Bölüm 77

66 1 0
                                    

Uyandığında her yanı tutulmuş halde koltukta doğruldu Umay. Gözlerini zorlukla açarak kokuların geldiği yere ilerledi. "Günaydın, kahvaltı mı hazırlıyorsun?"

"Evet sen fazla tembelsin. Bu yüzden bu işi ben yapıyorum."

Umay gülümsedi. "Kenara çekil de sana yardım edeyim."

"Bitti sayılır. Yine de gel şunları masaya taşı."

Umay tabakları eline aldığında duraksadı. İçini birden kötü bir his kapladı. Neden ikisi de içinde bulunduğu durumu normalleştiriyorlardı ki.

Etrafa göz atıp kapının anahtarını aramaya başladı. Bunu yaparken çok belli etmiş olacak ki Tolga konuşmaya başladı. "Hala kaçmak gibi bir fikrin varsa bunu yapamayacağını söylemek isterim."

Umay suç üstü yakalanan çocuk gibi somurttu. "Gitmek istiyorum."

"Biliyorum seni çok tutmaya niyetim yok."

Kahvaltı sonrası Umay kitaplardan birini alıp odasına çıkmıştı. Saati ve hatta günleri bile tahmin edemiyordu. Üç gündür bu adamın evindeydi. Kafası karışıktı. Yaşadığı travmadan sonra sağlıklı düşünme kabiliyetini de kaybediyordu. Neredeyse stockholm sendromuna yakalandığını bile sanmıştı.

En sonunda sıkılıp yine Tolga'yı aramaya indi. Ortalıkta yoktu. Tekrar kaçmaya çalışmayacaktı. Ağzının payını almıştı. Yine de hava almasında sıkıntı olmazdı. Güneş tenini ısıtırken üstündekini çıkardı ve şezlonglardan birine uzandı.

Gözlerini kapatıp temiz havayı içine çekti. Eskiden sıkıldığı zamanlarda ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. Ama sıkılmaya vakti olmayacak kadar hareketli ve stresli bir hayatı olmuştu..

Onca kaçma ve kovalamacalar, iş, okul.. Kişisel hayatındaki çatışmalar.. Bunlar onu oyalıyordu. Aklı birden daha eskilere daldı. Çok silik bir anıyı hatırladı. Bebekleriyle oynarken çok gülüyor ve eğleniyor diye annesinden işittiği azar sonrası maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik şiddeti hatırladı. Daha doğrusu annesi sandığı kadını.

"Neden bu kadar çok gülüyorsun sen?"

"Ama anne oyun oynuyorum."

Sonra kadının onu saçından tutup suratından sobaya yaklaştırdığı o an gözünün önüne geldi. "Hadi gülsene yine. Gül de ağzınla o küçük suratını yakayım."

"Anne susuyorum tamam." Kelimeler ağzından gözlerindeki yaşa eşlik ederek dökülmüştü.

Umay bu anları hatırlamayı bırakmak için hemen gözlerini açtı. Tolga havuzun karşısında durmuş onu izliyordu. "Güneşe aldanma. Hava soğuk."

Umay kafasını sallayıp kazağını alarak salona geçti. Tolga Umay'daki değişikliği hemen fark etti. "Neyin var senin?"

Umay yutkundu. "Hiç bir şeyim yok. Sadece, bilmiyorum işte."

"Balık aldım."

"Ben balık sevmem."

"Benim de yapmayı becerebildiğim tek şey bu. Tadına bakacağını düşünüyorum."

"Şimdiden ellerine sağlık. Ben odaya çıkıyorum."

Tolga bir şeylerin ters gittiğini anlasa da Umay'ın üzerine gitmedi.

"Bugün üçüncü gün. Artık polise gitmeliyiz. Umay zarar görmüş olabilir." Sarp Umay ortadan kaybolduğundan beri doğru düzgün uyumamıştı.

Herkes Onur'un evinde toplanmıştı. Halil Bey haberi aldığında Ankara'dan ilk uçakla İstanbul'a gelmişti. Fazla kederliydi.

"Evet aynı fikirde olmak hoşuma gitmese de Sarp Bey'e katılıyorum. Haber alamadığımız her saat Umay'ın hayatta olduğuna dair umutlarımı tüketiyor ." Arzu bir kadın olarak Umay'ı takdir ediyor ve destekliyordu. Bu yüzden onun zarar görmüş olması ihtimali onu üzüyordu.

NEFESİNİ BIRAKMADonde viven las historias. Descúbrelo ahora