61. bölüm

3.5K 113 532
                                    

İnsan hiç kendi göz yaşında yüzmeyi bilmediği bir denizde boğulur gibi boğulabilir miydi?

Kendi gözyaşımda bitmek bilmeyen yalancı gönül sızımda yüzmeyi bilmediğim bir denizde boğulur gibi boğuluyordum.

Gelmeyecekti biliyordum!
Büyü bozulmuş masal çoktan bitmişti.

Yarı yolda bırakmayı, tuttuğu bir eli ittirip atmayı, insanları seçenek haline getirip seçeneklerden en iyisini seçip diğerine ne olacağını hiç düşünmeden kestirip atmayı akışkanlık haline getiren diğer bütün yalancılar gibi sonunu getirmeyecekti yalanlarının. Bir sonu yoktu, kalmamıştı.

Tarih boyunca insan insana yapılabilecek en büyük kötülüğü yapmış insan insandan  vazgeçmişti.

Seven sevdiğinden vazgeçebilir miydi?  Başıma gelen en büyük kötülük ellerini tutmaktan bir an olsun vazgeçemediğim adamın ellerimi aslında hiç tutmamış olduğunu fark etmemle başlamıştı. Gerisi çorap söküğü gibi peşi sıra gelmişti.

Güvenmenin, sevmenin, bir gönlü yuva edinmenin, yuva edindiği bir gönlü mabet bilip gitmemenin ne demek olduğunu hiçbir zaman bilmeyecek olan bir yalancının ellerini yaşarken vazgeçmesi imkansızmış gibi  sımsıkı  tutmuş vefa nedir bilmeyen o  yalancının anlattığı masallara inanmış gözlerim açık bir uykuya dalmıştım. 

Uyanmak gerçeklerle yüzleşmek acıydı. Hiç bitmeyeceğini bildiğim yalanları vardı.

İnsan ömrünün düşmanı olduğunu bildiği bir yalana bütün gerçeği feda edebilir miydi?

Dudağının kenarıyla güldüğü zaman dünyayı iki saniyeliğine de olsa durdurmayı istediğim bir  yalancının sanki herşey geçebilirmiş gibi sanki herşey unutulabilirmiş gibi bunca acıdan bunca ölümden ve yaştan sonra sanki   iyileşip yeniden başlamak mümkün olabilirmiş gibi hissettirmesine ihtiyacım vardı.

Dinlemekten bir an olsun bıkmadıgım bir masalı yeniden duymayı istiyordu kulaklarım. 

İçimden söküp atamadığım kesip çıkaramadıgım kanlı ve ağrılı  olduğunu bildiğim bir yanımdı beni adını dahi bilmediğim şehirlerde buz gibi ayazda zemheri kara kışta ateşlere atıp cayır cayır yakan.

O yanım ki sızım sızım sızlıyor  çektiği acıya lanetler savuruyor yine de leylayı Leyla yapan o acıdan  kurtulmayı istemiyordu. Sanki kurtulduğum dakika kurtulduğum yerde bitecekti, ellerimi bırakıp giden yüreğimden de gidecekti.

Derileri yanık kokan Leyla'nın parmak uçları kan, tırnaklarının arası siyahtı.

Yanık et kokularının sardığı bu şehir saç tellerinde acının izlerini taşıyan küçük kızı ateşle sınıyordu?

Sizi başka bir kadın için bırakıp gidişini gözlerinizle gördüğünüz onun üzerinde hiçbir hakkı olmadığını bildiğiniz bir yabancının ellerini tutup gidişini izlediğiniz bir yalancıyı içinizde bunca acıya çevrenizdeki bunca ölüme ve ellerinize bulaşan kana rağmen ölmeden  canlı kalmayı başabilen yanınızı sanki azılı bir düşmanmış gibi katleden bir adamı   sevebilme ihtimaliniz kalabilir miydi?

Sevebilir miydiniz ellerinizi tutmaktan vazgeçen ve size ne olacağını düşünmeden sizi yarı yolda bırakıp giden  bir adamı? Sevebilir miydiniz içinizdeki umudu acımadan katledeni? Sevebilir miydiniz bir katili?

Sevdiğim bir yalancı, içimdeki umudu acımadan katleden bir katildi.
Acımasızdı, korkunçtu. Halitten bile daha korkunç.

Ellerini gögsüme sokup kalbimi yerinden çıkardığını bildiğim elleri kanlı bir katili seviyordum. Tırnak izleriyle doluydu derilerim.

Arı Kovanı #wattys2023Where stories live. Discover now