1.Bölüm

21.3K 801 813
                                    

Öncelikle bu hikayeyi çok severek yazdığımı söylemek istiyorum. (Gelecekten bir mesaj; hatalarımın farkındayım fakat yazarak kendimi geliştirdim. Buna siz de ilerleyen bölümlerde şahit olabilirsiniz. Bu yüzden sizden ufak bir ricamdır yazım hatalarıma takılmamanız. Şimdiden teşekkürler.😊) Umarım beğenirsiniz. Vote ve yorum atarsanız beni çok mutlu etmiş olursunuz, desteğinize ihtiyacım var. İyi okumalar.😊❤️

P.S. "KAFESTEN HAYATLAR" ve "CENNET ELMALARI" adlı kitaplarıma da beklerim.🫰🏻

***

Başım çok büyük bir beladaydı ve bu sefer nasıl kurtulacağımı bilemiyordum... Planladığım gibi gitmemişti işler. Hatta bir plan bile yapamamıştım daha. Maalesef hayat böyledir, siz bir şeyler planlarken o da sizin haberiniz olmadan sizin için bir şeyler planlar, bu her zaman böyledir. Soluksuz kalsamda koşmaya devam ediyordum ve arada sırada arkama bakmayı ihmal etmiyordum.

Peşimdeki tehlikeyi düşündüğümde daha fazla durmamam gerektiğini ve maalesef evlerden birine girmek zorunda kaldığımı anlamıştım. Mecburen o eve girecektim, başka çarem yoktu.

Saklanmaya devam ediyordum bir yandanda etrafı kolaçan ediyordum. Birden arkadan ağızımı kapayan bir el ile yere yığıldım ve o kişide benim üstüme düştü. Gözlerimi araladığımda karşımda yani üstümde bir çocuk vardı. Nefesi yüzüme çarpıyordu ve kaşları çatıktı. Bense gözlerimi patlatmış ona bakıyordum...

***

Bu sabah...

Üniversitenin ikinci haftasıydı ve mutluydum. Bu kadar iyi olacağını hiç düşünmemiştim, tabi beklentilerim bu yöndeydi ama beklediğimden daha iyi çıkmıştı. Hemen bir arkadaş edinmiştim, ben bile kendime şaşırmıştım malum kolay arkadaş edinebilen birisi değildim. Yaşadığım apartmadan üniversite 10 dakika uzaklıktaydı, o yolu yürümeyi seviyordum.

Hemen hazırlanıp çantamıda sırtıma vurduktan sonra yola koyulmuştum. Sokakta müzik dinleyemiyordum, nedenini bende bilmiyordum bu yüzden instagramda paylaşımlara bakarak ilerliyordum, tabi sürekli olarak başımı kaldırıp önümüde kontrol ediyordum.
Üniversitenin girişinde beni bekleyen en yakın arkadaşımı görmüştüm, telefonuyla ilgileniyordu ve beni farketmemişti.

"Bil bakalım ben kimim?" - dedim arkasından ona yaklaşıp ve gözlerini kapatarak, sesimide kalınlaştırmıştım.

"Ömer?" - dedi şaşkınlıkla.

"Hayır" - dedim aynı ses tonuyla.

"Mehmet?" - diye devam etti.

"Hayır" - diye cevap verdim gözlerimi devirerek.

"O zaman Çetin." - dedi kendinden emin bir şekilde.

"Yuh be yuh. Bir arkadaşını tanıyamadın, yazıklar olsun. Ay resmen bu yeni yılda ben ve dertlerim şimdiden yılın çifti olduk. Ayrıca Çetin kim be?" - diye sordum nefes almadan. Kahkaha atmaya başladı arkasını döner dönmez.

"Ya Meriç bu klişeler ne ya? Şaka yaptım şaka. Tabiki seni tanıdım, sadece biraz eğlenelim diye yaptım." - dedi yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeden.

"Tabi canım çok eğlendik. Bak ağzım kulaklarımda. Ayrıca soruma cevap vermediniz Damla hanım. Çetin kim?" - dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Çetin mi? Çetin kim ya? Kim dedi Çetin? Hiçte tanımadığım birisini soruyorsun şu an." - dedi aceleci ve tedirgin bir şekilde.

"And Oscar goes to Damla Aktepe. Farkettiysen Ingilizce söyledim, iyidirde bu arada. Aman neyse şimdilik askıya alıyorum bu soruyu ama peşini bırakmayacağım." - dedim tatlı bir gülümseme eşliğinde.

Entrikalar Prensi | bxbWhere stories live. Discover now