55.bölüm

2.1K 114 104
                                    

Karanlığına sorgusuzca uzattığım ellerimi tutan canavarım kanlı tablonun tek gerçeğiydi.

"Gitti, bıraktı beni gitti."

Herkesin bildiği ama asıl bilmesi gerekenin yeni öğrendiği bir gerçeği idrak etmeye çalışan bir zavallı gibi durmadan aynı kelimeleri telaffuz etmekten alıkoyamıyordum kendimi.

Gitmişti! Barlas beni arkasında bırakmış ve arkasına bile bakmadan gitmişti. Herkesin herkesten gidebilme ihtimalini canlı canlı göstermişti.

Dudaklarımdaki yıkık hece kan kokuyordu. Boğazıma takılıyor ve boğum boğum oluyordu. Kursağımda kaskatı duran bir santim ileriye aşıramadığım birşeyler vardı. Yutkunamıyordum!

"Gitti!"

"Barlas gitti."

Yerde perişan bir şekilde kıvranan bedenim ödediği bedelin büyüklüğü altında ezim ezim eziliyordu. Bedeni yerlerde sürüklenen zihni yaşadıklarını anlamlandırmakta ve akli dengesini korumakta güçlük çeken bir zavallı portresi çiziyordu kanlı ressam siyah tuvale.

"Gitti, bıraktı beni gitti."

Gözlerimden birbiri ardına damlayan damlalar derilerimi kezzap dökülmüş gibi yakıyordu. İçimde kanayan ve damlaları dudaklarımı kızıla boyayan bir yara vardı.

Oysa gidenin açtığı yaralardan akıttığı kandan haberi bile yoktu. Giderken arkasına bile bakmamıştı.

Bir başkasının olduğunu bildiğim bir kalbi isteyen yanım felç olmuş gibi hissizdi. Onu öldürmeyi bile başaramamıştım. Elimdeki metal parçası yere düşerken öylece gidişini izlemiştim.

Yüreğime basa basa içimden gidenin gidişini izleyen gözlerim isyan ediyordu.

İnsanın yere, göğe, yüreğine bile sığdıramadığını bir elvadaya sığdıraması kolay mıydı?

Yüreğime sığdıramadığım yüreğimi eze eze aşkımı bir elvadaya sığdırıp gidiyordu. Can çekiştiğimi biliyor kelebeğin kanatlarında taşıdığı ölümü hiçe sayıyordu.

İnsanın parmak uçlarıyla incitmeye korkarak dokunduğu bir kalpte hiçbir izi olmaz mıydı?

Defalarca dokunduğum bir kalpte neden hiçbir izim kalmamıştı.

Parmaklarının arasında can bulan her bir hücrem kan revan içerisinde can çekişiyordu. Ölüyordum!

Ellerimi yere vura vura bağırarak ağlıyordum. Hıçkırıklarım geceyi katlediyor duvarları kan kokan cehennemimi temellerinden sarsıyordu.

"Senden nefret ediyorum Barlas Allah senin belanı versin duydun mu senden nefret ediyorum."

Çığlıklarımın yatıştığı noktada canavarımın kanlı izleri vardı. Yüreğimi kızıla boyayan elleri vardı. Çığlıklarım geceyi katlediyor ölüm havası yaratıyordu. Havada soluduğum matem kokusu ciğerlerimi kana boyuyordu.

"Hepiniz dışarı çıkın yanlız bırakın bizi."

Halitin emriyle dışarı çıkan adamların gerisinde kalan üç kişi vardı. Sandalyede bağlı şekilde bulanık gördüğüm karartının sahibi annemdi. Yaşadığım herşeye tanıklık ediyordu. Yaşadıklarımın canlı şahidi olan annem benim için üzülüyor muydu?

Sahi bu gece perişan halime acıyan ve benim için üzülen birileri var mıydı?

Siyah saçlarım terden yüzüme yapışmış göz yaşlarım yüzümün her bir karesini kaplamıştı. Bağırmaktan kısılan sesim ve yerde can çekişen perişan bedenim bir zavallı olduğumu ayan beyan ortaya koyuyordu.

Arı Kovanı #wattys2023Kde žijí příběhy. Začni objevovat