Bölüm 2

775 18 3
                                    


Çocuk sandalye çekip sessizce Umay'ın karşısına oturdu. Bakışları ne sert ne de yumuşaktı. Ellerini dizlerinin üstünde birleştirdi. Onu ilk defa bu kadar dikkatli inceleme fırsatını bulmuştu . Boyu tahminen iki metreye yakın, geniş omuzlu, kilolu değil ama yapılı bir çocuktu. 

Gür ve hafif dalgalı siyah saçları vardı. Saçları uzun değildi ama kısa da sayılmazdı. Gözleri kahverengiydi. Kafasını önüne eğmişti. Umay kendisine yapacağı açıklamayı tasarladığını düşündü. Mantıklı bir şeyler söylemeliydi. Bir açıklama yapmalıydı ve bu açıklama kafasındaki taşların yerine oturması için anahtardı veya Umay öyle hissediyordu

Çocuk yavaşça kafasını kaldırdı. Bakışları yine Umay azar işiteceksin kaç der sertliğindeydi. "Sen ne sorumsuz bir insan.." çocuk lafını bitiremeden kapıdan içeri telaşla giren iki kız göründü. 

Hasss. Umay  gözlerini kapatıp aldığı nefesi sesli bir şekilde verdi. Tam da zamanı. Bu kızların bir ayarı yok muydu sanki. Gelenler Elif'le Alev'di. Dudaklarından sağlam bir küfür dökülmek üzereydi. Nihayetinde onlarında telaşlanmış olduğunu görerek susmaya karar verdi. Bu halleri ona biraz da keyif vermişti . Alev'in taranmamış kızıl saçları ve elifin soluk teni zor bir gece geçirdiklerine işaretti. Ama neden bu kadar telaşlıydılar.

Elif çocuğa döndü ve "Onur bize biraz müsaade edebilir misin?" dedi. Çocuğun adı Onur muydu? Çocuk "Birer çay alıp geliyorum o zamana kadar vaktiniz var." dedi. Alev sağ ol Onur dedikten sonra çocuk kapıdan çıktı. Onur'un çıkmasıyla Elif buz mavisi gözlerini  dikip "Umay aklından ne geçiyordu sen delirdin mi?" diye bağırmaya başladı.

"Ne kadar korktuğumuzun farkında mısın acaba hanımefendi. Bizi de çağırabilirdin. Beraber gidebilirdik veya sen kendine dikkat edebilirdin. Sadece on dakika içinde sigara alıp gelecektin. Hep kafanın dikine mi gidersin sen?" diye bağırmasıyla Umay'ın gözyaşlarının boşalması bir olmuştu. Çok sarsılmıştı. Çok korkmuştu. Ağladığını gören Alev "Elif bağırma yeter artık, görmüyor musun nasıl korkmuş? Üstüne gitmenin manası yok" diyerek sert bir şekilde kestirip attı. 

Yanına geçip oturdular. Alev Umay'a bakıp saçlarını okşamaya başladı. Gözlerinin için gülüyordu. En son kim bu kadar şefkatle saçlarını okşamıştı acaba. O sırada Onur elinde tepsiyle odaya geldi. Üç tane çay vardı tepside. "Sen içmiyor musun Onur?" diye sordu Umay.

"Hayır Umay, sen içmiyorsun." dedi. Nedense yeni tanıdığı insanların bu güzel ilgilerinden dolayı şımarmak istiyordu. Huyu değildi küçük şeylere kızmak. Yine de oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi somurttu. Onur Umay'a bakarak "Çayla aram yok. Al hadi bu senindi zaten." dedi. 

Uzatmaya niyeti yoktu. Çayı alıp içerken karnının gurultusu mikrofon sesiyle yarışırmış gibi çıktı. Utandığından toparlamaya çalışmadı. 

Elif "Ben çok acıktım. Onur yemek yer misin bizimle?" diye sordu. Kurtarıcım benim hemen yemek yemeği teklif ediyor dedi içinden Umay.

 "Bu küçük kızın başını belaya sokmadığından emin olmak istiyorum. Yani gelebilirim." dedi Onur. 

Nedense bu çocukta Umay'ı iten ve aynı zamanda çeken bir şey vardı. Buna biraz da minnet duygusu ekleniyordu. Hastaneden çıkıp ve bir taksi çevirdiler. Üç kız arkaya sıkıştılar ve Onur öne geçti. 

Yemek yiyebilecekleri bir yere geçtikten sonra, siparişlerini verdiler. Ayıp olmasın diye yavaş yiyordu ama normalde saldıracak kadar açtı Umay. Biraz doyunca kafası çalışmaya başladı tabi ve aklına geldiği gibi "Siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu.

NEFESİNİ BIRAKMAWhere stories live. Discover now