59.bölüm

2.2K 103 327
                                    

Kendisini istemeyen bir kadının peşinden gelmeye devam ediyordu. Güreşte yenilmeye doymayan bir pehlivan gibi asla elde edemeyeceği bir kalbi sadece kendisinin olsun istiyordu.

Geceden bile  siyah olan gözleri ruhundan beslenen canavardan daha da karanlıktı. Karşımdaki etten ve kemikten ibaret olmasına rağmen taştan ve duvardan da sert olan ve yenilmeyi asla hazmedemeyen bir canavardı.

Ondan kurtulmayı istemek asla gerçekleşmeyecegini bildiğiniz bir temenniden ibaretti. Ondan kurtulmuş olmayı düşünmekse tek kelimeyle aptallıktı.

Çocukluk etmiştim. Alazın defalarca uyarmasına rağmen onu dinlememiş ve arabadan inmiştim. Karşımdaydı, bütün heybeti, deli cesareti ve ellerindeki karanlığıyla yeniden onun ellerine teslim olmuştum. Bulmuştu beni, elleriyle koymuş gibi yeniden bulmuştu.

Siyah gözleri gözlerimin içerisine bakıyordu.  Göz bebeklerinin içerisinde küçük bir noktanın titrediğine şahit olduğum adam tek kelimeyle bir canavardı. Nefes aldığım sürece ondan kurtulmayı asla başaramayacağımı hissettiren  bir canavar.

Saniyelik bir anda da olsa canavarımın gözlerinin içerisinde gördüğüm  küçücük kıpırtı içimde onca enkazın altında  canlı kalmak için direnen küçük kızı umutlandırıyordu.

Oysa bu hikayede olmayan tek şey belki de umuttu. İçimdeki küçük kızın umutsuzluktan henüz haberi yoktu. 

Halitin gözlerinin içerisinde gördüğüm saniyelik kıpırtı yerini zerre ışık sızmayan koyu bir  karanlığa bırakmıştı. Düşmanımın gözlerindeki  karanlık yaşanacakların garantisini veriyordu.

Halit ondan kaçmaya çalışmamı affetmeyecek belki de bu defa gerçekten de beni öldürecekti. Canımı yakması zerre kadar umrunda değildi.

Ama benim yüzümden selmanın ya da alazın başına kötü birşey gelirse kendimi asla affedemezdim.

Gözlerimden birbiri ardına damlayan damlalar çektiğim acının fotoğraftaki kareye sığmayan resmini özetliyordu. Dayanamıyordum!

Her defasında halitin beni eliyle koymuş gibi bulmasına, adını bile bilmediğim bir sokak ortasında kimsesiz bir sokak çocuğu gibi  yapayanlız ve kimsesiz  hissetmeye, ordan oraya kaçmak zorunda olmaya hiç birisine dayanamıyordum.

Bitmek bilmiyordu. Çektiklerimin bir sonu yok gibiydi.

"Benden gidebileceği beni arkanda bırakabileceğini düşündün. Bunu gerçekten de düşündün öyle mi leyla?"

Tam dibimde duran kızgın adımları sabırsızdı. Dilinden dökülenler zehirli otlar gibi kurutuyordu bütün çiçeklerimi.

Yaşlı gözlerimin içerisine bakan siyah gözlerde zerre kadar acıma belirtisi hatta küçücük bir duygu kırıntısı bile yoktu.

Halit her zaman olduğundan daha da kötü daha da hastalıklı bir vaziyetteydi bu defa. Kaçmaya ondan kurtulmaya çalışmıştım. 

Onun hastalıklı zihninde asla affedemeyeceği çok büyük bir suç işlemiştim onun nezlinde.

Cezalandırılmalıydım!
Cezalandıracaktı beni.

"Bırak beni yalvarıyorum Halit bırak artık beni."

"Aptal, seni küçük aptal! Anla artık ikimizden biri ölmeden benden kurtuluşun yok senin. Seni asla bırakmayacağım. Nereye gidersen git her zaman bir adım arkadaki gölgen gibi hep arkanda olacağım. Benden izinsiz nefes almana  bile izin vermeyeceğim. Sen benimsin yaz bunu o küçük aklına. Sen benimsin!"

Sona doğru gürleşen sesi içimdeki sessiz ama gürültülü depremlere bir yenisini daha ekliyordu.

Ben onun hiçbir şeyi değildim. Ben onun hiçbir şeyi olmayacaktım. İçimde canlı kalmayı başaran bütün umut kırıntılarını katleden bu katilin hiç birşeyi olamazdım. 

Arı Kovanı #wattys2023Where stories live. Discover now