22.BÖLÜM: "SİYAH ÇİZGİ"

25.1K 1.1K 137
                                    

İyeoka - Simply Falling

&

Buzdolabının kuytu köşesine saklanmış çikolatayı bulduğumda neredeyse havaya zıplayacaktım. Bünyemin güçsüzlüğünü bastırabileceğini düşündüğüm çikolatayı çatırtılı sesler çıkaran kağıdından çıkardım. Çöpü masaya fırlatırken aliminyuma sarılmış çikolataya hevesli gözlerle baktım, çok olmuştu çikolata yemeyeli.

En son ne zaman çikolatalı veya tatlı bir şeyler yediğimi hatırlamıyordum. Çikolataya aşırı bağlı kızlardan değildim, ama elime tutuşturulsa, affetmezdim.

Ve hayır, bu gerçek.

Öğlenden sonra aralıksız devam eden yağmurun, pencereye attığı silleleri kulaklağıma gelirken yavaşça pencereye yürüdüm. Perdeyi aralayıp, dışarıya baktığımda hırçın damlalar sanki bir anda beni hedefi almışcasına daha çok hızlandı. Asi bir tavırla yeryüzüne inen yağmurlar cama küçük çizikler atıyordu, günün yavaş yavaş kararmasıyla yakılan sokak lambaları yağmurun etkisiyle yanıp yanıp sönüyordu.

Aliminyuma sarılmış çikolatayı çırılçıplak bıraktığımda ağzımın sulandığı fark ettim, açtım ve kare şeklindeki, yer yer antep fıstıklarıyla süslenmiş bu çikolatayı ağzıma tıkabilirdim. Aç midemi dizginleyip çikolatadan bir ısırık aldım, çat diye bir kırılma sesi yükseldi.

Dişlerime kuvvet uygulamasını emrettiğimde ağzımda dağılan fıstıklarla kendimden geçtim. Gözlerim yavaşça kapanırken, damağımı yaran çikolatanın eriyişini keyifle bekledim. Ve beklemeden bir ısırık daha aldım, buzdolabında donduğu için biraz sertti ve tadının ağıza dağılması zor oluyordu.

Başımı pencerenin yanındaki duvara yaslarken sırtımda duvara yaslandı. Yağmur damlaları sert bir rüzgârla pencereye düşerken çıkardıkları sesler ruhumu okşuyordu. Bu sesi, ağzımda mayışmış tatla bıkmadan dinleyebilirdim.

Kulağımda çalan müzik, doğanın yazdığı notalardı.

Bir ısırık alıp, dişlerimle çikolatayı ağzıma hapsederken kirpiklerim birbirinden ayırıldı. Ağzımdaki çikolata parçası üst damağım ve dilim arasında sıkışırken kararmış gözlerle beni izleyen Bulut'u gözlerimi kırpıştırarak baktım.

Gözlerini kısmıştı, derinden bakan gözlerine karşılık verdim. İlk önce göz bebeklerinin kararmasından yansıyan kendimi gördüğümde çikolataya bulanmış dudaklarım aralandı. Daha sonra gözlerinde belirlen damarların keskinleştiğini gördüm, kaşları hafifçe gözlerine doğru kaymıştı.

Dudağının kenarını yukarı doğru kıvrılırken, "Ne yapıyorsun, Hâle?" diye sordu.

Tedirgin bir şekilde elimdeki çikolatayı havaya kaldırdım. "Çikolata," dedim, boğuk bir sesle. Sesim, ağzımda dolayı boğuk çıkmıştı.

Kaşlarını indirip kaldırdı ve elimdekine küçük bir bakış attı. "Çikolata."

Başımı hafifçe sallarken ağzımda eriyen parçayı boğazıma saldım. Çikolata ağzımda acı bir şekilde tadını bırakırken gözlerimi ısırık izlerimle damgalanmış çikolataya diktim.

"Kendinden geçmiş görünüyordun," dedi huysuz bir tavırla. "Tadını merak ettim açıkcası."

Gözlerini çikolataya dikerken dudaklarında alaycı bir gülüş belirmişti. Upuzun boyu bir yetmişlik boyuma hakaretti, boğazlı kazaklar onu daha uzun gösteriyordu. Kalın ve damarlı boynu görüş alanımda değildi, sert ve kemikli çenesi, kazağına dokunuyordu. O çikolataya bakarken ben onu izledim, gözünün altındaki o küçük ben, olağanüstü bir şeydi.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now