91.Bölüm

263 32 67
                                    

Bol bol yorum atıp, aşağıdaki yıldıza dokunursanız beni çok mutlu etmiş olursunuz. Keyifli okumalar.😊❤️

***

Elleri kelepçeli bir şekilde polis arabasına bindirildiğinde Meriç o an gerçekten bayılacak gibiydi. O kötü hissi tarif edebilecek cümleyi düşünmüştü kısa bir süre yolculuk yaparken. Fakat bulamamıştı. Yanındaki sevgilisi onu sakinleştirmeye çalışsa da bu çok zor bir durumdu.

Çetin ise her ne kadar soğukkanlı görünmeye çalışsa da bu sefer fena tökezlediklerini kabullenme yolundaydı. Ardından dikkatini gözyaşları akan Meriç'e verdi ve kelepçe yüzünden iki elini birden kaldırıp sevgilisinin yaşlarını sildi.

"Ağlama artık lütfen. Suçsuz olduğumuz anlaşılacak ve oradan çıkacağız. Belki içeri girmemize bile gerek kalmaz." dedi Çetin yine sevgilisini motive etmeye çalışarak.

"Umarım dediğin gibi olur. Yoksa ne yaparız orada..." dedi Meriç korkudan titreyen vücudunu sıkarak.

Çetin gizliden sevgilisinin elini tutarak "Oraya birazlığına girmek zorunda kalsak bile sana kimse bir şey yapamaz! Yanında ben varım, seni canım pahasına korurum." dedi kendinden emin bir şekilde.

"Bunu daha önce de yaptın. Daha fazla benim yüzümden başın belaya girsin istemiyorum. Oraya girsek bile sakin sakin bir köşede oturacağız, sen de biraz alttan alacaksın." dedi Meriç bu sefer o sevgilisini sakinleştirmeye çalışıyordu. Çünkü biliyordu ki genç oğlan çabuk öfkelenip parlayan bir yapıya sahipti ve bu onların başını derde sokabilirdi.

"Tamam, senin için daha uysal olmayı deneyeceğim. Yalnız atladığın bir detay var. Bu sefer senin başın benim yüzümden belada." dedi Çetin, hâlâ sarışın çocuğun elini tutmaya devam ediyordu.

"Aramızda senin benim mi var Çetin ya? Bir sen belaya bulaşacaksın, bir ben... Bizim kaderimi böyle yazılmış. Alışacağız artık." dedi Meriç sessiz ama dramatik bir isyanda bulunarak.

***

İfade verdikten sonra mecburi olarak dava çözülene kadar tıpkı Çetin ve Meriç gibi, Çağla'nın da serbest kalması mümkün değildi. Ürkek adımlarla bir yanında memur olmak üzere ceza evinin demir parmaklıklı koridorlarında yürürken etrafı da aynı ürkeklikle inceliyordu Çağla. Ayağına mecburen giymiş olduğu terlikler ise şimdiden onu rahatsız etmişti ve bir türlü alışamamıştı.

En sonunda kalacağı koğuşun kapısı sesli bir şekilde açılınca elindeki yorgan ve yastıkla artık içeri girmişti ve tüm gözler onun üstündeydi. Bu atmosfer ondan oldukça uzak, onun için oldukça yabancıydı. Çağla korkulu gözlerle etrafı incelerken "Allah kurtarsın." sesleri yükselmeye başlamıştı. Kimisi yüzüne sinsi ve alaycı gülümseme takınırken, kimisi hiç umursamamıştı yeni gelen kızı.

Yavaş adımlarla koğuşun ranzaların olduğu tarafına ilerleyen Çağla'yı "Sosyete de buralara düşüyorsa vay bizim halimize." diyen bir kadının sesi durdurmuştu. Kadının alay ederek söylediği cümleden sonra kahkahalar havaya karışmıştı.

Ranzalardan birine geçen Çağla, elindeki eşyaları bir kenara bıraktı ve yatağın kenarına ürkek tavırla oturdu.

"Allah kurtarsın bacım." diye yükselen seslerin ardından kısık bir sesle "Sağ olun." diyebilmişti sadece. Yanına yaklaşmakta olan üstü başı pek de iyi görünmeyen kadını görünce huzursuzca kıpırdandı Çağla.

"Bacım seni niye tıktılar içeri?" diye sordu kadın yatağın demirliklerine yaslanarak.

"Cinayet. Ama ben suçsuzum." diye cevap verdi Çağla hızlıca.

Entrikalar Prensi | bxbWhere stories live. Discover now