KRL 32

22.5K 2K 796
                                    

-Dur hele, önce ne çözdün onu bi de bakalım.

-Mezarda olmayan kişi Elfida'nın çok değer verdiği biri.

-....

-Duydun mu beni?

-Tam duyamadım ne dedin bir daha tekrarla.

-Fatih Güneş diyorum, boş mezarın sahibi, Elfida Arslan'ın en sevdiği aşık olduğu kişi. Şimdi ikinci ip ucunu söyle bakalım.

-....!!

- Sana diyorum. Dilini mi yuttun?



- Sana diyorum. Dilini mi yuttun?

- Buradayım. Şimdi yapacağın şeyi söylüyorum. O boş mezarın içinde bulunduğu mezarlığın bekçisi vardı. Kıbrıs'ta kısa bir süre görmüştün, hatırladın mı?

-Evet hatırladım. Mezarcıyı diyorsun sen.

-Evet, o adamın kim olduğunu bul. Bu arada Fatih Güneş olayı üzerinden ne kadar çok ilerlersen o kadar çabuk yaklaşırsın Elfida'ya.

-Fatih Güneş işi bende tamam da bu mezarcı ne alaka.

-Polis olan sensin, ne alaka olduğunu sen bul.

-Bulurum sorun değil de, inşallah beni oyalamıyorsundur.

-Şimdilik bu kadar, diyerek telefonu kapattı. Yağız komiseri arayan gizemli kişi Elfida'nın ta kendisiydi. Telefonu kapattıktan sonra "Biliyordum senin olduğunu biliyordum. Oleeeey beee!" diye bağırdı.

İki gün önce gelen gizemli telefonun nereden geldiğini kimin aradığını bulmaya çalışmıştı. Bulduğu sonuçlar biraz garipti. Telefon Almanya’dan gelmişti. Bir almanın üzerine kayıtlıydı. Esas ilgisini çeken ise telefonla arayan kişinin Elfida şarkısını dinlemesiydi. Elfida yapbozun parçalarını birleştirince her şey daha da net olarak ortaya çıkmıştı. Mezarcı Fatih'in gömülmesini şüpheli ve ilginç bulmuştu. Annesi cenazeye katılmasına izin vermemişti. Son olarak da Fatih'in mektubunu okuyunca emin olmak için Yağız komisere oyun oynadı. Sonuç olarak Fatih'in mezarı boş. Bu da demek oluyor ki Fatih'in ölümü koca bir yalan. Elfida, Fatih'in böyle bir oyuna nasıl katıldığına anlam veremiyordu. Fatih yaşıyordu ama neredeydi? Almanya'dan arandığını göre Fatih orada olmalıydı. Elfida bunları düşünürken yatakhaneye Melek girdi.

Elfida'nın yüzündeki şapşal gülümsemeye takılarak " Hayırdır, yüzünde güller açıyor." diye merakla sordu. Elfida "Hiç öylesine.." diye karşılık verdi.

Melek inanmayarak "Peki öyle olsun. Ya ben sana bir şey diyecektim. Abim bahçede seni bekliyor. Seninle konuşacakları varmış. Ben gelmez dedim ama yine de sen bilirsin." dedi.

Elfida'nın keyfi yerindeydi Ateş'in yanına gidip canının sıkılmasını istemiyordu. Aynı zamanda ne söyleyeceğini de merak ediyordu. "Bi gidelim bakalım, ne yumurtlayacak acaba?” diye söylenerek yataktan atlayıp kapüşonlu yeleğini giyerek yatakhaneden çıktı. Merdivenlerden zıplayarak üçer beşer atlıyordu. Kapüşonu kafasına çekmiş, ellerini yeleğinin kollarının içinde saklayarak dışarı çıktı. Dışardaki merdivenlerden inince Ateş’in sağ taraftaki bankta tek başına oturduğunu gördü. Keyfini gizleme gereği duymadan yanına gidip banka oturdu. Ateş elindeki dokunmatik telefonu cebine koyarak Elfida’ya baktı ve kafasını önüne eğdi.

-Eee seni dinliyorum. Ne konuşacaksın benimle?

-.....

-Sana diyorum. Konuşmak için çağırmadın mı?

-Tamam kızım konuşacağım, sabret iki dakika.

-Bak baştan söyleyeyim. Keyfim yerinde. Sakın keyfimi kaçıracak bir şey söyleme.

-Yok keyfini kaçıracağını sanmıyorum.

-Ee söyle o zaman.

- Bak bu konuşmayı yapmak benim için çok zor. Çünkü daha önce böyle bir konuşma hiç yapmadım.

-Hadi oğlum, bütün gece seni bekleyecek değilim.

-Ben. Şey.. özür dilerim ve teşekkür ederim.

-Sen özür ve teşekkür... !!! Dünyanın sonu gelmiş olmalı. Hahaha

-Gülme ben ciddiyim.

-Pardon ya şaşırdım bi an.

-Bak zaten bu tarz cümleleri zor kuruyorum. Dalga geçme sende.

- Tamam tamam sustum . Peki neden özür diliyorsun ve neden teşekkür ediyorsun?

-Olanlar için.

-Ne oldu ki?

-Söyletme işte, aramızda geçen kötü olaylardan ve sana ettiğim hakaretlerden dolayı özür diliyorum.

-Hımm. Peki teşekkür sebebin nedir?

-Bu gün hayatımı kurtardığın için minnettarım sana. Şimdiye kadar hiçkimse bana iyilik yapmamıştı.

-İlginç.

-Nedir ilginç olan?

-Ben senin bu kadar kibar ve düşünceli olabileceğine ihtimal vermiyordum.

-Aslında öyleyimdir ama kimse bunu bilmez ve göremez.

-Neden?

-Bu beni zayıf gösterir. İnsanlara iyi davranmak onlara şımarıklık veriyor. Bu hayatta ne zaman zayıflık belirtisi göstersem merhamet etsem hep zarar gördüm. Kimse bana acımadı. Kimse bana merhamet etmedi. Çalıştım halkımı yediler. Kaç defa yurttan kaçtım. Her kaçtığımda kötü insanlar ile tanıştım. Onların bana yaşattıklarını kötülüklere şahit oldum. Beni sert ve kötü biri yapan insanların hepsidir. Ya bir tane iyi insan karşıma çıkmadı. Hep faydalanmak isteyen zarar veren şerefsizler vardı. İlk defa kötülük yaptığım biri bana iyilik yaptı o da sensin. İyi bir tanışmamız olmadı. Hatta sana küfürler ettim. Sürekli kavga ettik. Sen bunları düşünmeden hayatımı kurtardın ve az kalsın kendi canından oluyordun. Sana bir can borçluyum.

-Bak yaşadıklarına üzüldüm. Özrünü kabul ediyorum. Can borcuna gelince unut gitsin. Bana öğretileni yaptım. Kim olursa olsun zor durumdaysa yardım ederim. Ben bunun için eğitildim. Yani boş ver gitsin.

-Sen iyi birisin. Bu okulda olmayı hak etmiyorsun.

-Bu okulda olmayı hiç birimiz hak etmiyoruz. Bu okulda olmak hak edilecek bir şey değil, bir onurdur. Bu okulda olmak bir ayrıcalıktır.

-Saçma. Bu kadar delinin için de olmanın neresi ayrıcalık?

-Bunu belki şimdi değil ama sonra çok iyi anlayacaksın. Söyleyeceklerin bittiyse gitmek istiyorum. Yorgunum, yatmak istiyorum.

-Aslında bitmedi. Ama gitmek istiyorsan git.

-Bitir öyle gideyim.

-Utangaç biri değilim. Konuşmakta da zorluk çekmem. Fakat bu sefer farklı.

-Farklı olan ne? Ne diyorsun anlamıyorum?

- Bak içimden geldiği gibi konuşacağım ama senden bir söz vermeni istiyorum.

- Ne sözü?

- Söylediklerimi kimseye söylemeyeceksin. Dalga geçmeyeceksin .

-Tamam söz veriyorum.

-Umarım sana güvenmekle hata etmem. Bu gün bana yaptığın iyilikten sonra sana bakış açım değişti. Bir saattir burada seni düşünüyorum. Hayatımı kurtarmak için bana suni teneffüs yaptığından beri dudaklarının tadı ve kokusu aklımdan çıkmıyor. Nasıl oldu bilmiyorum ama sana karşı farklı duygular beslemeye başladım. Aklımdan çıkmıyorsun.

Elfida duydukları karşısında donup kaldı. Öylece Ateş'in gözlerine bakıyordu. Ne diyeceğini bilemiyordu. Hiçbir şey söylemeden ayağa kalkıp yürümeye başladı.

Ateş bir iki saniye Elfida'nın arkasından baktıktan sonra ayağa kalkarak peşinden koşup elini tutarak durdurdu.

- Bekle bir saniye. Hiçbir şey söylemeyecek misin?

KAYIP RUHLAR LİSESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin