41.bölüm

2.6K 123 381
                                    

Her zaman yattığımız yatağın üzerine ikiye kırarak oturduğum dizlerimin üzerinde sanki annesinin dizlerinin üzerinde yatan merhamete muhtaç küçük bir çocuk gibi yatan adamın usul usul saçlarını okşuyordum.

Sevdiğim adam sanki bir kedi gibi uysaldı ellerimin arasında. Sarıya çalan hafiften dalgalı güzel saçları yumuşacıktı.

Parmak uçlarımda yankılanarak çoğalan titreşimler bilinçaltıma indirilmiş ağır bir balyoz etkisiyle bütün benliğimi delice sarsıyordu. Benliğim bütün çıplaklığıyla sarsılıyordu.

Bir insana sadece dokunuyor olmak bu kadar muhteşem hissettirebilir miydi? Kalbinin yegâne benim için attığını bildiğim bir adama dokunmak tek kelimeyle muhteşem hissettiriyordu.

“Barlas!”

“Söyle güzelim.”

“Beni hiç bırakma olur mu?”

Dizlerimin üzerinde yatan güzel adam yattığı yerden yavaşça doğrulmuş ve denizlerden bile daha derin görünen mavi gözlerini siyah gözlerimle birleştirmişti.

“Seni hiçbir zaman bırakmayacağım.”

“Söz mü?”

“Söz!”

Tutamayacağını bilmeden verdiği sözlerden sadece biriydi.

Hapsedildiği zifiri karanlığa bütün gücüyle direnen kalbim kafesine hapsedilmiş zavallı tutsak bir kuş gibi kafesine çarpa çarpa göğsümün içerisinde sessizce can veriyordu.

Sonunun hiç gelmeyeceğini düşündüğüm zifiri karanlığıma gözlerimi açtığımda yüzünü gördüğüm ilk ışığım oydu. Onu kaybetmekten ölesiye korkuyordum.

Barlas olmadan yaşayamazdım. Bu gerçek aşktı! Barlas’ı bana ve beni de ona çaresizce mahkûm kılan kesinlikle gerçek aşktı.

Tenden öte bir şeydi aramızdaki. Dokununca geçmeyecek olan bir şeydi.

Barlas benim her şeyimdi. Evimdi, yuvamdı, o benim hiçbir zaman olmayan ailemdi. O bu dünyada yanında huzur bulduğum tek insandı. O benim canımdı, canımdan bir parçaydı.

Uykunun etkisiyle sersemleşmiş gözlerimi zorlayarak açtığımda sabah olmuştu.

Halit yoktu.
Karanlık yoktu.
Kötülük yoktu.
Barlas vardı sadece Barlas...

Güneş ışığı bütün ihtişamı ile odayı aydınlatıyordu. Oysa kış mevsiminde değil miydik?

Mevsimi neden algılayamıyordu zihnim.

Henüz sabah mahmurluğunu bile üzerimden atamamışken Barlas yatağımın kenarına oturmuş uzun parmaklarıyla siyah saçlarımı yavaş yavaş okşuyordu.

Barlas’ın güzel saçları ıslaktı, anlaşılan banyodan yeni çıkmıştı. Demek ki  uyanalı epey olmuştu. Elimi ağzıma götürerek kocaman esnemiş ve uykulu çıkmasına mani olamadığım cılız sesimle konuşmaya başlamıştım.

“Ne zaman uyandın?”

“Senden çok önce.”

“Bugün Pazar neden bu kadar erken uyandın ki?”

“Yarın matematik sınavın var ders çalışacağız unuttun mu güzellik?”

Saate baktığımda saat sekiz buçuktu.
Matematik sınavı...
Matematik sınavım mı vardı benim?

“Sen uyu vakit  daha çok erken."

"Erken mi?"

"Evet bebeğim çok erken hemde. Daha sonra ben kendim çalışırım sınava.”

Arı Kovanı #wattys2023Where stories live. Discover now