59.BÖLÜM: "ŞİFRELİ RUHLAR"

21.2K 860 121
                                    

Sia - Angel By The Wings

Bring Me The Horizon - Can You Feel My Heart?

59.BÖLÜM: "ŞİFRELİ RUHLAR"

O, içinde sarsıntılı hisler barındıran bir mektuptu. Buruşuk bir kağıt parçasındaki boşlukta kelimeler, kendilerini teslim etmiş, mürekkebi bitmek üzere olan bir kalem, kelimelerin ruhunu almış ve sararmış kağıt parçası boşluğu arkasında bırakmıştı. O kağıt defalarca açıp kapanırken katlanma izleri, bir derinin üzerindeki yanık izi gibi hissiyat vermişti. Hep bir posta kutusunda beklemiş, hep farklı insanların elleri arasında duraksamış, hep açılmaktan korkulmuş bir mektuptu.

Kimsenin açmak için cesarete sahip olamadığı bir mektuptu.

Kalemi tutup yazan parmaklar, onun doğmasına vesile olandı, katlanma izleri, hayatından kaçan insanları temsil etmişti. Bulunduğu posta kutuları, içindeki hapishanenin ve cehennemin canlı kanıtıydı. O mektubun içinde yazılanlar, herkesin kaldırabileceği şeyler olmadığı ortadaydı, benim elime geçtiğinde de hissedebileceğim tüm korkuları hissetmiştim. Ve hala parmaklarım zarfın ucuna dokunuyor, içindeki kağıdı çıkarıp duruyordum. Katlanma izlerine bakıp açmak için cesaret istiyordum. Asla kimseye verme niyetinde değildim, ben okumayacaksam kimsenin okumasına izin vermek istemiyordum.

Dudakları öyle güzel yukarı kıvrıldı ki, sanki içtiği ölüm şurubunun kalıntısı kalmış gibiydi. Bayıktı, diriydi ve gözlerindeki zarfı açar bir şekildeydi. Gözlerimizin yörüngesi bir salise bile değişmezken kirpiklerim kıvrıldıkları yerde çığlık çığlığa kalmışlardı. Asi ve siyah saçlarının arasında kalan parmaklarımsa çoktan kaybolmuştu.

"Öyle mi dersen?" diye sorduğunda gözleri, buğulanmış ve kısıktı. Nefesi, tam kalbimin üzerine çarparken dudaklarım yaranın üzerine düşmüş tuzun verdiği sızı gibi yanıyordu.

Usulca başımı salladım. "Sence de öyle değil mi?" diye mırıldandım, yoğun bir tonlamayla. "Hep kendini bulmak istediğinde benimle karşılaşmıyor musun?"

Bana cevap vermek yerine sessizce bana bakmaya devam ettiğinde sesimin yankısını içime yerleşen adam elleriyle hapsetmişti. Bulut diliyle dudaklarını ıslatıp dolgunlaşan dudaklarını sütyenimin üzerine bastırdığında derin bir nefes çektim ve içim çalkalandı. Dudaklarını sanki tenimde hissediyormuş gibi bir şey oluşurken saçlarındaki parmaklarımla onu kendime bastırmamak için zor tuttum.

"Çok haklısın," diye fısıldadı, ağır ağır. Başını kaldırıp bana baktığında onu yarı kapalı gözlerle izliyordum. "Peki sende aynı şeyi hissedebiliyor musun?"

Dudaklarım büyük bir gerçeklikle kıvrıldığında gözlerinin dudaklarıma kaydığını gördüm. "Evet."

"Dibine kadar?" diye sorarken yüzünü yüzüme ağırca yaklaştırmıştı. Bedenini bedenime sürterek yüzünü yüzümle aynı seviveye taşıdığında parmaklarım saçlarından ensesine kaydı ve kavradı.

"Dibine kadar." Ve düşünmeden dudaklarını dudaklarımla birleştiğinde kirpiklerim yanaklarımda gölgeleriyle ölümsüzleştiler. Dudaklarımız büyük bir hırçınlıkla hareket ederken sağ eli göğsümün altında geziniyor, parmaklarını tenime bulandırıyordu. Diğer eliyle önüme gelen saçı itekleyip yanağımı kavradı ve beni kendisine daha çok yaklaştırdı.

Üst dudağım onun dudakları arasında büyülenirken keskin diş darbeleri acıdan başka şeyler veriyordu. Onu öperken hissettiğim manevi duygular, ceplerindeki metaliksizliğe rağmen büyük bir zenginliğin içine giriyordu. Parmaklarım göğsüne dokunup tüylerinde dolanırken kasıklarını kasıklarıma sertçe bastırdı ve ikimiz de dudaklarımız arasından boğuk bir inilti çıkardık.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now