derken acıyla tazelenen bedenime zemheri oldun sen. Olmayacak mutlu sonların en boktan kahramanı oldum ben.. Ve biliyor musun? Hepsini kendim yazdım. Sonlarını hep kötü yazdım, çünkü hiçbir masal mutlu sonla bitmiyordu. Hayallerle büyüyüp, masallara dilenirken en çok sana yenildim.
Bir tek sana..
Canım delice yanarken canımı yakan adama koşmak istedim, çünkü benim güzel yenilgim sendin..

"Güldürür müyüm seni, bıktırır mıyım bilmem
Baktırır mıyım yüzüme eğer güldürürsem.."

Sustum.
Sustular.
Gözlerimi açtım, hayran hayran beni izlerken büyük bir huzurla sustular. Bu sessizlikte tek kelime eden olmazken bedenimdeki huzurlu yanımı çok sevdim.

Yutkunup sessizce bana bakan insanları tararken önüme düşen yumuşacık saç tutamlarımı yavaşça kaldırdığım elimle arkaya attırdım.
Sessizliğe anlamsızca kaşlarımı çatıp başımı hafif sola eğdiğimde utanmıştım. Ne yapacağımı bilmez bir halde dudaklarımı dişlerken uzayıp giden sessizliği Emir' in uyarıcı öksürüğü böldü.

"İzninizle." Diyerek oturduğu yerden yavaşça ayağa kalktı.
Arkasını dönüp onu izleyen arkadaşlarına kısa bir bakış attıktan sonra gülerek tekrar bana odaklandığında öylece duruyordum. Emir yüzüme bakarken usulca yutkunup dudaklarımı çabalattım.
"Ne yapıyorsun Emir?"

Sahnenin dışından bana doğru "gel" dercesine uzattığı eliyle üzerindeki beyaz gömlek gerilirken soruma normal bir tonda cevap verdi.

"Büyüyü bozuyorum."

Dudaklarım cevabıyla gerilirken kendi kendime babasının oğlu diye düşünmeden de edemedim.

Emir bakışlarını üzerimden çekmezken herkesin duyacağı bir şekilde yeniden ekledi. "Ben bu güzelliği alıyorum beyler. Size iyi eğlenceler.."
Sesindeki o eğlenir ve bir o kadar da ciddi halden anladığım kadarıyla bu an onun için eğlenceliydi. Fakat ne kadar doğruydu, işte bu tartışılırdı.

Olduğum yerde kıpırdamadan gururla bana bakan kumral adama kilitlendim.
Su an o kadar yanlış anlaşılıyorduk ki. Bu bence her zamankinin aksine daha açık ve seçikti.

Bu kadar bakışın altında çekip gitmek beni bilinmeze sokarken "Emir saçmalama." Dediğimde itiraz dolu zoraki sesiyle devam etti.

"Haydiii."

Ne yapacağımı bilemeden Sena' ya döndüm.
Omuzlarını gülerek silktiğinde o eğlenir tonda çıkışa doğru ayaklanırken gerekli mesajı almıştım. Bir anlık gaflet mi desem, eğlence mi desem bilmedim. Her şey tozpembe gelirken eğlenen yanımın ağır bastığı bir döngüde, hiçbir şeyi düşünmeden ilerleyip merdivenlerden indim.

Aşağıda beni bekleyen ve indiğimde elimden tutan adamın yönlendirmesiyle koluna girdiğimde sakince çıkış kapısına doğru ilerledik. Güllük' ün kapısını çekip dışarıya çıkarken soluğunu veren Emir' e şaşkınca baktım.

Ben "Neden? Neden böyle bir şey yaptın?" derken Sena az ileride durmuş bize bakarak gülüyordu.

Emir' de bana gülerek döndüğünde bedenimi dikkatle süzdü, o arada kaşları kalktı, gözleri kısıldı.

"İçeride koca bir grup asker var." Diye cümleye girdiğinde karanlık sokağın tam ortasındaydık.
"Ve emin ol hepsinin dibi düştü. Ben seni oradan şu an sevgilimmiş gibi çıkartmasaydım gecenin sonunda elinde en az yedi tane telefon numarası olacaktı. Ayrıcaaa." Derken iyice gülüp sağ eliyle yüzüme düşen saçlarımı geriye attırıp başını iki yana hayretle salladı.

"Saçların çok güzel olmuş lan, gardaşım.!"

Bu alaycı sesiyle olduğum yerde tatlı bir kıza dönüşürken iltifatıyla çocuklar kadar mutlu oldum. Yüzüne bakmayı sürdürüp tatlı tatlı "Yiaa beğendin miii?" Derken de bunu belli etmiştim.

Bedenime sarılarak birlikte ilerlememizi sağladı.
"Bayıldım kızım yaaa."

Başımı yukarı kaldırıp ona bakarken sağımdan sarılan adamın beline sağ kolumu dolayıp hemen yanımdaki Sena' ya sol elim uzattım.
Gel dercesine uzattığım kola sarılırken sağımda Emir solumda Sena muhabbet ede ede Emir' in arabasına doğru yol aldık.

                                     💎

Continue Reading

You'll Also Like

9.1M 525K 69
Bir asker ve yârinin hikâyesi... "Bu sevda Bende bittiğinde Sende başlarsa, Seni asla affetmem." "Akif Karan," dedim uzun zaman sonra ilk kez konuşur...
Vefa By Sencak

General Fiction

7.9K 462 48
Geçmişin gölgeleri üstlerinden eksik olmayan Masal ve Giray; aşktan öte görünmez bağlarla bağlı, kendilerinden çok, sevdiklerine ve herkese vefâ göst...
1.5M 48.9K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
1.4M 71.6K 41
!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline i...