PROLOG: "KÖTÜLÜĞÜN EBESİ"

19.9K 659 43
                                    

PROLOG: " Kötülüğün Ebesi"

İfadesizliği idama sürükleyip işkence yapan simsiyah gözleri, duvarların arasından çağlayan karanlıkla etrafı süzürken düşüncelerinin ölüm yağdırdığı zihni her zaman olduğu gibi meşguldü. Genç adam, kibirli soluğunu bulunmaktan hoşlanmadığı mekâna bırakırken gür ve gözleri gibi siyah kaşlarını olabildiğince çatmış, içmekten hoşlanmasa da, onu rahatlattığını hissettiği viskisini ağırca yudumluyordu.

Günahkârlıkla damgalanmış kötü niyetli fikirler, zihninde bulanırken bundan hiçbir şeyden hoşlanmadığı kadar hoşlanıyordu. İyi niyetli fikirler, deliksiz bir uykuya çekileli çok olmuştu, zihni kimsenin görmek isteyemeceği kadar sisli ve kasvetliydi. Kıvrımlı ve bir kadını bile kıskandıracak şekilde uzun kirpiklerinin çevrelediği mat siyahları, terk edilmiş ve rütübet kokan bir evden farksızdı. Dışarıdan herkesi kıskandıracak bir güzellikte olduğu gerçeği ona saçma geliyordu, ona göre o evin içide dışıyla aynıydı. Kimsesiz ve korkutucuydu.

Öfkenin sağlam kemiklerini her bir hücresinden şevkle tadarken bu hazı kimsenin verebileceğini sanmıyordu. Doyumsuz bir şekilde kötülük arıyor ve gördüğü kötülüğü kapmak için can atıyordu. Kötülük ve sertlik, ona nefes almak için lazım olan ve gereksiz aleti olduğunu düşündüğü kalbini gün geçtikçe köreltiyordu ve bundan hiç olmadığı memnundu.

Duygulara ve hislere karanlık yolunu kapatalı yıllar olmuştu, çünkü duygular, ona göre bir insanın aklını çelip onun mantığından ayıran bir fahişeydi. Ve onun fahişelerle işi olmazdı. Sert kabuklu fikirlerini çözebilecek tek bir insanın varlığına inanmıyor, acıyı ruhuna özümsemekten büyük bir zevk duyuyordu.

Sahte insanların, sahte samimiyetleri, ona buradan çıkma isteği uyandırırken görmesi ve izlemesi gereken aptalların olduğunu vurgulayarak kendisini burada kalmaya ikna ediyordu. Hırçın gözleri insanların yüzünde kabataslak dolaşırken bazı insanların boş bakışlarını hissedebiliyor ve zihninde onları defalarca öldürüyordu. Zihninde milyon defa öldürdüğü insanların yanında parmaklarından yükselen ölümcük kokuyu da zevkle soluyabiliyordu.

Parmaklarına özünü indiren kan, karanlığına ilk kucak açtığı gün doğmuştu. O gün doğarken, kalbini de parçalamış ve böyle olması gerektiğini vurgulayarak kötülükle beslenmişti. İçinin iç karartıcı görüntüsü, onun memnun ediyordu ama pençesini geçireceği insanları memnun etmeyecekti.

Pişmanlık, onun her hücresine hasret olsa da, o, buna tiksintiyle bakıyordu. Bir katilin kollarında pişmanlığın olmayacağını çok iyi biliyordu, onun karanlık kollarında ölüm vardı. Ölümün kara listesine, siyah harelerinde balçık görevi gören sertlikle hafızasına kanla kazıdığı isimlere bir kez daha öfkeyle baktı, öfke, yüzünün kıvrımlarına uzanırken genç adam da onları besliyordu.

Kokteyl masasına abandığı için tek ayaklı masa ayakta durmakta güçlük çekerken, gösterişli mekâna olumsuz bakışlar atmaktan geri kalmıyordu. Kalabalığın uğultulu sesleri, huzursuzluğunu körüklerken aptal adamların, aptal kahkahalarını parçalamamak için kendini zor tutuyordu. Sesler arttıkça ölümün peydahladığı sessizliğine kara lekeler düşüyordu ve bu, onun sinirini bozuyordu. Sesleri duydukta zihnindeki kötü fikirlere konsantre olamıyordu. Kulaklarına sessizliğin tonlaması vurulduğunda zihninde köpüren düşünceleri daha net duyabiliyor ve daha net planlar kurabiliyordu.

Gösterişli kapıdan içeriye giren üç kişiyi gören kalabalık onlara dikkatle dönerken genç adam, parmaklarının arasında eğrelti duran kristal bardağının ağzını dolgun dudaklarına dayadı ve ağzında beliren tadı içine çeke çeke içkisinden bir yudum aldı. Ağır tadına alışan boğazı, sertçe içkiyi boş midesine yolladı.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now