Bölüm 102

63 0 0
                                    

Umay'ın uyuduğundan emin olunca sessizce yanından kalktı Tolga. Şimdi ortalık ana baba günü gibi olmalıydı. Evine gelmeye cesaret edemezlerdi. Bu yüzden o onlara gidecekti.

Merdivenin altındaki gizli geçidi açtı. İçeri girip mühimmatını kuşandı. Üzerini değiştirdiği gibi yola çıktı.  Üzerinde gram gerginlik ya da korku yoktu. Planını iyi hazırlamıştı.

Elli kişinin karşısına tek başına ilk çıkışı değildi. Korumalar onu görünce hemen kapıyı açtı. "Hoş geldin abi." 

Tolga kafasını sallayarak arabasını park etti. Çıkıp evin kapısına dayandı. Ayla'yı görmemeyi umuyordu. Onu görürse boğazını sıkabilirdi.

Kapıdan girip Namık'ın odasına daldı. Adam kafasını önündeki evraktan kaldırıp ona baktı.

"Demir, oğlum hoş geldin."

"Pek hoş gelmedim Namık Baba."

"Oğlum Ayla anlattı bana. Ufak bir kavga yüzünden insan düğününü bırakır gider mi? Bu sefer çok kızdım sana. Rezil olduk vallahi çevremize."

Tolga kaşlarını çattı. "Ne kavgası Baba? Kızın sana ne halt yediğini anlatmadı mı?" Sesi sert ve yüksek çıkınca odayı adamlar doldurdu. Tolga buna aldıracak değildi tabi.

"Ne olduğunu senden duyalım. Ayla da seni bekliyordu."

"Sakın benim olduğum yere gelmesin. Uyarıyorum bak."

Namık kafasını sallayıp oturmasını işaret etti.

"Kalıcı değilim. Buraya kısasa kısas istemeye geldim. Senin kızın benim himayemde olan birini, bana emanet olan birini öldürmeye çalıştı."

"Ne demek bu Demir?"

"Ne demek olduğu çok açık. Emanetler konusunda ne kadar hassas olduğumu bilirsin. Ne demek benim sözümü çiğnemek. Benim sözüm kanundur bu ne zaman değişti?"

"Tamam sakin ol oğlum haklısın. Çözülemeyecek bir şey değil. Emanetin hayattaysa sorun ne?"

"Kısasa kısas dedim."

Tabi ki kızını öldürtecek değildi Namık. Başka şekilde çözecekti bunu. "Oğlum söylediğini kulağın duyuyor mu senin?"

"Duyuyor Namık Baba. Çocukluğumdan beri yanındayım. Beni istediğiniz gibi kullandınız sesimi çıkarmadım. Her işinize koştum. İçinden çıkamadığınız durumları tereyağından kıl çeker gibi hallettim. Ben olmadan bunca servet, bunca iş..." Kafasını salladı."  Şimdi ya kısasa kısas istiyorum ya da artık ben yokum."

Son cümlesi üzerine odadakiler silahlarını çıkarıp ona doğrulttu. Tolga gülümsedi. Paltosunu açıp onlara döndü. "Üzerimde beş kilo patlayıcı var. Götü yiyen sıksın da göreyim. Sizde o adamlık yok."

Namık elini kaldırdı. Demir'di bu. Kesin yapardı. Onca işi halletmesi gözü karalığından geliyordu. Ölümden korkmuyordu aksine onunla dost olmuştu.

"Demir bu işten çıkmanın tek yolu infaz. Hepimizden iyi biliyorsun."

"Bak ne diyeceğim Namık Baba. Bu uluslararası silah kaçakçığı ve uyuşturucu ticaretinin belgeleri var ya. Hani senin kasandaki. Heh işte onların hepsi Fransa'daki evimde bilgisayarımda kayıtlı. Eğer bana  ya da etrafımdan birine zarar gelirse onları kullanmaktan çekinmem." 

"Etrafından biri mi? Senin etrafında bizden başka kim var biz senin aileniz. İnsan ailesine ihanet etmez. Senin bu yaptığın düpedüz ihanet."

"Sizin bana yaptığınız ne?"

"Eğer böyle bir şey olduğunu bilseydik.."

Tolga elini masaya vurdu. "Bileceksin Baba bileceksin. Kızından haberin yok daha. Hangi adama emir verdiyse kızın bu adam sana gelecekti. Sen değil misin patron? Nerde o Asım denen kancık?"

NEFESİNİ BIRAKMAWhere stories live. Discover now