Krl-1-Elfida 2.bölüm

En başından başla
                                    

Elfida, videoyu ilk defa görüyormuş gibi yapıp, "Belasını bulmuş, ellerine sağlık yapanın." dedi sakince.

"Hepsini hastaneye kaldırmışlar. Az önce Fatih geldi, biraz topallıyordu. Polis gelip onu götürdü. Videoda gözüküyor ya, sorgulayacaklarmış."

Elfida, "Sabah haber bültenini sunduysan derse girelim, Filiz'den laf yemeyelim yine." diyerek ayağa kalkıp sınıfa doğru yürümeye başladı. Hazal da peşinden koşturarak ona yetişmeye çalıştı.

***

Polis, hastane odasında gençlerin başında durmuş, sorular soruyordu. Kaan kasık ağrılarından dolayı zorlanarak, "Ben ne bileyim, polis abi. Yüzünü görmedik ki. Tek bildiğim, bir kızdı." dedi acı içinde.

"Peki, o saatte inşaatta ne arıyordunuz?"

Kaan, "Polis abi, biz arkadaşlarla geziyorduk. Fatih denen bu çocuk bize küfretti, biz de kavgaya tutuştuk. Sonra birdenbire o maskeli kız ortaya çıktı. Sonra da olanlar ortada işte." diyerek arkadaşlarını gösterdi.

"Peki, size bunu yapan kişi hakkında bir fikriniz var mı? Size zarar verebilecek biri falan, yani şüphelendiğin hiç kimse yok mu?"

Kaan biraz düşündükten sonra cevap verdi. "Aklıma kimse gelmiyor, polis abi."

"Pekala, Fatih sizden şikayetçi olmadı. Siz ondan şikayetçi misiniz?"

Kaan hiç tereddüt etmeden, "Biz arkadaşız, öyle küçük bir dalaşma oldu. Şikayetçi falan değiliz. Öyle değil mi arkadaşlar?" dedi. Arkadaşlarının hepsi kafa sallayarak, "Değiliz." dediler.

Polis memuru gereken bilgileri alınca Fatih'i göstererek, "Bu öğrenciyi okuluna bırakın." deyip Komiser Yağız'ın yanına gitti.

"Komiserim, gençlerle görüştüm. Kayda değer bir şey söyleyen olmadı. Hiçbiri maskeli kızı tanımıyor."

Komiser Yağız'ın ciddi bir kişiliği vardı. Kafasına taktığı bir olayı sonuçlandırmadan rahat etmezdi. Bir kızın maske takıp beş kişiyi dövmesi büyütülecek bir şey değildi. İşi büyüten ve ilgisini çeken, bu gençlerin üzerine kırmızı eldiven atılmasıydı. Henüz 34 yaşında olmasına rağmen üstün başarılar elde etmişti. Polis kolejini birincilikle bitirmiş, yetenekli biriydi. Kırmızı Eldiven hakkında efsanevi hikayelerden başka bilgi edinememişti ama böyle bir örgüt olduğundan emindi. Gizliden gizliye defalarca araştırmaya kalksa da her seferinde sonuçsuz kalmıştı. Bu nedenle bu dosyayla bizzat kendisi ilgilenmek için amirinden ricada bulunmuştu. Amiri basit bir kavga olayıyla zaman harcamaması gerektiğini söylese de ısrarlarına dayanamayarak kabul etmişti.

Kafasında onlarca soru vardı. Lakin bir soru vardı ki cevabı çok önemliydi: Bu kız, Kırmızı Eldiven'e özenen biri mi, yoksa gerçekten ekip üyesi miydi? Her halükarda örgüt hakkında bilgisinin olabilmesi ihtimali başarılı komisere heyecan veriyordu. Ayrıca uzun zamandır Kırmızı Eldiven imzalı cinayet işlenmiyordu. Özenti olma olasılığı yüksek, diye geçirdi içinden. "Çünkü kırmızı eldiven sadece cinayetlerde imza olarak kullanılırdı. Bu kız birkaç kol bacak kırıp eldiven atıyor ve sosyal medyada paylaşıyor. Kırmızı Eldiven örgütü hiçbir cinayeti şov amaçlı yapmadı." diye sesli düşündü. "Kemal!" diye bağırarak yardımcısını çağırdı. Kemal koşarak içeri girip, "Buyurun, Komiserim." diyerek cevap bekledi.

"Bilişimcilerden maskeli kız videosu hakkında bir haber çıkmadı mı? IP adresi bulunamadı mı hala?"

Kemal, "Komiserim, ben tekrar gideyim. Baskı yaparsam hızlanırlar biraz." diyerek müsaade istedi.

Bilgisayar ekranında dondurulmuş maskeli kızın gözlerine dikkatlice baktı. "Umarım basit bir özentisindir. Gerçi öyle olsan bile Kırmızı Eldiven hakkında mutlaka bir şeyler biliyor olmalısın. Senin gibi toy bir kız, benim bile bilgi alamadığım bir örgütün imzasını kullanıp dövdüğü kişilerin üzerine kırmızı eldiven atıyorsa mutlaka bir şeyler biliyordur. Seni bulacağım acemi maskeli." Komiser, ipucu bulabilme umuduyla videoyu tekrar tekrar oynattı.

***

Okulda öğlen arası olmuş, Elfida ve Hazal kantine inmişlerdi. Yan masalarında oturan okulun havalı kızları kendi aralarında dedikodu yapıyorlardı. Kızlar içinde en havalı olan Melis, "Kalkın, bu ucube iştahımızı kaçırır." deyip gülmeye başlayınca Elfida sinirle kafasını çevirerek kızın yüzüne baktı. Dayanamayıp ayağa kalktı ve Melis'le göz göze geldi. Gözlerini Melis'in gözlerine dikip sert bir şekilde bakınca Melis'in içi ürperdi. Elfida, dişlerini sıkıyordu. İşaret parmağını sallayıp her harfin üstüne basarak, "Bana bak." dedi. Lakin annesine söz vermişti. Parmağını indirip hiçbir şey söylemeden kantine gidip bir çay istedi. "Hasan amca, sucuk var mı?" diye sordu. Kantin işletmecisi kır saçlı Hasan amca, "Sucuklu tost mu istiyorsun kızım? Hemen yaparım." diye cevap verdi. Elfida, "Hayır, hayır tost istemiyorum, ekmek arası sucuk istiyorum ama pişirmeden. Acaba mümkün mü?" diyerek ricada bulundu.

"Ama kızım, çiğ çiğ yenir mi? Maazallah dokunur, rahatsız eder mideni."

"Sıkıntı yok, amca. Sen ver, ben yerim."

Kantinci, hemen hazırlayıp verdi. Elfida sucuk ekmeğini ve çayını alarak Hazal'ın yanına geçti.

Hazal iğrenerek, "Yaa ne yapıyorsun? Manyak, o öyle yenir mi?" derken şaşkınlık içinde Elfida'nın çiğ sucuk yemesini seyrediyordu.

Elfida, Hazal'ın rahatsız edici bakışlarını umursamadan çiğ sucuğunu şapırdatarak yiyor, çayını içiyordu. Fatih hafif topallayarak kantine girip yanlarına geldi. "Kızlar, müsaade var mı oturmaya?"

Kızlar, "Geçmiş olsun." diyerek oturması için yer gösterdiler.

Fatih, tiksinmiş bir ifadeyle burnunu kapattı. "Bu ne koku böyle, ölmüş fare mi yediniz?"

Elfida sucuk yediğini hatırlayarak eliyle ağzını kapattı. Hazal kahkaha attı. "Fare değil, seninki çiğ sucuk yedi." Elfida masa altından Hazal'ın dizine tekme attıktan sonra ağzını tutarak lavaboya koştu. Fatih gülerek, "Ne oldu buna şimdi?" dedi.

"Utandı, enişteciğim utandı."

Fatih, enişte kelimesini duyunca çok mutlu olmuştu. "Hadi, bir kola söyle de içelim. Ben ısmarlıyorum."

Elfida dişlerini fırçalarken, kantinde ona laf atan Melis tuvaletten çıkıp ellerini yıkamak için lavaboya yaklaştı. Göz ucu ile Elfida'ya bakıyordu. Elfida lavabonun kapısına yönelip kilidin üzerindeki anahtarı çevirerek kapıyı kilitledi. Kız bunu görünce, "Ne yapıyorsun be?" diyerek kapıya yöneldi endişeli bir şekilde. Elfida kızın kolunu tutarak ters çevirip lavaboya yapıştırdı. Melis, önünde eğilmişti. "Bıraksana, kolumu kıracaksın." dedi korkuyla.

Elfida, "Sesini çıkarma, bir daha bana laf atarsan kafanı klozete sokar bütün tuvaletleri saçlarınla temizlerim." diyerek diş fırçasının sapıyla kalçasına vurdu. Melis'i tekrar kendine çevirip duvara yasladı. Yakasından tutup fırçanın sapını boynuna dayadı. "Beni anlıyor musun, sürtük?" diye bağırdı. O havalı halinden eser kalmayan Melis, zangır zangır titreyerek yalvarmaya başladı. "Söz, bir daha ağzımı açmam. Ne olur bırak beni."

Elfida sakinleşerek Melis'in gömleğini düzeltti. "Aferin, böyle akıllı ol. Bir daha da ayağıma takılma." dedikten sonra kapıyı açıp dışarı çıktı. Melis, çizilen boynunu tutup Elfida'nın peşinden dışarı çıktı. Lavabodan çıktıklarında garip bir şey dikkatlerini çekti. Öğrenci dolu olması gereken okul koridorunda hiç kimse yoktu. Sınıfa girdiler, kantine baktılar, kimse yoktu. Melis de kimsenin olmadığını görünce korkup Elfida'nın peşinden yürümeye devam etti.

Elfida arkasına dönerek, "Nerede lan bu millet?" dedi kendisine bakan şaşkın Melis'e.

KAYIP RUHLAR LİSESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin