52.bölüm

2.1K 106 145
                                    


Ölüler bırakıyordum arkamda özgürce yaşabilmek için.

Özgürlüğümün bedeli başkalarının canı olmamalıydı. Alaz, eylül, babam, Suzan abla  hepsi benim yüzümden ölmüştü. Barlas benim yüzümden ölüme gönderilmişti.

Adım attığım her saniye arkamda ölüler bıraktıran ve ellerime kara çalan bu aşk gün geçtikçe ruhumu zifiri siyaha boyuyordu.

“Halit eğer ölmediyse yeniden peşimize düşecektir.“

“Bunları düşünme artık herşey geride kaldı. Gidiyoruz bu cehennemden.“

Gerçekten de herşey onun dediği gibi geride kalabilecek miydi? Başarabilecek miydik, kurtulabilecek miydik bu ölüm çıkmazından?

“Halit’in elinden kurtulmayı nasıl başardın. Seni izmirde kanlar içesinde bıraktığım o gece gözümün önünden gitmek bilmiyor bir  türlü.“

“Senin sayende.“

“Nasıl?“

“Sen beni bu kadar çok sevmemiş olsaydın  yaşamak için bir sebebim kalmazdı tutunamazdım hayata.“

“Öldüğüne hiçbir zaman inanmadım. Beni bırakıp gidebilme ihtimalini bir saniye bile olsa aklımın ucundan bile geçirmedim."

"Seni gördüğüm o hastane odasında  delirdiğimi düşündüler. Çektiğim acının aklımı bile benden aldığını hissettirdiler. Ama ben  gördüğümün sen olduğuna adım kadar emindim.“

“Biliyorum bir tanem. Bunların hepsini biliyorum.“

“Senin olmadığın her saniye cehennemi yaşadım. Sensizlik ölüm gibiydi“

Yutkunduğunu duyduğum adam çektiğim acının dile geliyor olmasından rahatsızdı. İçinde bulunduğumuz siyah araba durmuştu.

Gözlerinin içerisine baktığım barlasın uçsuz bucaksız deryaları andıran güzel gözleri karanlıkta bile ışıl ışıl parlıyor ve umudu aşılıyordu umutsuzluk sinen hücrelerime.

Hala rusyada mıydık, neler oluyordu neden hala zihnimdeki hayaletten deli gibi korkuyordum. Oysa korkular onlardan korkmayı bırakmadığınız sürece asla peşinizi bırakmazlardı.

“Nereye geldik Barlas, neresi burası?“

“Gel benimle bütün sorularının cevapları burada seni bekliyor.“

Tıpkı yüreğimi yüreğine teslim ettiğim gibi ellerimi de ellerinin arasına teslim etmiştim. Ellerimi ellerinin arasına teslim ettiğim adam herşeye rağmen güven veriyordu.

Aşağıya indiğimizde karanlık bir şatoyu andıran korkunç görünümlü bir villanın önündeydik. Kulağındaki kulaklığa bir şeyler söyleyen takım elbiseli bir adam koşarak kapıyı açmıştı içeri girmemizi bekliyordu.

İçimde gittikçe büyüyen ve baş etmenin imkansız olduğu tuhaf bir korku dolanıyordu. Barlas yanımda elleri ellerimin arasındaydı.

Korkmamam daha cesur olmam gerekiyordu. Ama avuçlarının içerisinden güç aldığım adam ellerimi sımsıkı kavramışken bile korkunun galip gelmesine karşı koyamıyordum.

Tuhaf ve açıklayamayacağım bir şekilde korkuyordum. Hissettiklerimi duyuyormuş gibi avucunun içerisindeki elimi iyice kavrayan adam zihnimdeki dirdapların durulduğu tek noktaydı.

“Korkma sakın.“

Parmaklarının arasındaki elimi dudaklarına değdiren adam mavilerini siyahlarıma çevirmişti. Huzur bulduğum tek yer onun yanıydı.

Aramızda imzalanan sessiz bir anlaşma gibiydi bakışlarımız. O benim barlasımdı beni bile bile tehlikeye atacak en son insan oydu.

“Senden sadece sakin olmanı istiyorum bebeğim anlaşıldı mı?“

Arı Kovanı #wattys2023Where stories live. Discover now