18.BÖLÜM:"BENLİĞİ SARAN AŞEKA"

23.4K 1.1K 33
                                    

Aslında bu bölüm 17. bölümün devamıydı ama bir sorun çıktığı için hepsini yayınlayamadım. Herkese İyi Okumalar...

~

Benliğimi saran bir aşekanın varlığını hissettiğimde artık her şey için çok geçti. Benliğimdeki umut kırıntılarından besleniyordu, akrep ve yelkovandan yayılan zaman kavramı büyürken o aşeka, iyi olan her şeyi kurutmuştu.

En acısı, hâlâ hissediyordum onu, aç kurt gibi geziyordu içimde.

Etrafım elektrikli bir tel örgüyle kaplanmıştı sanki, çemberin içinde çıkamıyordum. Artık anlıyordum, ruhum acıyla beslenmek için doğmuştu. Bedenime o acıyı öyle bir yavaşlıkla bırakıyordu ki, bazen bu acıyı taşıyacığımdan emin değildim.

Kalbimin duvarları bir kez daha sağlamlaştırılıyordu, sis perdeleri çoktan hazırdı.

Slow bir müzik, ingilizce kelimelerin arasından süzülürken kalabalık küçük bir isyanda bulundu, belli ki delice dans etmek istiyorlardı. DJ'in eline mikrofon aldığını nefesinin mekânda yankılanmasından anladım. Gırtlaktan gelen gülüşü kulaklarıma dolduğunda kalabalığın sesi bir radyonun sesi gibi kesildi, oldukça yavaş bir şekilde.

"Herkes eşini bulsun ve seçtiğim parçada dans etsin! Ben kaçar!"

Ve bir kez daha kalabalık inledi, sesler başımı zonklatıyordu. Sessizliğe bir su gibi ihtiyacım vardı, sessizliğin mağarası olsa, orada yaşamak için her şeyimi verirdim.

Bulut'a baktığımda yüzündeki düşünceli ifadenin beni ürküttüğünü hissettim, kaşlarını hafifçe çatmıştı. Beyaz ışık tam suratına vurmuştu ve rahatsız olduğu belli oluyordu. Kısık gözlerle Vural'a bakıyordu, dudakları düz bir çizgi halindeydi, alnı kırışmıştı. Düzgün burnunun ne kadar güzel olduğunu fark ettim, kalbim utançla tekledi.

Bulut'u resmen dikizliyordum, tam gözlerimi kaçıracakken beyaz ışığın altında parlayan mat siyahlarını bana çevirdi, sanki önüme siyah bir kâğıt atılmıştı. Parmaklarımdan akan kanla, kâğıdı boyayacaktım. Mat siyahların kan kırmızısıyla birleşimi kağıdın son haliydi, siyah yine handı, ama kan, kâğıda küçük darbelerini vurmasını bilmişti.

Yüzümde esen sıcaklığın, önümde uçuşan utanç bayraklarının sönmesini sağlamadı. Kirpiklerim neon ışıkların etkisiyle kırpışırken yutkunamadığımı fark ettim, kız benim bittiğimi söylüyordu ama Bulut aynı şeyi düşünmüyordu. Ben hâlâ yaşıyordum ve Bulut içimdeki aşeka gibi beni sömürüyordu.

Ruhumun acılı ayrılışından sonra bende gözlerimi kaçırdım, kıza döndüm. Bulut'un yakıcı bakışları hâlâ üstümdeydi. "Küpelerin," dedim, elindeki kristal bardağı mavi bir bezle silerken. "Hoş duruyorlar."

Kız başını kaldırıp içtenlikle gülümsedi, bardağı kenara koyarken yüzündeki gülümseme kaybolmamıştı. "Teşekkürler."

"Aslında tragusunu çok beğendim."

Kıkırdadı. "En sevdiğim piercing desem, iki kulağımda da var."

Titrek bir nefes alırken, müziğin yavaşlığı iyi gelmişti. "Bende yaptırmayı düşünmüştüm."

"Düşünme," dedi kaşlarını indirip kaldırırken. "Yap."

Cevap vermeyerek bakışlarımı ondan aldığımda hisler, bir zehir gibi aktı kalbimin duvarlarında. Göğsümün ortasında sanki hançer indirilmişti ve o acı nefes almamı engelliyordu. Ciğerlerime doldurduğum kirli havanın bedenime indirdiği yarıklar, sertçe yutkunmamı sağlarken oturduğum yerden düşmemek için kendimi zor tuttum. Avcum soğuk bar tezgâhına tuttunduğunda gözlerimin buğulaştığını fark ettim.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now