12.BÖLÜM: "PİŞMANLIĞIN DOKUNUŞU"

27.7K 1.2K 66
                                    

Düşünceler, zihnin içinde bir bombadır.

~

Kafamdaki tuhaflık, bir yığın yalnızlığın içinde kavrulup duruyordu. Acımın çıplaklığı kalbimin ritmini değiştirirken ruhum, yorganın altından acımaklı gözlerle bana bakıyordu. Bedenim karagülün esaretine kapılmıştı sanki, karanlığın ötesinde bahsedilen ışığın varlığını hissedemiyordum.

Çünkü o ışık, yıllar önce kaybolmuştu.

Belki Çimen öldüğünde kaybetmiştim, belki Hisar'a üye olduğumda, belki de ellerim kana bulandığında... Zihnim, katil olmadığımı fısıldarken kalbim hâlâ kanın kokusu hissediyordu. Hakan'ı öldürmemiştim ama iyiliği perçinleyen ruhumu öldürmüştüm.
Kalbim, kendi ruhumun katili olduğumu düşünüyordu.

Çalan telefonun sesi, mutfaktan salona ulaşırken dalan gözlerimi kırpıştırıp oturduğum kanepede duruşumu düzelttim. Sırtımı gerip kulaklarımı açtım ve seslere kulak kesilmeye başladım. Kısık ve erkeksi sesi kulaklarıma sıcak bir esinti gibi uğrarken kelimeleri seçmekte zorluk çekiyordum.

Bu yüzden ayağa kalkıp mutfakta salona ulaşan dumanların arasında geçtim. Mutfak kapısının yanına durduğumda içeri bakma cesaretinde bulunmadan seslere kulak kesildim. Pencereyi açıp içtiğini mutfaktan yükselen soğuk havadan anlayabiliyordum.

"Bilmiyorum," diye karşı tarafı cevapladığında sesi sıkıntılıydı. "Sen biraz bekle, acele etmene gerek yok."

Kaşlarım çatılırken bir sessizlik oluştu, sanırım sigarasını içiyordu. "Herkesin beni nerede bileceğini sana söylemiştim," dedi dişlerinin arasından. "Tamam, hallet o işi. Benden haber bekleyene kadar bir işe bulaşma."

Kiminle konuşuyordu? Herkes derken kimden bahsediyordu? Telefonunu sertçe masaya bıraktığını haber veren sesi duyduğumda parmak uçlarımla eski yerime döndüm. Kanepedeki yorganı bacaklarıma örterken kalbim küt küt atıyordu. Sırtımı koltuğa yaslarken dudağımı dişledim.

Kafamdaki soru işaretleri artmıştı, alevin üstüne alev atılmıştı. Cevaplar suydu. Cevaplara ihtiyacım vardı. Onun hakkında bir şeyler bilmek istiyordum. Gizemli halinin beni büyülemediğini söylersem bu büyük bir yalan olurdu. Ama aynı zamanda korkutuyordu. Onu tanıyan birine ihtiyacım vardı.

Düşüncelerim birden stop ettiğinde zihnimin içine düşen harfler birleşti, ihtiyaç duyduğum zihnimde yankılandığında dudaklarım adını tellafuz etti. Behiç. Düşüncelerim tekrar hareket etmeye başladığında onu en kısa zamanda görmem gerektiğini düşünüyordum.

Bir şekilde babasına ait olan dükkana gitmem gerekiyordu. Nasıl gidecektim? Merkeze uzak bir sitedeydik, sanırım bir arabaya ihtiyacım vardı. Geçen gün Bulut ile birlikte gittiğimiz sanayi sitesine nasıl gideceğim hakkında bilgiye ihtiyacım vardı.

Teorilerim zihnimde tek tek çürürken arkamda adım seslerini duydum, çıplak ayakları parkede tok bir sesle yankılanıyordu. Vücudum kasılırken yüzümdeki ifadeyi silmeye çalıştım, bakışlarımı ona çevirdiğimde uyku mahmuru gözlerle bana kısa bir bakış attı.

Benim oturduğum kanepeye çöktüğünde bacakları iki yana açtı ve kanepeye iyice yayıldı. "Artık başlama zamanı geldi."

Sesindeki sertliğin üstüne çıkan hırsın altında erirken sertçe yutkundum. "Ne yapacaksın?" diye sorduğumda kaşlarını çattı, yaptığım imayı anlamıştı. İkimiz değil, o yapacaktı. İstediği de bu değil miydi?

"Hisar'a gireceğiz ve üyelik imzasını konuşacağız," dediğinde hâlâ kaşları çatıktı ve mat siyahlarının üzerinde anlandıramadığım bir maske vardı. Bir his, adlandırmak istemeyeceğim bir his.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now