Bölüm 97

57 1 7
                                    

Sarp'ın ölümü  Umay'ı derinden sarsmıştı. Kendini suçluyordu sürekli. Herkes gibi o da  bu ölümden payını almıştı. Sadece onun aldığı pay çok daha büyüktü.

Sarp'ın cansız bedeni yerde yatarken Umut yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek için yanına gittiğinde kemiklerinin çoğunun kırıldığını fark etmişti bile. Kırılan kaburga kemikleri ciğerlerine batmıştı ve anında iç kanama meydana gelmişti. Saniyeler içinde Sarp ölmüştü. 

Umut kesin konuşmasa Umay belki onun yine kendi ölümünü düzenleyerek başka yerde huzurla yaşadığını düşünüp kendini rahatlatabilirdi ama hayır. Sarp gerçekten intihar etmişti.

İkisi de o gece ona o kadar kırıcı laflar söylediği için çok pişmandı. Umut bir süre Umay'la görüşmedi. Kafasını dağıtmak için şehir dışına çıkmıştı. 

Gazeteciler Umay'ın evi ve şirket önünde kamp kurmuştu. Ama Umay İstanbul'da değildi. O da Umut gibi şehir dışına gitmişti.

Ara sıra inşaatı kontrol ediyor sonra dedesinin yanına geri gidiyordu. Böylece dört ay kadar bir süre geçirdi. Onur dahil kimseyle görüşmedi. Neslihan yanındaydı zaten. Ara sıra izin verdiği kadar Ateş yanına uğruyordu o kadar. 

Ortalık sakinleştikten sonra bir gece Aykut Neslihan'ı aradı. Acilen İstanbul'a dönmeleri gerektiğini ve ayrıntıları daha sonra anlatacağını söyledi. Sabah gün doğumuyla birlikte İstanbul'a vardılar. İlk işi Sarp'ın mezarını ziyaret etmek oldu.

Umay solgun ve üzgün görünüyordu. Mezar taşını okşadı. "Gerçekten gittin mi bu sefer? Benim yüzümden hem de. Beni böyle bir yükle nasıl bırakabildin hala aklım almıyor. Çok üzül istedim. Kahrol istedim ama ölmeni istemedim. Yaptıklarımın buna sebep olacağını bilseydim yapar mıydım hiç. Zamanı değiştirmek için tek bir şansım olsaydı bir saniye bile düşünmeden seni kurtarmayı seçerdim. Öyle üzgünüm ki Sarp. Bunlar için çok geç biliyorum. Belki şimdi değil de seni beş ay önce affetseydim böyle olmayacaktı."

Uzun bir süre sessizce oturdu mezarın başında. Neslihan gelip elindeki şalı Umay'ın omuzlarına bıraktı. "Yeter bu kadar. Üşüdün yeterince gidelim hadi."

Umay ayağa kalktı. Etrafına bakındı. Belki Sarp onu bir yerden izliyordur vicdan azabını görüyordur diye umut etti. İnanması çok zor olsa da onu morgda görmüştü. Defnedilirken de uzaktan bir köşeden izlemişti. 

Hayatı boyunca sebep olduğu şeyden pişmanlık duyacaktı. İşi bitirdikten sonra şirketle olan tüm bağını kesecekti. Ama biraz uyuyup işinin başına geçmesi gerekiyordu. Şaşırdığı şey Ateş'in hala onunla olmasıydı. 

Bu konuda konuşmamışlardı. O da bir şey sormamıştı. Bu da Umay'ı paranoyak ediyordu. Acaba bunların altından ne çıkacak diye düşünmekle geçiriyordu vaktinin bir kısmını. Ama bunun sonu yoktu. Aklına Umut ya da Tolga gelmemişti. Yaşadığı travma yüzünden gönül meselelerini düşünmemişti bile. Ama korkup kaçtı muhabbetini daha fazla sürdürmenin manası yoktu.

Biraz uyuduktan sonra kalkıp hazırlandı. Şirkete gitmeye karar verdi. Bu saatten sonra asla kimsenin dediklerine kulak asamayacaktı. İsteyen istediğini düşünebilirdi. Yenilenmiş bir şekilde kapıdan dışarı adımını attı. 

Karşılaştığı ufak sürpriz onu biraz şaşırtsa da bozuntuya vermedi. Ekip otosu onu bekliyordu. 

"Merhabalar memur hanımlar ve beyler."

"Umay Hanım bizimle karakola kadar gelmeniz gerekli."

Kesin Sarp'la alakalı bir soruşturma açıldı diye düşündü Umay. Ama yanıldığını yaklaşık kırk dakika sonra anlayacaktı. 

NEFESİNİ BIRAKMAWhere stories live. Discover now