36. BÖLÜM: "İTİRAF KIVILCIMLARI"

21.7K 1.1K 285
                                    

Kodaline - High Hope

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...

~

Çırpınıyordum.

Şeffaf olması imkânsız kara okyanusta balık olmama rağmen boğulmamak adına deli gibi çırpınıyordum. Yüzmeyi bildiğimi zannedip en derine batmayı kabul ettiğimde kararlarım, yanlış noktasında alarm veriyordu. Şimdi battığım derinden çıkmak adına deli gibi çırpınıyordum, kaldığım bu dipte bozuk algılarım tamir edilmez hale geliyordu.

Kar taneleri gibi zihnime düşen düşüncelerim, orayı buz kütlülerine çevirmişti ve zihnime ulaşamayacak hale gelmişti. Kalbimin hasarlı yollarında ilerlemeye çalışan hislerim, ruhumu ele geçirmişti, dakikalar önümde saatlere dönüşürken esir alınan ruhumun başı boş gezdiğini hissedebiliyordum.

Lanet olası zihnime ulaşamıyordum.

Düşüncelerimi çözemiyordum, hangi ateşin söndüreceğini bulmaya çalışıyordum. Mantıklı yanım cevap vermeyip devre dışı kalırken iradesi düşük seviyelerde gezinen hislerim, kafamın içinde gezmeye devam ediyorlardı.

Yalnızlık, ruhuma aşılanırken saatin cızırtılı sesi, tüm seslerin önüne geçiyordu. Koyulaşan havadan sonra yanan sokak lambalarının loş ışık yaptığı salonda tek başıma otururken kimsesizliğin yoğun endişesini soluyordum. Gözlerim boşluğa takılmış, sırtımı koltuğun ayağına yaslamıştım. Bacaklarımı karnıma kadar çekmiş, kollarımı bacaklarımın etrafına sımsıkı sarmıştım.

Karanlık gölgesinde, gözlerim karanlığa alışmışken sessizliğin feryatlarını dinliyordum. Sessizlik, zehirli bir yılandan farksızdı, ruhumu çepeçevre saran sessizliğin sarmaşıklarından bir türlü çıkamıyordum. Tehlike çanları siyah duvarlarımdan yükselmeye başlamış, kulaklarımı doldurmaya başlamıştı.

Doğru yaptığımı düşündüğüm şeyler, hepsi yanlışın sularında boğuluyordu. Saatler önce beni bu evde, yabancılık hissini sonuna kadar tattığım bu evde tek başıma bırakmıştı. Onun yanına gitmişti, yüzüme bile bakmadan anahtarı vermiş, duraksamadan çekip gitmişti. Peki, ben neden hiçbir şey diyememiştim?

"Gidebilir," dedim alçak bir sesle, dakikalarca aynı şeyi söylediğimi bile bile. Mantıksız hareket ettiğimi hissedebiliyordum ve bundan şikayetçiydim. Kendini göstermeye başlayan Ay'ın yüzeysel ışığı suratımdaki endişeyi silmeye yetmiyordu.

Saatlerdir aynı yerde oturmaktan uyumuş olan kalçamı artık hissetmekte zorluk çekerken bilincimde karanlığa alışmıştı sanki. Yorgun bedenim rahat bir yer için kıvranırken boşluğa pedal çeviren zihnimde düşüncelerime yer açmaya çalışıyordum. Yeniden zirveye oturmalarını isterken hislerimin histerik kahkahaları kulaklarımı dolduruyordu.

Kalbimin topraklarından yetişen tazecik duygularım, aydınlanan tek şeydi. Gözlerimin önüne dökülen kişileri şu an delice merak etmemin nedeni neydi? Kalbimin ortasında tartışmaya dönmüş bu konu, kulaktan kulağa konuşulmaya başlamıştı. Sorular artıkça, kalbimin ortasındaki toprak bataklığa dönmüştü, duygularım, hala savaş halindeydi?

Peki, şu an ne yapıyorlardı? Olabilme ihtimali yüksek şeyler gösterime girerken parmaklarımı saçlarımın arasından sertçe geçirdim, dudaklarımdan çıkan kısık inleme, kalbimde yüksek sesli bir ağıta dönmüştü. Parmaklarım saçlarımda asılı kalırken bana ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Beni yanıtsız bırakan zihnimin alaycı kahkahası kulaklarıma dolduğunda öfkenin ağında çırpınmaya başlamıştım bile. Umarsızca hareket ettiğimi hissederken sızlayan gözlerimi kırpıştırdım, dudaklarımdan alınmak istenen hıçkırıkların ıslak imzası ruhumda damgalanıyordu.

HÜKÜMDARDonde viven las historias. Descúbrelo ahora