50.bölüm

2.2K 103 239
                                    

Peşimde sürüklediğim karanlık bütün kudretiyle saldırıyor bedenimi ve ruhumu ele geçiriyordu.

Nefes alamıyordum. Kara basan gibi üzerime çöken adamın gölgesi zihnimi boğuyordu.

Kurtulamayacaktım, Allah kahretsin nefes aldığım sürece peşimdeki bu adamdan da bu cehennemden de kurtulamayacaktım.

Bitmeyecekti, bırakmayacaktı peşimi. Karanlığa hapsolmuş, şeytanın inine tutsak edilmiştim.

"Buraya gel."

Emredici ses tonu kıstığı siyahlarının ardından haykırıyordu. Ben senin cehenneminim nereye gidersen git yanacaksın ölümün soğuk yüzü bile soğutamayacak içini yanacaksın leyla diyordu.

Aramızda insafsızca çoğalan bir sessizlik vardı. Kanımda sinsice ilerleyen nefretin tohumları kök salıyordu.

Ağzımdan burnuma kadar nefretle dolu olduğumu hissediyordum. Kanlı gece de korkunun esiri olan kalpler tanrının terk ettiği kör girdaba sıkışmıştı. İkimizin de yüreği bilinmeyen korkulara gebeydi.

Korkusuz gibi görünen karanlık adam sevdiği kadını her gün biraz daha kaybedeceğini bildiği  için korkuyordu ve ben de korkuyordum. Canavarımın kanlı kucağına teslim olmaktan şeytanın inine hapsolmaktan.

Korku aç bir kurt gibi derilerimi kemiriyordu. Ayaklarım etten yalındı. Benim yüzümden hiçbir suçu hiçbir günahı olmayan bir adam daha öldürülmüştü.

Gittiğim her yere ölümü götürdüğümü düşünmeye başlamıştım. Bilmediğim sokaklarda nefes nefese koşuyordum.

Hiçbir şey düşünecek mantıklı kararlar alabilecek halde değildim. Üzerinden atlayarak geçtiğim ceset gecenin sessizliğini ve canavarımın korkunçluğunu ört bas ediyordu.

Aldığım nefes ciğerlerimi yakıyor korku aç bir kurt gibi gögsümü kemiriyordu.

"Benden kaçabileceğini mi zannediyorsun Leyla?"

"İnsan hiç kendi gölgesinden kaçabilir mi?"

"Sen benimsin anladın mı sadece benimsin."

"Nereye gidersen git senin bir adım arkandaki gölgenim ben."

"İnsan hiç gölgesinden kaçabilir mi söyle bana insan hiç kendi gölgesinden kaçabilir mi Leyla?"

Sesini çok yakınımda duyduğum adam peşimden gelmeye devam ediyordu. Kanımdaki adrelanin hat safhaya ulaşmıştı. Bacaklarımda derman kalmamış, saç derilerim terden sırılsıklam olmuştu.

Koşarken bastığım taşlar çıplak ayaklarımı kesiyor kan içerisinde kalan ayaklarımın sızısı canımı yakıyordu.

Çektiğim acının hiçbir önemi yoktu. Fiziksel olarak aldığım hiçbir darbenin hiçbir acının etkisi ruhuma çöken karanlık kadar acılı değildi.

Gözyaşlarım yağmur gibi inerken dudaklarım korkudan titriyordu. Göğsümün içerisinden dışarı fırlayacakmış gibi hızlı çarpan kalbim ağzımda atıyor gibiydi.

Gecenin karanlığında bilmeden koştuğum sokaklar canavarlarla doluydu.

Ama en korkuncu peşimdekiydi. Korku, heyecan, panik iç içe geçmişti. Nereye gittiğimi ve nerde olduğumu bilmeden koşuyordum karanlık sokaklarda.

"Barlas!"

"Barlassss nerdesin?"

Dudaklarımın arasındaki kesik hece öldüğüne bir türlü inanmadığım adamın zihnimde kalan aşkının son kırıntısıydı. Neredeydi?

Arı Kovanı #wattys2023Where stories live. Discover now