Kolye

2.1K 214 27
                                    

İçeride sadece Helin'in annesi var; kızının kopyası bir kadın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçeride sadece Helin'in annesi var; kızının kopyası bir kadın. Aynı saç kesimi, aynı zarafet ve incelik. Klasik, kadife kumaş kaplı, lacivert bir kanepenin kenarına oturmuş, dergi karıştırıyor. Parlak kağıdın üzerinden lambanın ışığı yansıyor. Duvarların yarısı koyu yeşil boyalı, yere yakın yarısı ise beyaz zemine kahverengi şeritli kağıtla kaplı. İç mekanı daraltan bir seçim olmuş. Saraylara yakışan aşırı şatafatlı mobilyaları da düşününce klostrofobi hissim artıyor. Zenginler konfordan ziyade gösterişi önemsiyor. Rahat edeceği, gözüne şık gelecek minimal seçimlerde bulunmuyorlar; aksine en pahalısı neyse onu alıp evlerini uyumsuz eşyalar deposuna çeviriyorlar.

Hadi ama, tepeden sarkan şu koca avizeye bir bakın. Neredeyse bir fil kadar büyük ve tavus kuşu gibi süslü. Evin en vakit geçirilecek alanı olan bu salon tam bir ölüm yuvası. Burada yaşasam o avizenin altından her geçişimde tedirginlikle ürperirdim.

Neyse ki fakirim. Yani... en azından bu aileye göre.

Helin'in annesi dergiyi karıştırmaya ara verip yuvarlak camlı gözlüklerinin üstünden bizi süzüyor. Gözlüğün altın zinciri gözümü alıyor, saçma sapan bir şekilde gülümserken buluyorum kendimi. Yalnız olacağımızı varsaymıştım, evde bir ebeveyn görmek beni huzursuz ediyor. Zengin ama yine de kızına değer veren bir anne diye düşünüyorum. Bazı zenginlikler parayla ölçülemiyor ne yazık ki.

Üzerime üşüşen kasvet hissiyle Helin'in odasına ilerliyorum. Teklifsiz bir karar bu, çünkü konuşacağımız konu özel ve etrafımda herhangi bir anne figürünün dolanmasını istemiyorum.

Peşimden geliyorlar. "Yalnız olmak isteyebileceğini düşünmüştüm." diyor Helin Anıl'ın arkasından içeri girerken ve kapıyı kapatıyor.

Helin'in odası şeker pembesi, çift kişilik yatağının etrafı tülle çevrili ve tavandan, yapay sarmaşık dalları sarkıyor. Kitaplık yok, kocaman bir giysi dolabı duvarı boya boya kuşatmış. Dolabın ön yüzüyse tamamen aynayla kaplı. Hiç durmadan insanın kendisini görmesi tuhaf bir durum. Kendinle yüzleş odası derim ben hep buraya.

Odalar insanın kişiliğini yansıtır mı bilemem ama buradan birkaç çıkarım yapmam gerekseydi Helin'in toz pembe düşlerin ardına saklandığını, sahte bir kişilik sergilediğini ama bundan rahatsız olup sürekli kendisini eleştirdiği analizinde bulunurdum. Yapay eşyalar ve aşırı pembe renkle birlikte ayna fazlalığı bana bunu düşündürürdü.

Siz ne düşünürdünüz merak ediyorum.

"Sana nasıl bir mesaj geldi?" Direkt konuya giriyorum.

Helin telefonunu bana doğrultuyor. Anıl'a gidenin aynısı ve mesajı gönderen de elbette ki @sepetkatili. "Amacı ne?" diyor Helin. "Açıkçası mesajı çok önemsememiştim, birinin beni işlettiğini düşündüm. Anıl bana sorduğunda önce hayır dedim, bana böyle bir şey gelmedi. Çünkü aklımdan bile çıkmış."

"Sonra ısrar ettim ve Helin'in hafızası nihayet keskinleşti." Anıl kollarını birleştirerek Helin'e dik dik bakıyor. Kinaye kokusu alıyorum. Ne yani Helin bu durumu gizlemek mi istedi? Kaşlarım istemsizce çatılıyor.

"Peki başka kime gitmiş?" Soruyu sorduğum anda zil çalıyor ve çok geçmeden Ceren içeri giriyor. Arkasından da Umut. Umut tek omzuna astığı sırt çantasının ipini çekiştirerek odayı inceliyor. Gergin görünüyor, hatta yüzü solmuş. Ceren ise meraklı bir tilki gibi ve fazla coşkulu. "Burada neler oluyor? Biri beni aydınlatabilir mi?" diyor.

O sırada Sarp içeri giriyor, gözleri doğrudan benim gözlerime kenetleniyor. Bakışları yumuşak, merak dolu ve endişeli. İçim ısınıyor ve önemsendiğimi hissediyorum. Bunca olaydan ve görüşülmeyen onca zamandan sonra onun için hala kıymetliyim. Bunu hak ediyor muyum? Bilmiyorum.

"Evet, arkadaşlar..." diyerek beklentiyle bakıyorum onlara. Hepsi karşımda inci gibi dizilmiş. Kıymetli taşlardan örülü bu kolyenin beni boğmaması için uğraşmak zorundayım. "Her birinize gönderilen bir mesaj var ve bu mesajların içeriğinin aynı olduğuna emin miyiz?"

"Ne mesajı?" Ceren boş boş bakıyor hepimize. "Hey, ne mesajı diyorum. Burada neler dönüyor, biri bana açıklayabilir mi?"

"@sepetkatili sana mesaj atmadı mı?" diye soruyor Helin, kıvrımları narince oyulan bir heykele benziyor.

"Hayır." Ceren çok net ve bu yüzden kafası karışmış görünüyor.

Anıl diğerini söndürmeden paketinden bir sigara daha çıkartıyor. "Ama o parti gecesi Ceren de oradaydı? Herkese gittiyse mesaj neden ona da gitmedi ki?"

Ve tam o anda cevabı görüyorum. Sanki havada asılı ve neon ışıklarla iyice belirgin. "Çünkü..." diyorum ağırlaşan bir sesle. "Ceren'in benden gizlediği hiçbir şey yoktu. @sepetkatili sırların dökülmesini istiyor ve bence... Her biriniz bunun için uyarıldınız. Şimdi gençler, dökülün bakalım."

Sır Sepeti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin