Bölüm 40

100 3 0
                                    

Umay ondan beklenenin aksine o an ağlamamıştı. Sadece dik durdu. "Ne zaman varsın ki zaten son zamanlarda. Nerede olduğunu bile bilmiyorum. Naptığını da öyle. Keşke dün gece beni arama zahmetine girseydin  ya da yanımda olsaydın. Beni iki gün önce bırakıp gittin. Sustum ben. Yuttum bunu. İçine attım. Beni evine davet edersin ya da her nerde kalıyorsan arar anlatırsın diye bekledim. Ama sen naptın. Ben sana söyliyim mi? Beni öylece ortada bıraktın. Çektin gittin. Sonra bir şey olmamış gibi  geri geldin. Tek bir açıklama yapmadan. Bunun dışında bir kez bile beni aramadın sormadın. Günlerdir yaptığın tek şey var o da sana ne zaman fikir danışacak olsam yapamazsın beceremezsin diyerek beni desteklemek yerine dibe çekmek oldu. Ben sana planlarımı anlatamayacaksam eğer seninle bunları paylaşamayacaksam neden varsın ki. İlgisizliğinin beni ne kadar yaraladığını bile görmüyosun. Öyle bencilsin ki. Sen bir mesaj atmaktan, aramaktan bile acizsin Umut. Bara gittim evet sarhoş olmak istedim. Çünkü sen ve senin gibiler bunun insanı rahatlattığını her şeyi unutmaya yardımcı olduğunu söyleyip durdunuz. Ben de senin arkamda olmayışını ilgisizliğini unutmak istedim. Umut benim üzerimde nasıl bir baskı var biliyor musun? Omuzlarımdaki yüke bi el attın mı daha rahat kaldırmam için. Varsa yoksa Oğuz'dan kıskanıp kavgalarla yedin bitirdin sen beni. Arasaydın, yanıma gelseydin, ben sarhoş olmasaydım. Ya ben hatırlamıyorum bile tacize uğramışım. Adamın biri beni kurtarmış. Ben onu öpmüşüm. Bunlar olurken sen nerdeydin? Evet, bahanesi yok sarhoştum hata yaptım yapmamalıydım özür dilerim. Ama sen benim bu hataya düşme izin verdin. Arkamdan gelmedin. Beni kendinden mahrum bıraktın ve ben hata yaptım. Nerde şimdi senin o büyük aşkın. Bizim senle  sıradan arkadaşlardan ne farkımız var. İki üç gündür burası hariç görüştük mü? Görüşmedik değil mi? İki yabancı gibiyiz. Mesai arkadaşı gibi. Bundan sonra da kimse kimsenin özel hayatına karışmasın. Çıkabilirsiniz Umut Bey yapacak işleriniz vardır. Tabii her zamanki gibi arkanızı dönüp kaçmayacaksanız."

Umut'un yüz kasları gerildi. Çenesini sıkmaktan şakağındaki damar belli oluyordu. Bir yanı Umay'ın haklı olduğunu biliyor ama diğer yanı bunu kabul etmiyordu. "Hayır Umay Hanım. İşimin başındayım. Çalışmaya devam edicem. Size verdiğim sözün arkasındayım asla yüzüstü bırakmak istemem."

"Eğer düşündüğünüz şey  verdiğiniz söz ise sizi azat edebilirim sorun değil. Şahsınızın aksine insanların omuzlarındaki yüklere destek vermeyi biliyorum."

"Umay Hanım ben köle değilim. Siz de beni azat etmeye yetkili değilsiniz bu durumda. Ama işimin başına dönüyorum hemen. Dediğiniz gibi de kimse kimsenin özel hayatına kiminle beraber olduğuna karışmadan profesyonelce işleri yürütelim. İyi çalışmalar efendim."

Umut'un kapıdan çıkışıyla Umay göğsünü tuttu. Neslihan hemen yanına koştu. "İyi misiniz Umay Hanım?"

Umay'ın gözünden bir kaç damla yaş aktı. "İyi değilim Neslihan göğsümün üstünde bir ağırlık var."

Neslihan gayri ihtiyari Umay'a sarıldı. Umay da Neslihan'a sıkıca sarıldı ve daha şiddetli ağlamaya başladı. 

"Ağlayın Umay Hanım.  İçinizde tutmaktansa dışarıya atın. Bu sizi sakinleştirir." Şefkatle saçlarını sevdi Umay'ın. Sonra akan makyajını temizledi. "Su getirmemi ister misiniz?"

Umay kafasını salladı. "Hayır istemiyorum. Ben gitmek istiyorum, sadece uzaklaşmak istiyorum. Önceden daha iyi anlaşırdık. Şimdi noldu böyle bize anlamıyorum."

"İnsanlar değişir. Siz de öyle. Siz eski Umay değilsiniz. Güçlü, başarılı, güzel ve göz önünde olan bir kadınsınız. Bir erkek bunu kaldıramaz. Hele ki Umut Bey gibi biri. O da eski Umut değildir eminim. Bunu fark etmişsinizdir zaten. Ama üzülmeyin nolur. Her şey yoluna girecektir. Dert etmeyin. İşlerinize odaklanmanız lazım. Lütfen toparlanın."

NEFESİNİ BIRAKMAWhere stories live. Discover now