Krl - 1-Elfida 1.bölüm

Start from the beginning
                                    

Filiz Hoca alaylı bir ifadeyle, “Elfida Hanım, hoş geldiniz. Buyurun lütfen, yerinize geçin. Biz sizi bekleriz, dersin ne önemi var?” diyerek dalga geçtikten sonra elindeki cetveli masaya vurdu. “Susun bakayım! Şaklabanlar! Geç kızım sen de yerine, bir daha geç gelirsen almam derse seni, bilesin. Burası Dingo’nun ahırı mı? Herkes kurallara uyacak!” Marker kalemi alıp tahtaya bir şeyler yazmaya başladı. Elfida aksayarak en arkadaki sırasına, Hazal’ın yanına geçip kollarını masaya koydu. Yüzünü de kollarının üzerine koyarak uyku moduna geçti. 

Hazal omzundan dürterek fısıldadı. “Ne oldu dizine? Yoksa Kaan ve serseri tayfası sana bir şey mi yaptı?” Elfida cevap vermek yerine omuzlarını silkmekle yetindi. Fatih gözlerini bir saniye bile ayırmadan ona bakıyordu. Bu yaptıklarının hesabını soracaktı. Kaan ve arkadaşlarına öfkeli bir şekilde bakıp sabırsızlıkla teneffüs zilinin çalmasını beklemeye başladı. 

Elfida, uyku moduna geçtiği okul sırasında Kaan’ı bir güzel pataklamanın hayalini kuruyordu. İstese bunu çok da rahat yapabilirdi. O, Aziz’den olma, Sıla’dan doğmaydı; Arslan ailesinin bir ferdiydi. Sıla onu, güçlü bir kız olarak büyüsün, hiç kimse ona zarar veremesin, bir erkeğe ihtiyaç duymadan kendini savunabilsin diye özel olarak yetiştirmişti ama çok mecbur kalmadıkça kavga etmeyeceğine de söz verdirmişti. Bir öğrenci gibi davranmalı, aldığı özel eğitimlerden kimseye söz etmemeliydi. Eğitim amacı normal insanlarla kavga etmek değil, örgüte hizmet etmekti ama Elfida henüz örgüte hizmet için yetiştirildiğini tam olarak bilmiyordu.

Tüm bunları düşünürken aklına mükemmel bir fikir geldi. Kimliğimi saklarsam ve kim olduğum anlaşılmazsa sorun olmaz, diye düşündü. Teneffüs zilinin çalması ile Filiz Hoca sınıftan ayrılmıştı. 

Kaan, “Uzaylı Elf, canın çok acıyor mu?” diye laf atarak gülmeye başladı.  Elfida duymazdan gelip cevap vermezken Hazal, “Geri zekalı, aptal! Kendi gücünde insanlar ile uğraşsana, ne istiyorsun zavallı kızdan, ne zararı var sana?” diye bağırdı. 

Kaan gülerek, “Sen konuşma, avukat. O ucubenin duruşu bile görüntü kirliliği, göz zevkimi bozuyor.” dedi. Bu sırada Fatih, Kaan’ın yanına kadar sokulmuştu. 

“Senin göz zevkine sokarım lan, ibne! Gücün kızlara mı yetiyor, bana da vursana erkeksen!” diyerek kaldırdığı yumruğunu Kaan’ın gözünün üstüne indirdi. Fatih’in yumruğuyla ortalık birden karıştı.  Kaan ve Fatih birbirine girdiler. Kaan’ın ekibi Fatih’i ortalarına aldı ve vurmaya başladılar. Elfida daha fazla dayanamayarak kafasını kaldırıp, “Yeter!” diye bağırdı.  Herkes olduğu yerde durmuş, ona bakıyordu. Tam o sırada ders zili çalmış ve matematikçi derse girmişti. Gençler üstünü başını düzelterek yerlerine oturdular. 

Matematikçi Kazım Hoca gülerek, “Len! Ahıra mı girdik, sınıfa mı belli değil. Sesiniz iki kat alttan geliyor. Tepişmeyin! Hepinize bir çarparım, kırılıp bölünürsünüz. Sonra kırılan parçalarınızı yapıştırıp toplarım. Artık yapışmayanlar kalır, onları da siz çıkarır çöpe atarsınız.” dedi. “Vay arkadaş! Adamları döverken bile dört işlem yaptım. Nasıl bir matematikçiyim ben ya?” diyerek böbürlenip tahtayı silmeye başladı. 

Sınıfın kızları Fatih’in etrafında pervaneydi ama Fatih, Elfida’dan başkasına bakmıyordu. Kaan ve arkadaşları gruplaşmış, Fatih’i bir yerde kıstırıp dövmenin planını yapıyorlardı. Çıkışta takip edip uygun bir yerde attığı yumruğun hesabını sormak istiyorlardı.

Beden dersinde öğretmen, antrenman yaptırdıktan sonra öğrencileri serbest bırakmıştı. Hazal ve Elfida oturmuş, müzik dinliyorlardı. Fatih yanlarına doğru gelirken Kaan ve arkadaşları önünü kestiler. Kaan, “Attığın yumruğun hesabını vereceksin, bu iş burada bitmedi.” diyerek tehdit etti.

KAYIP RUHLAR LİSESİWhere stories live. Discover now