39.bölüm

3K 162 756
                                    


Kalbimdeki acı taşıyamayacağım kadar ağır geliyordu bedenime. Ellerimde kanı yüreğimde açtığı  yaraları vardı. O yaralar henüz tazeydi. Kabuk bağlaması için zamana ihtiyaç vardı.

Ögürüyor ne var ne yoksa çıkarıyordum içimden.

Günlerdir yemek yemediğim için midem boştu. Boğazımdan çıkan saframsı su boğazımı yakıyordu. Dudaklarım hiç olmadığı kadar acıydı.

Perişan bir haldeydim. Saçlarım darmadağınık, üstüm başım perişandı. Zavallıydım! Aşkına sahip çıkamayan bir zavallı.

Zorla bindirildiğim araba havaalanına kadar ilerlemişti. Tıpkı yıllar önceki gibi sisli bir gece yarısı  başka bir ülkeye zorla götürülüyordum.

Bu sefer yanımdaki Barlas değildi ve ben hiçbir şeyi hatırlamayan o küçük kız çocuğu değildim. Keşke yine hatırlamıyor olsaydım herşeyi. Keşke hiç yerine gelmeseydi hafızam.

Bazen bilmek iyi gelmiyordu. Bilincimi  yitirmekle mümkündü yaşadığım acıyı hissetmemek.

Rusya'ya götürüyordu Halit beni! Havaalanına gelmiştik. Cenneti alevlerin arasında bırakmış cehennemin zebanilerini yanıma  yoldaş etmiştim. Cehennemime getirilmiştim.

Karanlığa hapsedilen tutsak ruhum ayağındaki görünmeyen prangaları sürüyerek cehennemine adım atıyordu. Bundan sonra cehennem benim içimde yanan ve Barlas gelmeden asla sönmeyecek olan ateşti.

Yanıyordum!
Alev alev su kar etmeksizin yanıyordum hemde.  Kimse görmüyordu yandığımı, kimse görmüyordu öldüğümü.

Nefes alan bir ölüden hiçbir farkım kalmamıştı. Barlas kim bilir nerde ve ne haldeydi?

Bilmediğim bir ülkeye doğru yol alıyordu zorla bindirildiğim uçak. Kalbimi ateşlerin arasında  bıraktığım bir ülkeden başka bir ülkeye yarım bir kadın, her şeyi elinden alınmış küçük bir kız çocuğu olarak gidiyordum.

İnsan hiç yirmi yaşında yaşlandığını hissedebilir miydi?

Yaşlanmıştım son bir kaç ayda otuz yıl kadar yaşlandığımı hissediyordum.

Yirmi yaşında gençliğinin baharında bir insan gibi değil de bütün umutları elinden alınmış kırkında bir kadın gibi hissediyordum kendimi.

Diğer yarısını başka bir ülkede kaybeden ve hiç zaman tamamlanamayacak olan  bir yarımdım bundan sonra. 

Yarım kalmak, zorla yarım bırakılmak eksik hissetmekti. Onsuz eksiktim.

Barlas benim her şeyimdi. Onsuz yabancı memleketlerde vatan özlemi çeken bir mülteci gibiydim. Elim kolum kırılmıştı. Onu benden almışlar elimi kolumu kırmışlardı. Canım yanıyordu yüreğim ağrıyordu.

Öyle bir ağrıydı ki içimdeki dinmiyor aksine giderek artıyordu şiddeti. Sol yanım felç olmuş, göçük altında kalmış gibi garipti. Üzerime yığılan enkazı kaldıracak gücüm de tozdan topraktan silkelenip arınacak takatim de kalmamıştı. 

Hep bir parçası eksik olacak bundan sonra hep yarım kalacaktım. Hiçbir zaman hiçbir yerde ve hiç kimse tarafından  tamamlanamayan bir yarımdan ibaretti Merve Denizer.

Saatler sonra iniş pistine geçtiğimizde uçaktan indirilen perişan bedenim beni sürükleyen devasa kolların arasında bir arabaya zorla tıkılmıştı.

Onlara karşı koyabilecek gücüm de ellerinden kurtulabilecek dermanımda yoktu. Bitkin ve perişan bir haldeydim. Günlerdir yiyip içmediğimden kuvvetli bir rüzgar esse uçacak gibiydim. 

Arı Kovanı #wattys2023Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt