42.Bölüm

865 93 68
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar. (:

***

"Merhaba. Bora ben, Meriç'in kuzeniyim." dedi büyük bir gülümsemeyle esmer çocuk ve elini uzattı.

"Öyle mi? Çağla ben de. Çetin'in ablasıyım." diye cevap verdi sinsi kız ve memnuniyetsiz bir şekilde ona uzatılan eli sıktı.

"Çok memnun oldum. Çetin, niye hiç bahsetmedin bir ablan olduğundan?" diye sordu Bora bakışlarını uzun boylu çocuğa çevirerek.

"Beni çok sever ama ben de şaşırdım. Niye hiç benden bahsetmedin Çetinciğim?"

Çaktırmadan onları dinleyen Meriç "Bayılıyor sana, o yüzden bahsetmemiştir. Canım sevgilim nasıl desin benim ablam bir yılan diye?!" diye kendi kendine söyleniyordu.

Çetin "Fırsat olmadı hiç." diye geçiştirici bir cevap verdi.

"Aa Meriççiğim sana hoş geldin demeyi unuttum. Long time no see." diyerek Çağla adımlarını Meriç'in yanına yönlendirdi.

"Daha uzun zaman olmasını dilerdim." diye geveledi ağzında Meriç ona doğru gelen kıza bakmayarak.

"Efendim canım?!" diye sordu Çağla, anlamamış gibi yaparak.

"Nasılsın diyorum? Duydum ki kendine yeni bir hobi edinmişsin. Ralli falan yapıyormuşsun arabayla hah." dedi Meriç gülerek.

"Çok iyiyim biliyor musun?! Sana da tavsiye ederim. İstersen gel bir gün beraber yapalım, çok eğleneceğinden eminim." diye cevap verdi Çağla aynı Meriç gibi sevecen gülümsemesini yüzüne yerleştirerek.

"Hı, hı. Geleyim de sonra şarampole yuvarlanayım." dedi Meriç tekrar gülümsemeyle. Onların bu hoş sohbetini Çetin ve Bora sadece dinlemişlerdi. Bora neler döndüğünü henüz anlamamıştı. Gerçekten şakalaştıklarını sanıyordu. Çetin ise Çağla'nın bir pot kırmaması için huzursuzca yerinde kıpırdanmıştı. Eğer bu sohbet biraz daha devam etseydi onları bölüp Çağla'yı odasına gönderecekti.

"Sen ve şakaların. Neyse ben odama çıkıyorum biraz dinleneceğim. Size iyi eğlenceler." dedi Çağla onların yanından ayrılarak.

***

Hoş sohbetin ardından kendi evine dönen Meriç ve Bora, akşam yemeğini yemiş, televizyon izlemeye başlamışlardı.

"Çağla'yla iyi anlaşıyorsunuz sanırım. Oysaki bana onun yılan olduğunu söylemiştin." dedi Bora, kanallar arasında gezerek. Bir türlü izlenecek bir şey bulamamıştı.

"Ne demezsin?! Bayılıyoruz birbirimize. Ayrıca ondan uzak dur, o gerçekten tehlikeli ve kötü biri." diye bir uyarıda bulundu Meriç. Sinsi kızdan neden nefret ettiğini, neler yaşandığını şimdilik kuzeni Bora'ya anlatamazdı.

"Bence abartıyorsun. Neden onu sevmiyorsun ki?"

"Boş ver sen onu, uzun hikaye. Çağla'dan uzak dur, yeter." dedi Meriç, kuzenine son uyarısını yaparak. Bora elbette, Meriç'in abarttığını düşünüyordu ve Çağla'dan gerçekten hoşlanmıştı.

Bulaşıkları yıkayan Meriç'in telefonu çalınca Bora ona seslendi "Meriç, telefonun çalıyor."

"Ellerim köpüklü şu an. Bırak çalsın." diye cevap verdi Meriç işine devam ederek.

"Canım olur mu öyle?! Belki önemlidir." deyip Bora çalan telefonu açtı. Tabii Meriç bu kısmı suyun sesinden ötürü duymamıştı.

***

Meriç bulaşıkları yıkadıktan sonra salona geçti ve kimin aradığını kontrol etti.

"E hani cevapsız arama yok?!" dedi Bora'ya bakarak.

"Yok çünkü telefonu açtım. Arkadaşınmış." diye cevap verdi Bora uzandığı yerden.

"Kim arkadaşım? Çetin mi?" diye sordu Meriç merakla.

"Hayır. Eymen diye bir çocuk. Yarın spora mı gidecekmiş ne, senide çağırıyor. Ben de yüzyüze tanışmak istedim kendisiyle, geliriz dedim. Nasıl olsa yarın evdeyim."

Meriç "Bana sormadan niye kabul ediyorsun ya?" diye sordu kızgınlıkla.

"Ne var bunda canım. Arkadaşın değil mi?"

"Uzaktan bir arkadaşım işte, yakın değiliz. Gidemem ben spora falan. Arayıp iptal edeceğim şimdi." dedi Meriç telefonunu yeniden eline alarak.

"Ayıp olur lan. Anlaştık artık, hem aynı zamanda Çağla'nında arkadaşıymış."

"Hay Çağla kadar taş düşsün başına. Bana mı sordun anlaşırken? Ayrıca hangi ara o kadar bilgi edindin sen ya?" diye sert bir tepki gösterdi Meriç.

"Edinirim ben öyle. Abinim ben senin. İtiraz yok, gidiyoruz."

***

Ertesi sabah...

Sabah erkenden uyanan Meriç, dediğim dedik kuzenini gitmemeleri için nasıl ikna edeceğini düşünüyordu.

"Günaydın abiciğim." dedi Meriç hafiften öksürerek.

"Günaydın. Kahve?" diye bir teklifte bulundu Bora.

"Yok ben çay içeceğim, boğazım ağrıyor da." dedi Meriç hasta numarası yaparak. Aklına gelen tek plan buydu.

"İyi misin? Hasta mı oldun?" diye sordu Bora çay yapmaya başlayarak.

"Bilmiyorum ki ya. Üşüttüm herhalde, halsizim."

***

"Sabah erkenden nereye böyle?" diye sordu Çetin, ablası montunu omuzlarına atarken.

"Eymen ve Bora ile spora gidiyorum. Bir sakıncası mı var?" Bu seferde planının içine Eymen ve Bora'yı katmıştı sinsi kız. Eymen'in sayesinde Bora'yla tesadüfen karşılaşmış gibi yapıp, esmer çocuğu avucunun içine alacaktı.

"Bora mı, o ne alaka?" diye tekrar bir soru yöneltti Çetin.

Çağla "Bana kanı ısınmış. Bakarsın benim de ona kanım ısınır." diye cevap verdi. Çetin ablasının yine bir şeyler karıştırdığını anlamıştı ve buna izin vermeye niyeti yoktu.

"Aklında şu an ne varsa onu yavaşça oradan çıkar. Bora'yı da aklından çıkar." dedi Çetin ciddi olduğunu belirterek.

"Yani adım çıkmış dokuza, inmez sekize." diye bir sitemde bulundu Çağla. Ablasının oyunlarından oldukça sıkılan Çetin, artık ipleri kendi eline alması gerektiğini düşünüyordu. Geç bile kalmıştı.

"Sayende ablacığım, sayende. Artık rahat dursan iyi olur. Kendi hayatıma burnunu sokmayı bırak."

"Ablanla konuştuğunu unutuyorsun!" diye ciddi bir uyarıda bulundu Çağla.

"Sen de benim neler yapabileceğimi unutuyorsun. Yoluma sakın çıkma abla!" dedi Çetin ciddi bir ifadeyle. Çağla tehdit edildiğini, kardeşinin ses tonundan anlamıştı.

"Diyelim ki çıktım... Ne olur?" Sinsi kızın geri adım atmaya niyeti yoktu.

"Pişman olursun!" diye cevap verdi Çetin kısık bir ses tonuyla.

"Ben yaptığım hiçbir şeyden pişman olmam." dedi sinsi kız gülümsemeyle.

"O zaman sana 'Kadir' desem?! Bu pişmanlığını hatırlamana yardımcı olur mu?" dedi Çetin. Bu sefer ablasını fena halde köşeye sıkıştırmıştı ve ipleri kendi eline almıştı.

***
Umarım beğenmişsinizdir. (:

Entrikalar Prensi | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin