PROLOG - KESİT

19.9K 627 104
                                    

Uzun zamandan sonra merhaba ✋️ Prolog ve kesitle karşınızdayım, umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Keyifle okuyun.

Balmorhea - Remembrance

❄️

PROLOG

Adımlarım, sakin ve isteksiz bir şekilde ileriye atılırken benliğimin acı fısıltılarına anlam veremiyordum. Üzerimde ne olduğuna anlam veremediğim bir şey vardı, yük gibi... Ama en tuhafı, hiçbir şey olmamıştı. Bu aralar, okul ve ev dışında bir yere gitmeyen, evde bile huzursuzlukları yok sayarken içimde biriken yüke anlam veremiyordum. Ya bir şeyler oluyordu ya da olacaktı. Belki de kuruntu yapıyordum kendi kendime, bir şeyler düzene girmeye başladığı için normal karşılamıyordum belki de.

Uzun zamandır işlevde olan ayaklarımda küçük bir sızı baş gösteririken bunu pek de önemsemedim, evime gelmeye az kalmıştı. Öğlen okuldan çıktıktan sonra sokaklarda boş boş gezdiğim için ayaklarım ağrıyordu, ciddi anlamda bugün fazla yürümüştüm. Dolaşırken de bir araç kullanmamıştım, bir şey de yememiştim. Midem boştu, canım da istemiyordu yemek. Bu aralar garip olduğumun farkındaydım, aslında sakin gibi görünen hayatımda elimde olmadan bir şeyler gelişiyordu. Artık Çimen ile yakn olduğumu bile sanmıyordum, sevgilisi olan Hakan'la birlikte vakit geçirdikleri için benimle pek yakın değildi. İlk defa böyle bir şey olmuştu, Çimen'in sevgilisi her zaman olurdu ama ilk defa beni bu kadar arka plana atmıştı. Artık önceliği Hakan olmuştu, ona darılmıyordum ama yine de garip buluyordum. Çünkü bu aralar soğuk davranmaya başlamıştı, üstelik bunlar bir anda gelişmişti.

Kafamdan Çimen'i atmaya çalışırken, kulağımda çalan müziğin keyfini çıkarmaya çalıştım, kafamı enseme doğru eğerek gökyüzüne baktım. Gökyüzüne kutsanmış bulutlar, havanın kararmasıyla kararmış, siyahı çalmışlardı. Ayaklarım ister istemez durdu, gözlerimi ağırca kısarak bulutların oluşturduğu şekillere baktım. Her zaman, onları görmek istediğim şekilde görür, dakikalarca bakardım. Ay'ın titrek ışığını hissederken titrek bir nefes verdim ve evimin olduğu sokağa sonunda girdim.

Yürürken az da olsa telaşlıydım, büyük bir ihtimal babam hastaneden gelmişti. Hatta birazdan yemek masasına oturulacak ve bana her zamanki gibi sövmeye başlayacaktı. Babamın bazen eve gelmesini istemeyecek kadar bıktırıyordu beni, sıkıyor ve boğuyordu. Bazen nefes almam bile ona batıyordu, bakışları, içimdeki sevginin kökünü koparıyordu. Gece lambaları üzerime titrerken, babamın söylediklerine karşı sakin kalmam için kendimi tembihledim ve bahçenin demir kapılıklarını araladım. Yavaşça bahçeye adımlarken kulaklarımı çıkardım ve cebime sokuşturdum. Telefonumu elime aldığımda annemden birkaç mesaj vardı ama onlara bakmadım ve telefonu tamamen kapattım.

Evin önüne geldiğimde çantamdaki anahtarı çıkardım, mart ayının rüzgarı sırtıma çarparken kapıyı açtım ve beklemeden içeriye girdim. Burnum taze ev yemeklerinin kokusunu alırken midemdeki boşluğun selam çaktığını hissettim ama o anda da kusma isteğiyle dolup taştım. Hiç de hoşlanmadığım yemekler yapılmıştı, ciğer gibi... Kokusunu tanıyordum, bu evde bu kokuyu hemen her akşam alıyordum. Babam çok sevdiği için yaptırıyordu ama her zaman yaptırması benim yüzümdendi. Biliyordu sevmediğimi sırf bu yüzden yaptırıyordu. Bir de zorla yedirmeye çalışıyordu... İşkence gibiydi resmen... Hastalarını kurtaran adam, beni öldürüyordu. Ne garipti.

Montumu asıp çantamı kenara fırlatırken annemin sesini işittim. "Hale, sen mi geldin?"

Sesi mutfaktan geliyordu, dış kapının biraz ilerisinde bulunan mutfağa girdiğimde annemin tezgahta domates kestiğini gördüm. Büyük bir ihtimal salata yapıyordu. "Evet," diye mırıldandım kendi kendime. İçeriye girmemle evdeki yardımcımız, "Hoş geldin, Hale," dedi.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now