40.BÖLÜM: "TUTKUNUN SİLAHI" PART 2

31K 1.1K 139
                                    

Broods - Brigdes

I Will I swear - Long Day

~

"Daha ne kadar yürüyeceğiz?" diye mızmızlanırken ben bile sormaktan sıkılmıştım. Yorulan bedenimle olduğum yere düşmekten korkarken yavaş adımlarım iyice yavaşlayarak durma pozisyonuna sevinçle geçmişti. Biraz daha, durmaksızın yürüsem bayılacaktım sanki.

Benimde önümde, enerjisinden hiç bir şey kaybetmeyen Bulut, karanlığın bıraktığı sessizlikte gürleyen adım seslerimi duymadığında anlık duraksadı ve omzunun üstünden bana baktı. Durduğumu gördüğünde kaşları hızla çatıldı ve memnuniyetsiz bakışlarla beni baştan aşağı süzdü.

"Sabırlı ol," dedi, sokakta yankılanan gür bir sesle. Uzun sokak lambalarının direğinin oraya doğru birkaç sarsak adım attım. Parmaklarım, soğuk metal yere tutunurken ona yalvaran gözlerle bakmaya başladım. "Az kaldı."

Yürümeye devam edeceğimiz gerçeğini suratıma çarparken ümidi yok eden sesle omuzlarım aşağı doğru çöktü. Arabada süren uzun yolcuğumuzun ardından Bulut arabayı durdurmuş ve bundan sonrasını yürüyeceğimizi söylemişti. Saat dokuz civarı yürümeye başlamıştık, saat gece yarısını yokluyordu ve hala gelememiştik.

Araba çok uzakta kalmıştı, saatlerdir lüks evlerin sokaklarını turluyorduk. Ayaklarımın altı o kadar çok ağrımaya başlamıştı ki, dinlemeden bir adım daha atamazdım. Bacaklarım bir adımı daha kaldıramaz kadar güçsüzken, "Biraz dinlenelim, lütfen," dedim halsiz bir sesle. Yorgunluğum her yerime, uğursuz bir kan gibi akmıştı.

Tutunduğum direğe bir omzumu yaslarken bacaklarım yere çökmek için kıvranıyorlardı. Bedenimin ter içinde kaldığını hissederken Bulut'un bitmeyen enerjisine hayretle bakıyordum. Saatlerdir, sırtındaki çantayla yürümesine rağmen bir kez bile ter akıtmamıştı. Gür adımları, kuvvetle perçinlenirken saatlerdir ilk defa durmuştu. Ben ise sürekli durup birkaç rahat nefes alıp yürürmeye devam etmiştim.

"Olmaz," dedi katı bir ses, yorgunluğumu ayakları altına alarak. "Sanki ilk defa yürüyormuşsun gibi davranma."

Ağzım açık ona baktım. "Yoruldum," dedim üstüne basarak. "Sen yorulmamış olabilirsin ama ben yoruldum."

Arkamızda hiç bir iz olmasın diye arabayı kilometrelerce uzak bir yere park etmiş, beni düşünmeyerek o kocaman adımlarıyla beni pes ettirmişti. İnatçı tarafımın seslerine kulak kesilirken bacaklarımı kırarak yere doğru çöktüm. Kalçam, soğuk zemini yadırgarken umursamayarak uyuşan bacaklarımı zemine yavaşça bıraktım. Sırtımı demir direğe yaslarken, "Kalk hemen, Hale," diye sinirle söylenen Bulut'u duymazdan geldim.

"Bana ne ya," dedim omuz silkerek. "Oturacağım ben."

"Çocuklaşma," dedi sert bir ifadeye bürünen suratını ışık altında tutarak. Sinirli hali ürpertici gelse de, inatçı yanımın tezahüratları onun sesini en derine gömmeyi başarmıştı. Benim biraz ilerimde kalmaya devam ederken, "Gitmemiz gerek," dedi.

Bir kez daha omuz silktim. Hep onun dediği olmayacaktı. "Dinlenmeden şuradan şuraya gitmem," dedim son derece yıkılmayacak kararlı bir sesle.

Her zaman her şekilde onun isteğinin olmasından rahatsız olan yanım da inatçı yanıma tam destek vermişti. Yorgunluğum zaten inatçı yanımın her defasında sırtına vurup desteğini esirgemezken bakışlarımı sinir küpüne dönmüş adamdan hızla aldım. Başımı da aynı hızla direğe yaslarken kirlenecek olmam umrumda değildi.

Bacaklarımın uyuşukluğu yavaş yavaş geçerken dudaklarımdan rahat bir nefes dökülmüştü. Hızla inip kalkan kalbimin, göğüs kafesime attığı yumruklarının hafiflediğini hissettim. Yerlerde süründürülen enerjim, yeniden bedenime nakil edilirken rahatladığım, gerçeği zihnimde gergince, oradan oraya savrulan düşünceleri de ulaşmıştı.

HÜKÜMDARحيث تعيش القصص. اكتشف الآن