11.BÖLÜM: "MAT SİYAHLARIN HÂKİMİYETİ"

26.1K 1.2K 105
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli Okumalar...

♣♣♣♣

Vücudum kasılırken mideme giren ağrı, hücrelerimdeki siniri harekete geçirdi. Kağıda atılan bir noktaya benzeyen ağrı gittikçe şişiyor, nefes alışverişlerimi hızlandırıyordu. Kurtların arasındaki kuzunun ölüm kokusu ne kadar yüksekse benim ağrım o kadar yüksekti.

Kelimeler dilimin ucunda bir ipe bağlanıp intihar ederken zihnim sokaklarda başı boş gezen bir adama büründü. Ölümle ilgilenmedi, sadece arkasını dönüp yürümeye devam etti. Harfler çığlık attı ama arkasını dönüp bakmadı.

Zihnim ve içindekiler başka bir sokağa saptı.

O sokağa doğru koşmak isterken onun sesiyle beynim yeniden harekete geçti. Duyularım açıldı, garip bir durumun ortasında kaldığımı fark ettim. "Hâle."

Ses tonundan akan duyguları toplayamadan birbirleriyle karışıp, zihnimin gittiği yere gittiler. Kaşlarım yavaşça çatılırken avcumun içindeki bez parçasını var gücümle sıktım, tırnaklarım derime batıyordu.

"Ben," diye geveledim ağzımın içinde. Düşüncelerim tekrar benimle birlikte hareket etmeye başladı. "Bilmiyordum."

Çatık kaşlarını gözlerini göremeyeceğim şekilde çatarken dudakları gerildi. "Neyi?"

"Havlu," diyebildim. Kirpikleri aşağa doğru inerken hızlıca beni taradı, tenimin kıpkırmızı olduğuna emindim. Bakışlarındaki keskinliği sabitleyen çekici, sanki üstümde hissediyordum. "Rastgele elime alıverdim."

Gözlerini gözlerime sabitlediğinde kirpiklerimi kırpıştırdım. "Bir daha olmasın."

Başımı küçük bir kız çocuğu gibi sallarken yüzümdeki mahçup ifadenin karşında köpüren bir ifade vardı. Avcumdaki bez parçasını tutmaya devam ederken gözlerimi kaçırdım ve hızlıca bana verdiği odaya girdim.

Nefes nefese kapının dibinde soluklanmaya başladığımda parmak boğumlarımın beyaz olduğu elimi serbes bıraktığımda havlu, sert bir şekilde yere düştü. Lacivert rengindeki havluya düşüncelerimdeki tuhaf bir tatla bakarken yüzüm utançtan yanıyordu.

Nasıl böyle bir şey yapabilmiştim? Dalgınlığıma gelip onun havlusunu kullanmam aptalcaydı, onun havlusunu kullanırken ne düşünüyordum? Bulut'un benden hoşlanmadığını bile bile düşünmeden hareket etmiştim, beni kendi havlusuyla gördüğünde ne hissetmişti acaba?

En önemlisi, en son kullandığında yıkanmış mıydı?

Tiksinmek değildi bu, sadece utanç vericiydi işte. Çıplak bir şekilde havlunun içinden çıktığımda hâlâ yerdeki havluya bakıyordum. Dizlerimi kırıp yere eğildiğimde havluya uzandım. Avcumdaki bez parçasını burnuma yaklaştırıp dikkatlice kokladım. Tanrım, deterjan kokmuyordu. Aksine sigarayla harmanlanmış erkeksi bir koku vardı.

Bu havlunun içindeyken sigara içmişti, öyle mi?

İnleyerek havluyu sertçe yere bıraktığımda düşüncelerimdeki kedicik utançtan kıpkırmızı kesilmiş bir şekilde saklanacak yer arıyordu. Valizimin içinden iç çamaşırlarımı, siyah atletimi ve siyah kotumu aldım. Seçtiklerimi yavaş yavaş üstüme geçirdim. Evin içi sıcak olduğunda buz gibi tenim ısınıyordu, atletin üstüne siyah bir hırka geçirirken salondan televizyonun sesi geliyordu.

Komidin üstünde koyduğum kitaplardan birine elime geçirip yatağa oturdum. Sırtımı başlığa vererek bacaklarımı uzattım ve yatağa iyice yayıldım. Ayağımın dibindeki dağılmış valize kaşlarımı çatarak bakıp, elimdeki kitaba döndüm. Otobiyoğrafi romanının sayfalarında gezinip durmaya başlarken televizyonun sesi kulaklarımda uğulduyordu.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now