Yürüyüş

2.5K 227 14
                                    

Gerisin geri salona dönüyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gerisin geri salona dönüyorum. Bizimkiler kaotik bir yarışma programına dalmış durumda. Ceren çekirdek çitliyor, Helin çöpler için kullanılan kaseyi elinde tutuyor. İki kız yan yana ve pürdikkat halde.

Usulca Sarp'ın yanına sokuluyorum. Sarp beni kendine çekerek şakağıma öpücük konduruyor. Onun kokusunu içime çekiyorum, beni rahatlatacak tek şey bu. Bir anlığına bakışlarını üzerime çeviriyor. "Kalbin çok hızlı atıyor." diyor. "İyi misin?"

"Tuvalette örümcek gördüğümü zannettim." diyorum ama farkındayım, deli gibi terliyorum. Soğuk ter dökmek deyimini dibine kadar yaşıyorum. Şakaklarımdaki saç telleri ıslak ve kıvrık. Yüzüm kireç gibi beyaz olmalı.

Sarp göğsü hafifçe sarsılarak gülüyor. "Seni küçük korkak." diyor. "Hayvan sever Beril tür ayrımı mı yapıyor yoksa."

"Boş bulundum, dalga geçme." diyorum ama Sarp'ın yaklaşımı sayesinde gerilen her bir kasım gevşiyor. Ona sıkıca sarılıyorum. "Bugün biraz erken ayrılsak olur mu? Seninle bir şey konuşmak istiyorum."

Sarp sırtını dikleştiriyor. "Bir sorun yok öyle değil mi?"

Buna nasıl bir cevap vermem gerektiğini bilemiyorum. Ortada muhtemelen birden fazla sorun var ama hiçbirinin beni ya da bizi etkilemesini istemiyorum. Bir an için yine sadece Sarp ve Beril'in olduğu o yalnız dünyaya ışınlanmak istiyorum. Hep beni seven bir kalabalıkla çevrelenmek istedim ama ilk kez isteklerimi sorguluyorum. Çünkü insanla birlikte onun tüm özellikleri de var oluyor. İyi ya da kötü, duygular ve istekler... Hepsi bir paket. Sarp bana birçok insan kazandırdı ama bu kazançlar bana Sarp'ı kaybettirebilir de. Bunu idrak etmek oldukça tuhaf geliyor.

"Sadece... Seninle yalnız kalmayı özledim." diyorum.

"O zaman kalkalım." Sarp beklemeksizin ayaklanıyor. Elimi tutarak beni de kaldırıyor. "Biz kaçıyoruz." diyor. Kızlar oturdukları yerden bize bakıyor. Ceren dudaklarında çekirdek kabuğuyla bize el sallıyor. Helin ise sadece gülümsüyor ve televizyona geri dönüyor.

Dış kapıyı açtığımızda ve o ağır kütle hareket ettirerek ses çıkardığında Anıl kendini gösteriyor. "Erkencisiniz gençler."

"Biraz baş başa kalmak istiyoruz. Yoksa sizden sıkıldığımız falan yok." Sarp o kadar tatlı gülümsüyor ki ondan gözümü alamıyorum ama bir noktada Anıl'ın karanlıkla çevrelenmiş bir bakışını yakalıyorum. Habis bir karanlık değil bu, sadece kendisini yakan, tutuşturan, kıskançlıkla dolu bir karanlık.

Böylece duyduklarımın doğruluğunu teyit etmiş oluyorum. Bazen bir bakış insana her şeyi anlatır. Gözler kişinin aynasıdır ve Anıl da... irislerindeki o yoğun parlaklıkla, bana olan hislerini belli ediyor.

Sarp'ı beklemeden dışarıya çıkıyorum. Taş basamakları adımlarken elimi pütürlü duvarda gezdiriyorum. Her dairenin önünde kişiliksiz, ruhsuz paspaslar var ve her birinin üzeri yığınla ayakkabı kaynıyor.

Herkes ne kadar da kalabalık, diye düşünüyorum. Acaba insan ilişkileri onlara neler yaşatıyor?  Yalnızlık bu kadar sade ve basitken neden kargaşayı arzuluyoruz, neden hayatımızda insan istiyoruz? Bilinmezi mi seviyoruz gerçekten de, o günün bize neler getireceğini bilememeyi... Şaşırmayı... Ve bunları insanlar sayesinde yaşıyoruz.

Kavga gürültüye rağmen neden topluluktan kopamadığımızı işte o an daha iyi anlıyorum. Yaz gecesi serinliğinde Sarp'ın elini tutarak dar sokakta yürüyorum. Dünya sessiz ve benim zihnim inadına gürültülü.

Bu şekilde uzunca bir süre yürüyoruz.

Sır Sepeti Where stories live. Discover now