12.bölüm

7.6K 377 585
                                    


Alaz

Aylardır uğramadığım İstanbul'daki  eski evdeydim. Buraya Leyla kaybolduğundan beri ilk defa geliyordum.

İki yıldır ondan hiçbir ses hiçbir haber yoktu. Onu aramadığım ülke kalmamıştı. Sanki yer yarılmış ve Leyla yerin dibine girmişti.

Yoktu, aklımı kaybetmek üzereydim. Onu unutamıyordum. Buraya gelmek bana acıdan başka bir şey vermeyecekti belki de lakin yapamamıştım. Dayanamamıştım!

Neredeydi hangi cehennemdeydi başına neler gelmişti. İçinde debelendiğim  belirsizlik zihnimi gün geçtikçe katlediyordu. Leylayı ölü ya da diri muhakkak bulacak ve başına ne iş geldiğini öğrenecektim.

İçeriye girdiğimde tuhaf bir şekilde evin bütün  ışıkları yanıyordu.  Neden bu ışıklar yanıyordu. Uzun zamandır buraya ilk defa geliyordum.

Buranın yerini bilen Leyla ve emreden başka kimse yoktu. Leyla ortada olmadığına göre hırsız da ışıkları açık bırakmayacak kadar acemi olmadığına göre içerdeki kesin  emreydi.

Hızlı adımlarla içeriye girmiş ve etrafı kolaçan etmeye başlamıştım. O an gördüğüm görüntü kalbimin yerinden çıkması için yeter de artardı bile.

Kanepede masum bir bebek gibi uyuyan benim Leyla'mdı. Yanlış mı görüyordu gözlerim, oyun mu oynuyordu zihnim, hayal miydi, delirmiş miydim yoksa?

Ellerim titriyordu. Kalbim göğsümün içerisinde çaresizce can veriyordu. Dudaklarım titriyordu. Ölüyordum!

Karşımdaki  benim Leyla'mdı. Onu iki yıldır aramadığım ülke kalmamıştı ve ben büyük bir yıkım içinde döndüğüm sığınağımda Leyla'mı hiçbir şeyden habersiz masum bir bebek gibi mışıl mışıl uyurken buluyordum.

Yanına gitmeliydim ona sarılmalı bunca zaman neredeydin demeliydim ama dizlerim tutmuyordu. Adım dahi atamıyordum. Kendimi onun masum bir bebek gibi uyuduğu kanepenin önüne  zor atabilmiştim.

Gözleri, kaşları, yüzü oydu, hayal değildi rüya değildi bu benim Leyla'mdı. Ellerim titriyordu, dokunamıyordum. Sanki o aklımın benle oynadığı bir oyundan ibaret olan bir hayaldi.

Dokunsam yok olacaktı. Titreyen parmaklarımı zar zor toparlayıp ellerimi onun simsiyah güzel saçlarına değdirmiş ve usul usul saçlarını okşamaya başlamıştım.

Hayal değildi gerçekti dokununca kaybolmamıştı. İki yıldır hiç pes etmeden aradığım küçük kız meğer yanı başımdaydı.

Gözlerimden akmasına mani olamadığım yaşlar yüzünde birikiyordu. Leyla geceden bile siyah olan gözlerini açmıştı. Göz gözeydik. İki yıl sonra yeniden göz göze!

Zerre ışık sızdırmayan  en koyu geceden bile daha kara olan simsiyah gözlerini tıpkı onunkiler gibi simsiyah olan gözlerime diken Leyla büyük bir telaşla yattığı yerden toparlanmış ve kanepenin ucuna gelerek çığlık atmaya başlamıştı.

Göğsü korkudan inip inip kalkıyordu. Leyla benden çocukluk arkadaşından onu deli gibi seven ve iki yıldır hiç pes etmeden ölü ya da diri olduğunu bile bilmeden onu  dünyanın öbür ucunda arayan adamdan korkuyordu. Benim Leylam benden korkuyordu.

Allah'ım çıldırmak üzereydim. Ne yaşamıştı başına neler gelmişti Leyla'yı benden bile korkutan neydi! Bir yabancıya bakıyormuş gibi bakan bu gözlerin sebebi neydi!

Her ne kadar ona yaklaşıp onu daha fazla korkutmak istemesem de içimdeki dayanılmaz özlemin verdiği acının etkisiyle aramızdaki mesafeyi kapatmak ve insafsızca geçen iki yıla inat ona sımsıkı sarılmak için  yaklaşmıştım.

Mesafelerin hiçbir önemi yoktu. Onu benden alan iki yılın hiçbir önemi yoktu. Onu hala deliler gibi seviyordum.

Yaptığım  ani hareketimle siyah gözlerindeki korkunun canlı şahidi olduğum küçük kız masanın üzerinde duran cam vazoyu kaptığı gibi başımın sağ tarafına doğru indirmişti.

Ellerine batan camlar titreyen ellerini kan içerisinde bırakmıştı.

Karşımdaki küçük beden korkudan tir tir titriyordu. O an canımın yanmasının bir önemi yoktu. Leyla'nın elleri kanıyordu. Kalbim göğsümden dışarı fırlayacakmış gibi hızlı çarpıyordu göğsümün içerisinde.

Korku dolu gözlerle bir yabancıya bakıyormuş  gibi bakan küçük kız kanı görünce panikten ağlayarak tekrar çığlık attığında ağzını kapatmak zorunda kalmıştım.

"Korkma sana zarar vermeyeceğim."

Leyla sanki karşısındaki hiç tanımadığı bir yabancıymış gibi korku dolu gözlerle bana bakmaya devam ediyordu.

"Ellerimi ağzından çekeceğim çığlık atmak yok anlaştık mı?"

Korku dolu gözlerle bana bakmaya devam eden küçük kız tamam anlamında kafasını bana doğru  sallayınca çığlık atmasına mani olmak için ağzına kapattığım ellerimi ağzından çekmiştim.

Leyla korkudan tir tir titriyordu. Dudaklarının arasından çıkan korku dolu ağlamaklı bir sesle zorla konuşabilmişti.

"Sen kimsin?"

Sanki bu gece ona herkesten daha yabancıymışım gibi bakan bu siyah gözler beni gerçekten de tanımıyordu. Bakışları bir yabancıya aitti.

O benim Leyla'mdı ama beni tanımıyordu. Bu nasıl olurdu Leyla beni nasıl tanımazdı. Onu daha fazla korkutmak istemiyordum.

"Ben alaz!"

İsmimi duyunca kısa bir duraksamanın ardından o güzel dudaklarını aralayan Leylam siyah gözlerini tıpkı onunkiler gibi simsiyah olan gözlerime dikmişti.

"Senin burada ne işin var?"

Hiçbir şey anlamıyordum. Leyla neden böyle davranıyordu. Ona sarılıp "ben geldim buldum seni Leylam" dememek için kendimi zor tutuyordum.

Beni tanımıyordu. Sevdiğim kadının dudakları titriyordu.

"Ben senin burada olduğunu bilmiyordum."

Bilseydim daha önce gelmez miydim bulmaz mıydım onu. 

"Emre getirdi beni buraya." 

İyi de Leyla ve emre birbirlerini nereden tanıyorlardı. Burada benim bilmediğim neler oluyordu. 

"Sen Emre'yi nerden tanıyorsun?"  

"Okuldan arkadaşım."

Bir saniye ben iki senedir yurt dışında leylayı ararken Leyla burda üstelik de burnumun dibindeydi ve benim ondan haberim yoktu öyle mi!




🫠🫠🫠

Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyiniz.

Arı Kovanı #wattys2023Where stories live. Discover now