7.BÖLÜM: "SADAKAT BEKÇİSİ"

26.7K 1.3K 176
                                    

Nefes alışverişlerim bana zor gelirken ayakta durmayı öğrenmiştim.

Düşüncelerim kanla dolup taşarken sessizlik, çığ gibi büyüdü. İçine düştüğüm ateşin alevleri gözümün önünde canlanırken doğru dürüst kelimeleri seçip, kullanmakta zorluk seçiyordum.

Sıcaklığın içinde tüylerimi diken diken eden soğukluk, bedenimde buza dönüşmüştü. Karın taneleri başımdan aşağa dökülürken bakışlarım donuklaşıyordu. Hissetiğim soğuk öyle kuvvetliydi ki, oyunun kurallarını değiştirebilirdi.

Belki de yanı başımda olan Bulut Üntekin hissetiğim soğukla başa çıkmıştı. Bu yüzden avcumun içi boştu, yapabileceklerim sınırlıydı. Buz kütleleri etrafımızda çember oluşturmuştu, buzu eritecek ruhumun ateşiydi.

"Bunu paylaşman ne kadar doğru?" diye sordum, şüpheyle. "Hisar'a üye olanlar kimseye bir şey söyleyemez."

"O işler öyle değil," dedi sırtını koltuğa yaslayarak. "Ben Hisar'ın gizli tuttuğu adamlarından biriyim."

Bunu daha hiç duymamıştım. "Böyle bir sistemden haberim yoktu."

"Olay da bu zaten, Hisar'ın içindeki adamları dışardan denetlemek için çalışıyorum. Yöneticilerden başka kimse bilmiyor, Hisar için önemli olan sadakat, bilirsin."

Yutkunurken Bulut'a kısa bir bakış attım, bakışları üstümdeydi. Bakışlarındaki keskinlik, koyu yeşillerimi kana buluyordu. Behiç'le göz göze geldiğimde dikkatli bir şekilde bana baktığını gördüm. İnce dudakları gerilirken ellerini dağınık saçlarının arasından geçirdi.

"Senden çok var mı?" diye sordum, parmaklarımı birbirine kenetlerken.

"Yaklaşık 35 kişiyiz," dedi. "Bize SB diyorlar, yani Sadakat Bekçisi. İlk SB benim."

Sadakat Bekçisi. 17 yaşımdan beri Hisar'ın içindeydim ve böyle bir şey duymamıştım. Nasıl bu kadar gizli kalabilmişlerdi? Hisar'a katıldıktan bir yıl sonra kurulan bir grubun varlığından şimdi haberdar olmak sinir bozucuydu. Hisar gerçekten kurnazdı, orada yirmi yıldır olanlar vardı ve onların bu gruptan haberleri olmadığına emindim.

"Bir SB'nin ihaneti ölüm olur," dedim tecrübelerime dayanarak. "Bunu gerçekten yapabilecek misin?"

Bulut'un sorum karşında güldüğünü duydum. "Hâle," dedi alayla. Kafamı yana çevirerek ona baktım, gözleri alayla parlıyordu. "Behiç beş yıldır benimle."

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken, "Hisar hakkında her şeyi onun sayesinde biliyorsun. Bende dâhil," dedim.

Başını evet anlamında salladı. "Evet."

"Ne amaçlıyorsun?" diye sordum, göğsümde hafif bir sızı oluşmuştu.

"Bunu konuşmuştuk."

Yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım, sakin olmam gerekiyordu. Sorumları vardı, deli gibi merak ettiğim şeyler vardı. Hisar'a olan sözleşmemin bittiği an karşıma çıkan bir adamın amacını bilmek istiyordum. Hisar'ı bitirmek istiyordu, ama neden?

Zihnim allak bullaktı, içinde oluşan sorular cevapsızla intihar ediyordu. Direnen soruları zihnimde tepinip savaşa hazırlık yapıyorlardı. Soruların üstünde sorular eklerken cephaneleri kuvvetliydi. Karşılarında olan güçsüz bedenimdi, her şeyden vazgeçmiş biriydi.

"Kaç yaşındasın?" dedim Behiç'e dönerek.

"25."

Kaşlarımı çattım. "Bulut'a benim hakkımda ne söyledin?" diye sordum. Bulut'un yanımda olması umrumda değildi, hayatımı deşip, neden beni seçmişlerdi ki? Neden başkası değil de bendim?

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now