Bölüm 17

181 7 0
                                    

Oğuz sinirli bir şekilde dekanın odasına girdi. "Neden ders sayımın azaltıldığını öğrenebilir miyim? Okul etkinliklerindeki görevlerime de kısıtlama getirilmiş. Üstelik bunlar bana danışılmadan, haber verilmeden yapılmış."

Dekan gözlüklerini çıkartıp masanın üzerine bıraktı. "Oğuz hocam. Oturun ve bir daha bu şekilde odama girmeyin. Öğrencilerden şikayet var. Sizi bilgi aktarımı ve ders anlatma konusunda yetersiz bulduklarını bildiren bir kaç şikayet dilekçesi aldık."

Oğuz işinde titiz bir adam olmuştu hep. Aslında her işinde titizdi. Derse girmeden önce muhakkak notlarını tekrarlar eksiği varsa düzeltir ve en sade şekilde aktarırdı. Öğrencileri her zaman onunla diyalog içindeydi. Böyle bir şikayetleri olsaydı muhakkak anlardı.

"Dilekçeleri görmek istiyorum. Bir de anlamadığım birinci sınıfın derslerini benden almışsınız. Yani sadece birinci sınıflar mı şikayetçi?" Sinirini bastırmak için oturmayı tercih etti Oğuz.

Dekan sert bir ses tonuyla "Kimin karşısında olduğunuzu unutmayın Oğuz Bey. Siz benim yetkimi ve otoritemi sorgulayamazsınız." dedi.

Oğuz hızla ayağa kalktı. "Öyle olsun dekan hocam. İzninizle." dedikten sonra çıktı ve odasına doğru gitmeye başladı.

O sırada Umut olan biteni dinliyordu. Umay'a mesaj atıp odasına gelmesini söyledi. Umay mesajı alır almaz hızlıca Umut'un yanına gitti. O sırada Umut koridorda Umay'ı görünce ona seslendi.

"Hişt fındık kurdu. Gel hele gel." Umay merakla gözlerini açmış "Buyur Umut hocam." dedi. Kimsenin görmemesi için hızlıca Umay'ı odasına soktu.

Umay meraktan çatlıyordu. "Ya söylesene allah aşkına." Ama Umut söylemiyor karşısındakini sinirlendirmeye çalışıyordu.

"İyi ben gidiyorum. Söylemeye karar verirsen ara. Görüşürüz hocam." Arkasını dönüp kapıya yöneldi. O sırada Umut kolundan tuttu Umay'ın ve kendine çevirdi.

"Seninki dekanın odasında kuduruyordu az önce. Derslerinin azaltılmasının hesabını soruyordu. Dekan da azarladı. Görsen var ya kıpkırmızı çıktı odadan." bunu söylerken çok eğleniyor gibiydi.

Ne kadar çocuk ruhlu diye düşündü Umay. "Sende iyice dedikoducu mahalle teyzelerine dönmüşsün bakıyorum da. Eğlence çıktı herhalde."

"Aman sana da yaranılmıyor be kızım. Ah ah her kadın nankördür işte. Bana da denk gelmez ki başkası." Sitem ediyordu Umut.

Umay'ın suratı alaycı bir hal almıştı. Umut'un sitemlerine gülüyordu. Aslında düşündüğü kadar korkunç biri olmadığını fark etti. Her kadını nasıl ayarttığını şimdi anlıyordu. Eğlenceli ve kafa dengi bir yapısı vardı.

"Hadi ordan. Ne istersen yapacağımı söyledim. Sanki babanın hayrına yapıyorsun. Çıkarcılığından utanmıyorsun da" diye söylendi Umay.

"Valla bu nankör olduğun gerçeğini değiştirmez. Ben senin veli nimetinim ona göre, iyi davran bana."

Umay gözlerini devirdi. "Tamam tamam. O zaman görevin tehlike. Hazır mısın?

Umut kollarını göğsünde birleştirdi. "Çoluk çocuğun maskarası olduk iyi mi."

"Karşılığını fazlasıyla alacağını biliyorsun. Mızmız çocuklardan bir farkın yok. Güya otuz beş yaşındasın." Umay bunu söylerken gülüyordu.

"Yok kırk. Alt tarafı yirmi sekiz yaşındayım. Abarttın sende ama."

"Bak plan basit. Anlatacaklarımı iyi dinle. Olağan üstü karizmandan yardım alacaksın." 

NEFESİNİ BIRAKMAWhere stories live. Discover now