Zihin

2.1K 190 29
                                    

Kabuğumdan sıyrıldığımı hissediyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kabuğumdan sıyrıldığımı hissediyorum. Parlak bir yerdeyim. Tarif et deseniz filmlerde gördüğünüz cennet imgesinin içine düştüm derim. Belli bir düzlem yok, büyük bir ağacın dallarına kurulu salıncakta kardeşim sallanıyor. Onun yanına gidiyorum. Küçücük, tam da aileye en muhtaç olduğu çağında. "Sen gerçeksin değil mi?" diyorum.

Dökülen dişlerini sergilercesine gülümsüyor, sevimli bir tavşan gibi. Kısa kesilen kumral saçı dağınık. "Senin zihninde gerçeğim."

"Anlamıyorum."

"Beni sen var ettin abla. O evde o kadar uzun saatler hatta günler boyunca yalnız kaldın ki kendine hayali bir kardeşi yani beni ürettin." Salla dercesine bakıyor bana.

Derin bir nefes alarak yanına gidiyorum. Ellerim minik sırtında ve onu itiyorum. Yaylanıyor, salıncak hızlandıkça kahkaha atıyor. "Ama hep seninleydik, seni herkes gördü."

"Beni kimse görmedi. Hastalandığında ben hastalanmışım gibi davrandın ve komşudan yardım istedin. Bakkala hep sen gittin. Ben kitaplara gömüleceğim diye, parkta tek başına oynayan hep sendin. Tektin. Adım bile yok benim. Hep kardeş dedin. Yetişkin hayatında bile beni kimse görmedi. Yurt dışında olduğumu söyledin, böylece zihnin karışmayacaktı."

"Karışıklık ne zaman başladı?" diye soruyorum. Bir hikaye dinler gibiyim, sanki bulutların üstünde süzülüyorum. Hiçbir şey hissetmiyorum.

"Sır Sepeti hesabın tetikledi her şeyi. Geçmişin ciddi travmalarla dolu, yüzleşmek senin için zordu. Bu yüzden ailenden kimseye bahsetmedin. Sonra sevdiğin kişi yani Sarp seni terk etti, kullanılmış hissettin. Anıl da kendini düşünerek hareket etti. Bu dünyada neden var olduğunu sorgulamaya başladın içten içe ve çok geçmeden zihnin üçüncü bir kısma bölündü. Okuduğun her yeni sırla insan içinin sonsuz genişliğini fark ettin. Kendi hayatından tiksiniyordun ve millete ahkam kestiğin için kendinden nefret eder hale geldin ve zihninin bu yeni kısmı seni kurtarmayı görev bildi. Küllerinden doğan bir Beril'i var ettin. Katil aslında en başından beri sendin, yani senin bir başka kişiliğin."

"Aslında her şey en başından beri belliydi. Beril ve Sır Sepeti bile iki farklı kişiydi." Hissizliğim devam ediyor, bu yüzden her şeyi mantıklı bir şekilde analiz edebiliyorum.

"Kendini hep eleştirdiğin için buna artık somut bir şekilde müdahale etmek istedin." Kardeşim salıncaktan iniyor. Toprak zemine oturarak bağdaş kuruyor. Artık her şeyi çok net hatırlıyorum. İkinci bir telefonum var ve aynı anda ikisinden de kendime mesaj gönderiyorum ama aslında katil bir başka Beril, farklı bir kişilik. Bu yüzden onun yaptıklarını hep unutuyorum. "Burası zihinlerin birleştiği havuz olmalı." diyorum. Tam o anda aynadaki aksime bakarmış gibi kendimi karşımda görüyorum. O da beni inceliyor. "Diğer Beril." diyorum selam namına. Neon renkteki sarı ruju dudağına sürmüş, saçı rastalı, üstünde yırtık pırtık giysiler var. Asi bir hava yayıyor etrafa.

"Demek sepet sendin." diyor.

"Katil de sen." diye karşılık veriyorum.

Zihnimde toplanan kişiliklerim bir arada. Gerçek hayatta bunların hiçbirini hatırlamayacağım.

Diğer Beril de kardeşim gibi bağdaş kurarak zemine oturuyor. "Seninle mesajlaşmak keyifliydi. Ruhunun derinliklerini görebiliyor, seni çok iyi tanıyordum ama kim olduğunu net olarak asla çözemiyordum. Yaptığın hataları görmen gerekiyordu, çünkü sırların peşine düşerek kendi ruhunu hırpalıyordun ve beni de yoruyordun."

"Belki de bu yüzden müdahale etmek istedin."

Omuz silkiyor Diğer Beril. "Kim bilir, belki de."

"Bibloyu koyan sendin ve ruju da." Bunlar bir soru değil.

Onaylarcasına başını sallıyor. "Bardakların yerini de ben değiştirdim. Farklı bir kişiliktim ve bunu sağlamlaştırmanın yolu değişimden geçiyordu. Biblo ise sana bir mesajdı, ailenin üç kişilik olduğunu gösteriyordu. Diğer yandan ben de aslında ihmal edilen bir çocuğum ve o bibloyu alarak sıcak bir yuvayı temsil eden bir şeyin evimde, gözümün önünde olmasını istedim."

Artık her şeyin farkındayım. Diğer telefonumda hem kardeşime büründüm hem de benden daha farklı o Beril'e dönüştüm. Aralıklarla nükseden unutkanlığım da bunu örtbas etti. Farklı kişiliklerin birbirini bilmemesi gerekiyordu sonuçta. Eve giren biri de yoktu, katil hep evde duran biriydi zaten.

Kendi sonuma koştuğumu bilmeden katili aradığıma inanamıyorum. Geçmişimi bile ben eşelemişim. Aklıma takılan kopuk kopuk sahneler ve belli başlı ipuçları yüzünden benden gizlenen şeyler olduğunu zaten biliyordum ve her birinin dökülmesi için çabalamışım. Sonunda geçmişim de aydınlandı ve katile yani diğer kişiliğime yaklaşmak bendeki semptomları hem hızlandırdı hem de artırdı.

Kardeşimin yanağını okşuyorum, diğer Beril'e ise sıkıca sarılıyorum. "Kimse sevmese bile ben sizi çok seviyorum." diyorum. Etrafta farklı farklı eşyalar ve binalar şekilleniyor ve ben... zihnimin bu kuytu yerinde uzunca bir süre saklanıyorum.

Sır Sepeti Where stories live. Discover now