56.BÖLÜM: "CİNNETİN KIRBACI"

26.6K 978 677
                                    


Bölüm Şarkıları;

Fleurie - Hurts Like Hell

The NBHD - Daddy Issues

Fazıl Say - İnsan İnsan / Muhyiddin Abdal

🕯

56.BÖLÜM: "CİNNETİN KIRBACI"

Bir ceset partisinde tanıştım, bana dokunduğunda tenimi, göğün batımında boyanan kızıla döndüren bu adamla. İnsanların, bedenlerine geçirdikleri bez parçalarının bir öneminin kalmadığı, fani dünyanın boş işlerinin konuşulmadığı, bir kuşun kanadının yahut gülün dikeninin de söz hakkına sahip olduğu, çürümüş ve insanların toslamaktan sıkıldığı duvarların değil de kilidi herkeste olan kapıların olduğu ve ruhların hatlarına uygun karaketleri giydiği bir ceset partisiydi.

Maskelenirken acılar, biz katılanlar o anı zevkle izliyor ve çığlıkları dinliyorken baktı bana, bir çift siyah gözün ruhunu ilk defa gördüğüm için takıldı gözlerim benim de. Üstüne giydiği karaktere dikkatle baktım, bir daha göremeyecek gibi baktım çünkü kimsede böyle bir karakter yoktu. Mezarıma biri, su dökerken, biri özensizce bir demet çiçek bırakırken yanıma yaklaştı ve karşımda durdu.

Suyun su, çiçeğin çiçek olmadığını, onları kabul etmemem gerektiğini söyledi. Uzun uzun baktım ona, senelerin önümde biriktiğini hissederken reddedilmez sesini düşledim, kabuslarımı uykuya daldırdığını, rüyalarımı uyandırdığını zamansızca düşledim, ki zaten bu partinin ne başlama saati ne bitme saati vardı.

Zamansız bir ceset partisiydi.

Onun dediğini uyguladım, mezarın dışındakiler bana yerüstünün kudretini anlatmaya başladıklarında yeraltını düşünmek bile istemeyeceklerini söyledim. Acının beni yeryüzüne yeniden taşıyabileceğini anlatan o adam, beni kendine inandırırken bir şey içmek isteyip istemediğimi sordu. Boynuma taktığım benliğimle oynarken yalan içmek isterim, dedim. Bana zehirli bir gülümseme gönderdikten hemen sonra elime bir kadeh tutuşturdu, onun elinde de br kadeh vardı. Onun kadehindeki gerçekti.

Ben yalan içerken o gerçek içti.

Acısı kanayan, maskelere mesken olurken bana maskenin ta kendisi olduğumu söyledi, bende acının o olduğunu çoktan anlayacak kadar tecrübeli biriydim. Ona bunu söylediğimde, bana kadehinden uzattı, içmedim ve ona partinin sonunda içeceğimi söyledim. Keyfin bilir dediğinde partinin sonunun olabileceğini mi düşünüyordu, bende bilmiyordum.

Maskeler, resmiyetsiz bir ağıtla ruhlarına takılırken bana bu sefer aç mısın diye sordu. Doyumsuzca baktım ona, gözlerindeki kapılara özgürce girdim, ruhumun eteklerine her kapının girişinde onun ruhunun ismi takıldı, çıngıraklı bir yılan olduğumu düşünmeden edemedim. Açım dedim ama ruhunun kapılarında yazan yemeklerden başka şeyler istemeye başladım; güven, huzur, arzu istiyorum dedim. Güldü ve acıyı unuttun dedi. Bende güldüm, sen varsın, kimse ya da hiçbir şey senden daha acı olamaz dedim.

Ondan sonrası kalemi kıracak kadar şiddetliydi, acılar güce dönüştü ve ölümün araflığa savaş açıldı. Tabutlar kırıldı, toprak eşelendi, mezar taşları çatladı, ölüm nefes aldı. Ceset partisi sona erdi, ruhlar, maskelerle yeryüzünün kullanma kılavuzunu yırttı ve fani dünya, siyahlarla renklendi.

Yeniden can bulduğumuzu hissederken mekanın zemini ve tavanını birbirine sıkıştıran alkışlar beni kendimde getirdi, iki elin çarpışma sesleri, zihnimdeki o acı adamı uykusundan uyandırırken Bulut'un sırtımdaki eli, hareketlendi ve beni yavaşça doğrulttu. Öpücüğünü, iki göğsümle kaburgalarıma hapsederken gözlerimi kırpıştırarak hayran gözlerle ona bakıyordum.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now