Umay hızla kafasını çevirdi. "Sen benim evimde ne arıyorsun?"
"Senin evinde?"
"Evet benim evimde."
Tolga yaklaşıp valize uzandı. Sesini alçaltarak konuştu. "Burası benim evim."
Umay valizi sıkıca tuttu. "Toprak kızım arabaya geç."
"Ama neden anne?"
"Eve dönmemiz gerekiyor. Çünkü... Çünkü şey.."
"Bence dönmeniz gerekmiyor. Niyetiniz bu gece burada kalmak değil miydi?"
"Senin de Fransa'ya dönmüş olman gerek değil miydi?"
"Uçağa tam binecektim ki içimden bir ses biraz daha kalmam gerektiğini söyledi."
"Toprak arabaya geçer misin kızım?"
"Ama anne Sinan amcayla burada kalıp oyun oynayamaz mıyız?"
"Hayır dedim. Sana söylediğimi yap hemen." Umay kızgınlıkla ona bağırdı.
Defne'nin gözünden yaşlar akmaya başladığında Tolga yanına giderek saçlarını okşadı ve onu kucağına aldı. "Defne'yle oynamamda bir sakınca mı var?"
Umay çocuğun yanında çatışmalardan kaçınmak ve tartışmak istemiyordu. "Yabancılarla vakit geçirmesini istemiyorum. Bunu yeterince yaptınız zaten. Bizim planımız bir anne-kız gecesiydi."
Çocuğun göz yaşlarını sildi. "Defne çok tatlı ve akıllı bir çocuk. Ona sahip olduğun için şanslısın. Ben de ondan uzak kalamıyorum. Annesinden kalamadığım gibi."
Umay'ın içinden bir sinir dalgası yükseldi. Bunca yıl sonra sanki her şey aynıymış gibi davranmasına inanamıyordu. Bu ne rahatlıktı böyle.
"Defne kızım hadi annen için bir şeyler çiz. Biz büyükler önemli bir mesele konuşmalıyız."
Tolga'yı kolundan çekip mutfağa götürdü. "Amacın ne bilmiyorum ama seni kızım ve benim hayatımda istemiyorum. Etrafımızda olmanı da öyle. Biz ayrıldık ve bitti."
"Biz ayrılmadık. Sen benim karımken kendini başka adamın kollarına attın."
"Neyse ne. Yıllar geçmiş üzerinden. Bu mu tartışma konumuz?"
"Bunu zamanında yapamadık. Daha sonra bu tartışmayı yapmak için seni her yerde aradım."
"Kes sesini Defne duyacak."
"Sorun değil. Annesinin nasıl bir kadın olduğunu anlamak için çok küçük henüz. Onu babasından mahrum eden şımarık, bencil ve doyumsuz bir kadın. Zavallı çocuk."
"Bak sen ve ben yedi yıl önce ayrıldık. Herkes hayatına devam etti. Şimdi gelip benimkine dahil olamazsın. Beni huzursuz edemezsin. Artık değil. Ayrıca çocuğum konusunda konuşma hakkın yok duydun mu beni?"
"Konuşma hakkım yok mu? O bizim çocuğumuz olabilirdi. Sen bunu benim elimden aldın."
"İyi ki bizim çocuğumuz değil o halde. Senin gibi bir ruh hastasıyla çocuk yapmak bir hata olurdu."
Tolga bir kaşını kaldırdı. Sesinde alaycı bir ton vardı. "Nasıl da gelişi güzel laflar bunlar. Beni artık sevmediğini düşünmeye başlıyorum."
Umay bir iki saniye duraksadı. Sonra o da alaycı şekilde gülümsedi. "Hayatımdan çıkman için sevmiyorum demem yeterli bir cevap olacak mı?"
"Bunu denemeden bilemezsin."
"Güzel o zaman deneyelim. Seni sevmiyo.."
Tolga ona doğru bir hamle yapıp kendine çekerek öptü. Umay ellerini göğsüne koyarak onu itmeye çalıştı ama gücü yetmiyordu.
Tolga onu bıraktığında sinirden gözleri dolmuş olarak ona baktı. "O ellerini benden uzat tut. Kızımdan da."
Tolga'nın suratında sakin bir ifade vardı. Kafasını yana yatırıp ona baktı. "Kendine bir bak. Her zaman çok güzeldin. Ama şimdi çok daha güzelsin. Yıllar sana çok şey katmış."
Umay o kadar sinirlenmişti ki son kozunu kullanacaktı. Onu daha fazla görmek istemiyordu. "Seni aldatırken de güzel miydim?" Kulaklarından Tolga'nın son sözleri gitmiyordu çünkü. Yıllarca hep bunu düşünmüştü. 'Hayatımda tanıdığım en iğrenç kadınsın.'
Tolga'nın bakışları tekrar ciddileşti. "İstediğin her erkeği elde edebilirsin değil mi? Bu kadar basit senin için. Çocuk oyuncağı."
"Evet ve ettim de. Siz erkek milleti bu kadar basit olmasaydınız bu da benim için çocuk oyuncağı olmazdı. Bunun için beni suçlayacak değilsin herhalde."
"Önemli değil."
Umay şaşkınlıkla gözlerini kırptı. "Ne?"
"Önemli değil. Bundan sonra yaptıklarının bedelini ödeyeceksin ne de olsa."
"Korktuğumu mu sanıyorsun? Sen ne dediğinin farkında mısın? Tehditlerinle beni sindiremezsin."
"Gayet tabi farkındayım."
Artık Defne'nin varlığını tamamen unutup kontrolden çıkmıştı Umay. "Sen ne kendini bilmez, ne alçak, ne gurursuz bi adamsın. Aptal mısın sen git diyorum sana. Hayatımda seni istemiyorum. Bunu anlamak neden bu kadar zor. Bunca yıl sonra kalk gel ben o kadar zo..." Derin bir nefes aldı.
Sözlerine şöyle devam edecekti aslında. 'Ben o kadar zorluk çekerken, her gün ölürken, senin kokuna, kollarına ihtiyacım varken, sana deliler gibi aşıkken beni terk et. Çocuğumuzu babasız büyümeye mahkum et sonra da birden bütün bunlar olmamış gibi hayatımıza tekrar dahil olmaya çalış.' Ama söylemedi.
Bunun yerine şöyle devam etti. "Kendisine saygısı olan bir adam olsaydın asla karşıma çıkmazdın."
"Anne neden bağırıyorsun?"
"Kızım Sinan amca ve ben oyun oynuyoruz. Aslında bağırmıyoruz."
"Benimle oynayamaz mısınız?"
Tolga Umay'a bakarak Defne'nin yanına gitti. "Tabi oynarız prenses."
"Siz salona geçin ben malzemeleri taşıyayım."
"Yardım edeyim."
Umay kafasını salladı. "Olur."
Arabadan poşetleri almaya giderken Tolga Umay'ı süzüyordu ama tek kelime etmedi. Bunun yerine Umay sordu. "Ne zaman gidiyorsun?"
"İki gün sonra toplantım var. O zaman dönerim."
"Onu demek istemedim. Hayatımızdan ne zaman gidiyorsun?"
"Bu pek mümkün değil gibi duruyor."
"Hakkında uzaklaştırma kararı çıkarttırma bana."
"Bunun beni durdurabileceğini mi sanıyorsun?"
"Neden olmasın. Öylece çek git işte. Konuşmadan, bana hakaret ederek ortadan kaybol."
Tolga bunu bekliyordu. Umay'ın ona olan sinirini ortaya çıkarmasını. Bunca zamandır onu kışkırtmaya uğraşıyordu. "Bunu hak etmediğini mi söylüyorsun?"
"Hayır hak ettim. Tekrar etmen çok hoşuma gidecek."
"Hoşuna gidecek başka şeyler de biliyorum."
Bir anda Umay'ı ateş bastı. Tolga'nın bu arsız imaları her zaman vardı. "Bunları çoğu erkek biliyor artık. Kendini özel sanma."
Tolga'nın çenesi kasıldı. Bakışlarındaki soğukluk geri geldi. "Neden kendini kandırdığını merak ediyorum. Benden başka hiç bir erkeğin sana istediğini veremediğini biliyorum. Bu evde kalmamı istemiyorsun çünkü kendini yine benim kollarımda bulacaksın. Bundan korkuyorsun değil mi?"
"Hayır bundan korkmuyorum."
Ama evet, tam olarak bundan korkuyordu.
"Tamam o zaman seninle küçük bir oyun oynayalım."
"Benim bu saçmalıklar için vaktim yok."
"Korkaksın."
"Korkak mı? Sözlük anlamını bile bilmem."
"O zaman tamam de. Yap şunu ma belle."
"Ne istiyorsun?"
"Bir oyun oynayalım. Benim seninle flört etmeme izin ver. Karşılığında bana ne kadar direneceksin görelim."
"İstediğini o kadar kolayca alabileceğini sanıyorsun."
"Seni baştan çıkartmak çok zor değil. Sonuçta sen buna zaten müsaitsin. Ayrıca her zaman istediğimi alırım." Kesinlikle her zaman istediğini alırdı. Umay bunu biliyordu.
"Benimle flört etmene izin verirsem nasıl bir kız arkadaş olurum hiç düşündün mü?"
"Alex denen rustan mı bahsediyorsun? Onunla birlikte misiniz?"
"Hayır benim hayatımda başkası var."
"Kimmiş o?" Suratında inanmadığını gösteren ifade vardı.
"Kim olduğu seni ilgilendirmez"
"Yazık, Alex daha iyi bir rakip olurdu. Bir kere adam çok iri. Ayrıca örnek bir vatandaş. Park cezası bile yok."
"Onu araştırdın mı?"
"Evet ve boşa gitti anlaşılan."
"Takıldığım erkekleri sana uygun rakipler olsun diye seçmiyorum."
"Erkekler demek. Çok tuhaf. Çalışmaktan çocuğuna bile vakit ayıramayan bir anne olarak erkeklerle takılmaya vakit bulman çok ilginç." Umay'ı köşeye sıkıştırmıştı. Yeri geldiğinde bel altı vurmaktan çekinmiyordu.
"Onlarla uzun süre vakit geçirmeyince bu sorun olmuyor."
Umay'ın yalan söylediğini biliyordu. Bu yüzden sakindi. Damarına basmak istedi. "O kadar kısa sürdüğü için üzüldüm. Tatminsiz bir kadının gerginliğini nerde görsem anlarım. Öte yandan ben..." Elini Umay'a uzattı.
Umay onun eline vurdu. "Ellerini benden uzak tutman gerektiğini hatırlatmalı mıyım?"
Kapıdan girerken cevap verdi. "Bunun için bana yalvaracaksın."
"Siktir ordan."
"Sinan amca."
"Çizimini bitirdin mi evlat?"
Bu kelime Umay'ın kalbinin sıkışmasına yol açtı. Gerçekten biliyor olabilir miydi yoksa öylesine bir hitap şekli miydi? Buna tepki verirse Tolga şüphelenebilirdi. Sessiz kalmalıydı.
"Evet bitirdim. Bakacak mısın?"
"Hemen bakıyorum. Ama şimdi önemli bir işimiz var. Sen ve ben, annen yemek yaparken mutfakta ona yardım etmeliyiz."
"Hiç gerek yok."
"Buna bırak Toprak Defne karar versin."
"Anne yardım edebilir miyiz?"
Umay kızına asla hayır diyemiyordu. Zaten çocuk hayatında büyük bir eksiklikle doğmuşken onu kırmak istemiyordu. Bu yüzden onun her istediğini yapmaya çalışıyordu. "Edebilirsiniz kızım."
Tolga çocuğu kucağına aldığı gibi havada uçurur gibi yaparak mutfağa koştu. Umay onları böyle görünce gülümsedi. Aklına Arya'yla oynadıkları zaman geldi. Sude haklıydı. O baba olmaya hazırdı.
Mutfağa geçtiğinde Defne tezgahın üstünde oturuyordu Tolga da malzemeleri poşetlerden çıkartıyordu. Buna çabucak alışabilirdi. Hem o hem de kızı Defne.
Ama sonsuza kadar sürmeyecekti. Tolga onu bir kere terk etmişti. Bir kere daha terk edecekti. Söylediği korkunç sözleri düşündü. Göğsünün üzerine bir ağırlık çöktü. Buna izin vermemesi gerektiğini biliyordu. Ama neden kızını alıp bu evden çıkmıyordu? Tolga ondan intikam almak için geri dönmüştü. Defne'nin yanında herhangi bir tartışma yaşamak istemiyordu sadece. Bu yüzden onun istediği gibi davranmasına izin veriyordu.
Tolga arkasını dönüp onu görünce gülümsedi. "Geldin mi annesi?"
Umay'ın yüzünde her zamanki sert ifadesi vardı. Kafasını salladı. "Evet."
Tezgaha yaklaşınca Tolga onun yanağını okşamak için elini uzattı. "Bir sorun mu var ma belle?"
Umay kafasını kaldırınca göz göze geldiler. "Hayır sorun yok." Defne'nin onları izlediğini fark edince geri çekildi. Adamın bir ayarı yoktu. Bir an iyiyse hemen arkasından kötü oluyordu.
Defne gülünce Tolga ona baktı. "Sen neye gülüyorsun cimcime."
"Annem beni sevince yanağıma dokunuyor. Sen de annemi seviyor musun?"
Tolga gülümsedi. "Seni daha çok seviyorum."
Yemek yaparken Umay'ın aklı hep boşalırdı. Ama şimdi aksine daha da doluydu. Bu adamla ne yapacaktı? Çektiği onca sıkıntıyı nasıl unutabilirdi? Kalbi çok kırılmıştı. Buna bir daha asla izin vermeyeceğine yemin etmişti üstelik.
Ama şimdi bu adam sadece onun değil çocuğunun da kalbini kıracaktı. Muhtemelen Umay'ın hayatına tekrar girmeye çalışması onu aldattığını düşündüğü için intikam almak istemesinden kaynaklıydı. Kendi önemli değildi ama ya Defne?
Çocuğunun üzülmesini istemiyordu. Kızı ona daha fazla alışmadan bu sorunu çözmeliydi. Onunla konuşmaya karar verdi. Yemekten sonra üçü oyun oynadılar. Bir sürü koşturmanın üzerine Defne çizgi film izlemek istedi.
Sonuç olarak baba kız koltukta çizgi film izlerken uyuyakaldı. Umay onlara baktı. Telefonunu çıkartıp fotoğraflarını çekerek Melek ve Sude'ye gönderdi. 'Buna izin verdiğime inanamıyorum. Çok acizim. Ve benden ölesiye nefret ediyor. Sırf huzurumu kaçırmak için şu an bu evde kalıyor.'
Melek hemen cevap yazdı. 'Şaka mı yapıyorsun? Bu konuya el atmamızın vakti geldi. Sana böyle davranamaz. Abim bile olsa.'
Elif'in tepkisi daha sakindi. 'Umarım baba kız olarak aynı karede yer aldıkları son fotoğraf olmaz.'
'Biliyor mu? Defne'nin babası olduğunu biliyor mu?'
'Anlamaması için aptal olması gerek. Eminim biliyordur.'
'Ben söylemedim. Yemin ederim.'
Umay kaşlarını çattı. 'Yavaş olun kızlar. Konudan sapmayın. Defne ona çok alışmaya başladı. Sürekli onu aldattığımı ve basit bir kadın olduğumu söylüyor. Bunu nasıl çözeceğimi söyleyin.'
'Çözemezsin, ona söyle gitsin. Gerçekleri öğrenince durum değişecek.'
'Bence de söyle. Artık abimden sır saklamak istemiyorum.'
Umay derin bir nefes alarak havuz kenarına gitti. Aklı karmakarışıktı. Bunaldığını hissetti. Üzerine bırakılan battaniyeyle arkasını döndü.
"Üşüdüğünü düşündüm."
"Teşekkür ederim."
"Önemli değil. Defne'yi yatağa yatırdım."
Umay cevap vermedi. Sadece kafası karışıktı. Tolga o kadar ağır şeyler söyledikten sonra kalkıp ona şefkat gösteriyordu.
Umay cevap vermeyince devam etti. "Ben sadece düşünüyordum."
"Neyi?"
"Bizim birbirimize karşı hissettiğimiz şey çok büyüktü. Yani nasıl yapabildin?"
Umay derin bir nefes alıp sessiz kaldı yine. Şimdi söyleyeceği hiç bir şey bu durumu değiştirmeyecekti. En azından kendi açısından. Tolga ona inansa bile kendine yediremiyordu bu durumu. Onun her gün canını yakan koca yedi yılı nasıl silebilirdi bir anda.
"Umay bana cevap ver. Çok düşündüm bunu. Neden yaptın?"
"Ne duymak istiyorsun? Seni şu yüzden aldattım dememi mi?"
"Aynen öyle. O an eğer o evde kalsaydım ikinizi de öldürebilirdim. Belki de yapmalıydım."
"Evet belki de yapmalıydın. Neden yapmadın?"
"Çünkü seni... Seni çok seviyordum."
"Bak bu durum ortak olduğumuz işi etkileyecekse eğer lütfen Korhan ve Canan'a yansıtma. Ben haklarımı sana devredebilirim."
"Şu durumda düşündüğün şey iş mi? Gerçekten o kadar çıkarcısın ki. Sana kazanç getirmeyen hiç bir işe girmezsin değil mi? Benimle bile belki belli bir sebepten evlendin. Tıpkı Sarp'la evlendiğin gibi."
Umay kafasını yana çevirip ağlamamak için gözlerini sıktı. "Sen konusunda kahramanı oynamak hoşuma gitti diyelim. Kendisine aşık adamı pis işlerden çıkaran bir azize olmak istedim."
"Tamamen egonu besledin yani?"
"Noldu zoruna mı gitti?"
"Senin yaptığın hiç bir şey beni şaşırtmıyor artık. Sadece kendime kızıyorum. Senin şeytan olduğunu anlayamadığım için."
"Neden o zaman bu şeytanla burdasın? Defolup gitsene."
"O kadar kolay sandın değil mi? Hayatımın kazığını bana attın ve yanına kalacak sandın."
Umay cevap vermeden ayağa kalktı. Arkasını dönüp kapıya gidiyordu ki Tolga onu kolundan tutup çevirdi. "Sen korkak bir zavallısın."
Canı yanmasına rağmen kolunu çekmedi Umay. Onun gözlerine de bakmadı. Derin bir nefes aldı. "Tamam beni öldürmek mi istiyorsun? Uzatma yap bitsin. Bu saçmalıklarla uğraşamam."
Tolga'nın kolu gevşedi. "Seni öldürmek istemiyorum. Benim kadar acı çekmeni istiyorum. Tek zayıf yanını da gördüm. Bana kartlarını gösterdin Leyla Acar. Toprak Defne senin zayıf yönün."
Umay kafasını kaldırdı. Göz bebekleri panikle büyümüştü. "Çocuğuma dokunursan yemin ederim..."
"Ne yaparsın?"
"Elimden ne gelirse."
Tolga güldü. "Ben senin kadar vicdansız değilim. Ona asla zarar vermem."
"Yarın sabah evini sana bırakıp gidiyoruz."
"İyi olur."
Umay kolunu çekip odaya çıkarken göz yaşlarını durduramıyordu. Şimdi ne yapacaktı? Bu adamla nasıl başa çıkacaktı ki.
Kızının eşyalarını toplayıp valizi indirdi. Kızını da uyandırmamaya dikkat edip kucağına alarak evden çıktı. Son yedi yılda yaşadığı her şeyden daha ağır gelmişti bu gece. Belki her şeyi anlatırsa Tolga'nın bu tavrı değişecekti. Ama o zaman da çıkmayacaktı hayatından. Tek istediği kurduğu bu hayatın devam etmesiydi. Başka değişen dinamiğe tahammülü yoktu.
Alex'in kapısını çaldığında ayakta zor duruyordu. Gözleri yarı açık kapıya baktı. "Leyla?"
"Lütfen bu gece sende kalabilir miyiz? Yalnız kalmak istemiyorum."
Alex hemen çocuğu kucağından aldı. "Tabi ki kalabilirsin."
Misafir odasına Defne'yi bırakıp ona içecek bir şey verdi. Umay hiç bir şey anlatmadan ağladı bir süre. Onun da anlayacağını düşünmüyordu. Aslında olaya kimsenin dahil olmasını istemiyordu. Uykuya dalarken kırık kalbinin asla tamir olmayacağını biliyordu sadece.
Tolga arabasının önüne dayanmış eve bakıyordu. Bu saatte gittiği bu ev arkadaşın evi olamazdı. Muhakkak bu adamla arasında bir şeyler olmalıydı. Işıklar sönünce o da eve geri döndü.