47.BÖLÜM: "ACİZ ÇIRPINIŞ" (1)

19.3K 1K 109
                                    

Sia - Big Girls Cry

Hayal kırıkları, kalbinizin kapısının önüne dikildiğinde ne kadar kapıyı açmak istemeseniz de çığlıkları duymazdan da gelemezdiniz. Ve son kapıyı açtığınızda içeriye doluşan kırıkların ilk hedefi, herkesten sakındığınız umudu öldürmek olur. Umut, sizi güçlü olduğuna inandırırken siz de tüm benliğinizle onu korursunuz ama o, bir darbeyle yıkılır ve sadece acı veren bir koku etrafı sarmalar.

Umut yaşar ama fanidir.

Hayal kırıklığı yaşar ama ölümsüzdür, gitse de izini bırakmadan gitmez.

Paslı cümleler, zihnimin kaybetmek ve kazanmak arasında beliren ipince çizgide sarsak adımlar atıyordu. Kalbimin fitilini tutuşturan gerçeklerin bile zarif bir alevi vardı, berrak ve sonsuzdu. Düşünülmesi gereken çok şey, yapılması gereken çok şey vardı şimdi, şimdi her şey sandığımdan daha zor bir duruma girmişti.

Yıkılmanın miras bıraktığı güçsüzlük, ruhumu ıssız bir uçuruma düşürdü.

Duygularım, derin bir sessizliğin içine kıvrıldı, başının altında kaygının yastığı vardı. Üstüne örttüğü korkunun utanmaz ve yıkılmaz çarşafıydı. Gözlerini yumup olaylardan kaçmaya çalıştığında başka bir kabusun elçisi oldu.

Duvarlara keskin imzasını atmış ses, büyük bir gürültüyle de ruhumun duvarlarında yankılandı. Sesin yankısı, kulağıma bir çınlama kadar rahatsız verici şekilde ulaştığında bu sefer gelmesini istemedim. O, gelmeden buradan gitmek istedim. Bulut'la karşılaşmak şu an için gözüme çok zor gözüktü, gerçeklerin biat edilişini duymak istemiyordum.

Beni yere fırlatıp giden adamın kini, deponun her hücresine sinmişti, bunu hissedebiliyordum. Gözyaşlarımı dizginlemeye çalışmadan, betona oturmuşken dudaklarımdan çıkan hıçkırığa engel olamadım. Uzun zamandır ağlamamanın verdiği rahatsızlık kaybolurken yeni doğan acılarım, gözyaşlarımı emmeye başlamıştı.

Bulunduğum ortamda yankı yapan hıçkırığımı atlatamamışken bir hıçkırık daha dudaklarımdan firar etti. Bu sefer buz gibi elimi dudaklarıma dayayıp üçüncü hıçkırığa engel olmaya çalıştığımda gözyaşlarım, büyük bir hızla yenilendi ve yanaklarımı süslemeye devam etti.

Beni şok eden darbeyi üstümden atmaya çalışıp ayağı kalkmaya çalışacağım sırada demir kapı, büyük bir gürültüyle açıldığında kapının tokmağı duvarla iç içe girecek şekilde sert bir hamleydi. Başımı dehşet içinde kaldırıp yaşlı gözlerimi kapıya çevirdiğimde dudaklarıma dayadığım elim, titreyen dizlerimin üstüne düşmüştü.

"Hale!" Öncekinden daha yumuşak bir ses sundu bana. Yanaklarımı kavrayan damlalar, çenemde bir yol çizip boynuma süzüldüğünde orada idam ediliyordu. Ona nasıl bir ifadeyle baktığımı bende bilmiyordum ama yüzünde fırtınalar kopan korkunç ifade söküldü, çelimsiz ışığın yardımıyla gördüğüm kadarıyla yüzü, telaşla kaplandı.

Kapının dibinde beni gördüğünde duran adımlarına kuvvet bağlayıp bana doğru koşar adımlarla ilerlediğinde siyahlar içindeydi. Baştan aşağı siyahlar içinde olan adamın bana gelişini izlerken düşük omuzlarım, düşebildiği kadar düştü. Elinde, tutması gereken silahı vardı. O polisti. Bu gerçek çok ağır geliyordu, sezgilerim, yakınlaşabildikleri kadar yaklaşmışlardı bana.

Başımı eğip gözlerimi yumduğumda yerinden sökülen algılarımı takmaya çalışıyordum. Darmadağın olan saçlarım, tıpkı düşüncelerim gibi karmaşık olan tellerini yüzüme doğru çevrelerken sessizlikten yana olan hislerimi ürküten adım seslerini duyabiliyordum. Hislerim, iradesini kapatan çarşafın ucundan bize baktığında bu durumu kabullenemedi ve yeniden çarşafın ardına saklandı.

HÜKÜMDAROnde as histórias ganham vida. Descobre agora