21.BÖLÜM: "RESSAM HİSLER"

23.5K 1.1K 53
                                    

Amy Winehouse - Back to Black.

İcazet almadan ruhuna, kalbine, beynine yerleşen şeytanlar, bugün senden ne yapmanı istiyorlar?

~

Günün ilk ışığı, suratımdaki karamsarlığa yarıklar açmak isterken ellerimi yüzüme siper ettim, gözlerim, uykumun kaçtığı yere giderken tepetaklak olmuş düşüncelerimi yakıp yok etmek istedim. Hislerim ressamdı ve tuvale vurdukları darbelerin renkleri, düşüncelerimi köreltiyordu.

Yalnızlığın verdiği acımasız duygular, saatin tik taklaması eşliğinde bedenime süzülürken şakaklarımdaki ağrı geçtiği için biraz olsun huzurluydum.

Huzur, benim gibi insanlar için fazla olan bir duygu, bir kelime.

Kolum yataktan aşağı doğru tavana asılmış bir beden gibi sallanırken odayı aydınlatan minicik sarı ışıkları reddedercesine yüzümü yastığa gömdüm. Ama aniden yükselen seslere kulak kesildim, bir kapının açılma sesinden sonra hiçbir zaman unutamayacağım sesin sertliğini hissederken neler olduğunu anlamaya çalıştım. Birkaç saniye sonra duyduğum ince sesi, zihnim ayırt etmeye çalıştım. Daha önce duyduğuma emindim.

Bir kız sesiydi.

Konuşma sesleri yükselirken kelimeleri seçmekte zorluk çekiyordum, yüzümü yastıktan kaldırıp huzursuz bir tavırla kapıya baktım. Duyduğum kızın sesinin volümü artarken avuç içimle yataktan destek alarak doğruldum. Üstümde emanet gibi duran yorganı üstümden attım ve çıplak tabanlarımın kahverengi parkeyle birleştirdim. Eşofmanımı yukarı doğru çekerken kapıya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Birbiriyle savaş açmış tellerimi arkaya doğru itip yavaşça kilidi çevirdim. Kapı küçük bir boşluk bırakıp aralandığında çatık kaşlarla salona bakmaya çalıştım. Başımın yarısı, sadece bir gözüm ve dudağımın, burnumun yarısı görünecek şekilde kapının kenarından seslerin geldiği tarafa baktım.

Ve gördüğüm görüntü, afallamama sebep oldu.

Sude Çillioğlu. Arkası bana dönük bir şekilde, uzun ve dalgalı kestane saçlarını havalanışına baktım. Yeşil montunun şapkası saçlarının aşağı doğru inişini bozarken uzun ve düzgün bacaklarının arasından geçirdiğin kot pantolonun altına giydiği kadife, bilekte biten botlarıyla oldukça zarifti. Botlarının topuğu, karşında sert bir ifadeyle bakan adamın boyuna az da olsa yaklaşırken Bulut'a bir şeyler söylediğini zor fark edebilmiştim.

Kafası hareket ederken yan profili ara sıra görüş alanıma giriyordu. "Bu aralar kötü bir dönemden geçtiğimi biliyorsun ve üstüne ayda bir kere görüşüyoruz resmen."

Bulut Üntekin. Yüzünden doğan sertliği tamamen avcumun içinde kavrarken siyah kaşlarını çatmıştı, mümkünmüş gibi daha çok çatarken uzun alt ve üst kirpikleri birbirlerine girdiler ve bu mesafeden mat siyahları, karanlık bir nefrete bürünmüştü. Üstündeki siyah, boğazlı kazağı ona çok yakıştığını şimdi fark ettiğim kirli sakallarına batıyordu. Saçları uzamıştı, daha iyiydi. Dudakları gerilmiş bir şekilde karşındaki sahte sevgilisi olduğunu varsaydığım kıza bakıyordu.

Görüş alanımı olabildiğince küçültmeye çalıştım, beni görmesi, en son istediğim şeydi.

Bulut dudaklarını araladı. "Uzatma, Sude," dedi despot bir tavırla. Ona karşı kullandığı tavrı görünce daha çok afalladım, genel tavrı böyleydi bu adamın. "Niye geldin, onu söyle."

Sude bir an duraksadı. "Bazen aramızdaki ilişkiyi unutuyorsun." Kelimeler ağzından çıkarken sesi titremişti.

"Sude," dedi. "Neden geldin?"

HÜKÜMDARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin