27.bölüm

4.2K 227 689
                                    

"Çok özledim!" 

Derinden aldığı sıcak nefes değdiği noktaları alev alev yakıyordu. Ellerini yüzüme getirerek yüzümü avuç içlerinin arasına almıştı. Sanki dizine oturttuğu küçük kızını seven bir annenin şefkatiyle dokunuyordu yüzüme. Alnını alnıma değdirerek birleştirmişti. 

"Affet!"

Sesi acı çeken bir adamın yakarışlarındaki sessiz feryada gebeydi. Alnında birleştirdiği  alnımı çekerek siyahlarımı sevdiğim adamın dipsiz mavileriyle birleştirmiştim. 

"Bana ihanet ettin." 

Dilsizdi benim acılarım dile gelip feryat edemeyecek kadar da hissizdi üstelik.

Siyahlarım yaşarıyor, burnumdaki o lanet olasıca sızı giderek şiddetleniyordu.

Akmaya yeminli gibi duran yaşlar ardı ardına dökülüyordu gözlerimden. Gözyaşlarım yanaklarımdan usul usul süzülüyor ve barlasın parmak uçlarında birikiyordu. Döktüğüm yaşların sebebi oydu. Tuhaftır ki yaşlarımı silmesini istediğim de oydu.

Aşk şuur bozukluğu barındıran  bir çeşit hastalıktı, ve ben hastalanmıştım. Acı kalbin feryadını anlatmaya yeter miydi? Kaç acı sığardı bir ömre?

Acı çekiyordum. Tarifini bile tam olarak yapamadığım bir acı dolanıyordu bileklerimde.

Dipsiz mavilerini bir an olsun siyahlarımdan çekmeyen adam çektiğim acının ne kadar fazla olduğunu biliyordu.

"Geçecek!"

Geçmeyecekti!
Hiçbir acı geçmezdi. Geçmez zannediyordum.

"Geçecek güzelim seni nasıl acıttıysam öyle de iyileştireceğim." 

Sevdiğim adamın kucağında annesinden dayak yediği halde yine annesine sığınıp annesinin sevgisine muhtaç olan hastalıklı küçük bir çocuk gibiydim. Ona  iyice yaklaşmıştım 

"Üşüyorum."

Üşüyordum!
Uzun parmakları buz gibi olmuş çıplak  ayaklarımı avuçlarının içerisinde sımsıkı sarıyordu.

"Ayakların buz gibi."

Yorganı açarak bedenimi yatağa yatırmış üzerimi iyice örtmüştü.

"Gitme."

Sesim yalvaran bir çocuk gibi çıkıyordu boğazımdan. Mavileri siyahlarıma mühürlenmişti.

"Burdayım güzelim bir yere gittiğim yok uyu." 

"Yanıma gel!"

Barlas yanıma girmiş ve bedenimi kocaman kollarının arasına alarak sımsıkı sarmıştı.

Ayaklarım iki bacağının arasındaydı. Uzun parmakları saçlarımı okşuyor, yumuşacık dudakları küçük küçük öpücükler bırakıyordu saçlarımın arasına.

Bedenimi sımsıkı saran kolların arasında gözlerim usul usul kapanıyordu. Barlasın saçlarımdaki parmakları belime doğru inmiş ve sırtımı usul usul okşamaya başlamıştı. Dudaklarını dudaklarıma getirmişti. 

"Senin içinde iç çamaşırı yok mu?"

Allah kahretsin. Benim üzerimde hastanede giydirdikleri hastane giysisinden başka hiçbir şey yoktu. İç çamaşırım bile yoktu içimde.

Bunu tamamen unutmuştum. Gözlerim sığındığım sıcak kucakta usul usul kapanıyordu.

Sevdiğim adamın hafif alay barındıran sesi umrumda bile değildi.  Barlasa iyice yaklaşmış ve  aramızda santimlik kısa bir mesafe bırakmaksızın ona iyice  sokulmuştum. Ilık nefesini saç derilerimde hissettiğim adam benim evimdi.

Arı Kovanı #wattys2023Where stories live. Discover now