53.BÖLÜM: "SİYAH PIRLANTA"

20.9K 944 79
                                    

Keep On Loving You - Cigarettes After Sex

Hayatın beyaz sayfalarına düşen Güneş'in etrafında pervane olan Dünya gibi kalbimin siyah sayfalarına düşen acının etrafında pervane olan bir ruhum vardı.

Acı, ruhumun bileklerine geçirdiği kelepçeye tatmin olmuş gözlerle bakarken kemiklerimi sızlatan gerçeklerin yanında kalbimi sızlatan anlar vardı. Adımlarım, anın ezgisiyle uyum sağlarken ortada ironi denilebilecek bir durum vardı; adımlarım, acının esiri altındaydı ama bir yandan da acıyı şerbet gören adamın yanına gitmek istiyordu.

Odanın kapısında durduğumda kalbim vedanın ağıtını yakıyordu, Ela'yı görmem bundan sonra daha zorlaşacaktı. Tehlikeye yeniden adım atmıştım ve iyi şeyler beni beklemiyordu ve bu sürenin uzun süreceğini varsayarsak bu süre zaafında Ela'yı göremeyecektim. Onları defalarca kırmıştım ama artık benim yüzümden zarar görmelerini istemiyordum.

Kapana sıkılmış gibi hissettiğim zaman diliminde sökük perdenin ardından kalbimin odalarına düşen geçmişin gecesi vardı. Gece, yapay ışıklarla aydınlatılmaya çalışılıyordu, geçmişimin gecesi de umut ışıklarıyla aydınlanmaya çalışıyordu ama artık umut, en az geceyi aydınlatan yapay ışık kadar yapaydı. Gecenin hüküm sürdüğü sokaklar, beyaz ve siyah arasında kalan gri kadar karmaşık oluyordu ve yolu kaybetmeseniz de kendinizi kaybediyordunuz.

Geçmişimin yolları, benden beni alacak kadar karmaşık bir griydi.

Soluk boruma yapışan endişeyle soluğumu tek seferde dışarıya mahkum ederken uzandığım kapı kolunu kavradım ve daha fazla düşünmeye yer vermeyerek ağırca kapıyı araladım. Kapının menteşeleri, bana bir şeyler fısıldıyor gibiydi ama içim, dış etkenleri duyamayacak kadar gürültülüydü. Gürültü de sessizlik kadar korkutucuydu. Anormal insanların içi ya gürültülüydü ya da sessizlik hakimdi. İkisinin arası normal insanların bulunduğu araftı.

Kapıyı yavaşça aralayıp bedenimi içeriye soktuğumda görüş alanıma hemen girmişti, kapıyı açtığım an, yüzünü görebilmiştim zaten. İfadesizliğin ayak izlerinin bulunduğu yüzü, yine laptopunun ekranındaydı ama bu sefer, elleri klavyenin üzerinde nöbet tutmuyordu. Kollarını göğsünde birleştirmiş, oturduğu sandalyenin arkasına sırtını dayamış, ifadesizce ekrana bakıyordu. Kendimi neye baktığını merak ederken bulurken kapıyı açtığım yine uyuşuk hareketlerle kapadım. Bir yandan gitmek istiyor bir yandan gitmek istemiyordum.

Ama sonuç; onun istediği olmuştu. Dolaylı yoldan benim de.

Yüzümün sol tarafına düşen siyah tellerimi, kulağım arkasına sıkıştırırken odanın zemini çıplak ayaklarımla dövmeye başladım. İçerisi, diğer odalardan daha soğuktu ve ayak tabanlarıma zeminden yükselen bir soğukluk bulaşıyordu. Yine de etkilenmeyerek yürümeye devam ettiğimde geldiğimi bildiğine rağmen bana çevirmediği bakışlarının odak noktasını merak etmeye devam ettim, uzun kirpiklerin ucunda sıkıntılar olduğunu sezebilecek kadar dikkatli bakıyordum ona.

Ona doğru gitmek istesem de, yatağına doğru ilerledim. Çarşafları dağılmış yatağın sert süngerine temas ettirdiğim kalçamla birlikte sırtımı da ona dönmüş oldum. Hemen arkamda olan bakışlarını sırtımda hissettiğimde nefesim de derin bir telaş belirdi ve sert bakışları, sırtıma keskin bıçaklarını sokup sokup çıkarıyordu. Kaşlarını ağırca çattığını hissedebiliyordum ama komidinin üstünde duran beylik tabancasına bakmaya başladım. Hemen yanında polis kimliği ve emniyet amirliği kokartı vardı. Merak ediyordum da, Hakan bana gerçekleri açıklamadan önce bu odaya girsem bunları görür müydüm? Hiçbir zaman odasına girme cesaretine erişememiştim, aramızda derin mesafelere dayanarak onunla konuşma girişimde de bulanamamıştım. Belki de öğrendiğim için görünür bir yere koymuştu ama kendi evinde bir kere girmeye yeltendiğim odaların kapısını kilitlediğini hatırlıyordum.

HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now