11.Bölüm

2.9K 245 114
                                    

İyi okumalar... (:

***

Çetin zor da olsa gördüğü fotoğrafı idrak edebilmişti. Kendine gelemeyen çocuk aniden ayılmıştı bu sabah sürpriziyle. Ani bir hareketle Meriçin elinden telefonu almaya çalıştı.

"No no no! Sakin ol sahte sevgilim. Bu fotoğraflar bende güvende. Tabi eğer istediklerimi yaparsan." - dedi Meriç telefonu cebine sokarak.

"Seni hafife almışım. Sen tahmin ettiğimdende sinsisin."

"İltifatı severim, en çok ta bana yapıldığında. Teşekkür ederim." - dedi Meriç yüzündeki sinsi gülümsemeyi eksik etmeyerek.

Çetin sinirle "O fotoğrafları sileceksin!" - dedi karşısındaki çocuğa emir verircesine.

"Şu an emir vermek için fazla zayıfsın. O yüzden beni iyi dinle Çetin Arslan. Beni rahat bırakacaksın ve bir daha rahatsız etmeyeceksin. Ayrıca bu olup bitenlerden hiç kimsenin haberi olmayacak en baştada Alinin." - Meriç cümlelerini bitirdiğinde Çetin sinirle burnundan soluyordu, çünkü kapana kısıldığını o da farkındaydı. Bu sefer düşmanı onu gafil avlamıştı. Çetinin korkusu elalem ne der değil, babası ne der korkusuydu, zira babası bu fotoğrafları görürse Çetin için cehennemin kapısı aralanmış demektir. Şimdilik sessizliğini koruyacaktı, başka çaresi yoktu.

"Pekala. Dediğin gibi olsun. Ben peşini bırakırım ama karma... Bırakmaz Meriç Argun." - dedi Çetin dudaklarını sıkarak.

"Hayatımdaki tek karma sendin ve sende artık yoksun. O yüzden çok ta şey yapma yani. Görüşmemek üzere." - dedi Meriç alay geçermişçesine ve yavaşça çıkışa yöneldi.

"Görüşeceğimizden o kadar eminim ki..." - dedi Çetin fısıltıyla sadece kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla.

Çetinin evinden çıkan Meriç zafer sarhoşu olmuş bir şekilde yürümeye başladı. Bu sefer başarmıştı ve Çetin kapana kısılmıştı. Yapabilecek bir şeyi yoktu çünkü onu tehdit eden kişi planını mükemmel bir şekilde tasarlamış ve hayata geçirmişti.

Zengin çocuk düşünmeye koyulsada elle tutulur bir çözüm bulamamıştı. Daha iyi ayılması için kendine bir kahve yapan Çetin, evin fransız penceresinin önüne geçerek yeniden düşünmeye başladı.

Olayları anlatmak için Damlayı bir cafeye çağıran Meriç sabırsızlıkla arkadaşını bekliyordu. Çok zaman geçmeden Damla soluk soluğa mekana teşrif etmişti.

"Öyle hızlı geldim ki Survivorda yarışmış gibi hissediyorum şu an. Taksi'de bulamadım ama parkuru tamamladım." - dedi Damla gülerek ve Meriçin karşısına oturdu.

Meriç "İnan bana yorulduğuna değecek, çünkü karşında gördüğün bu mükemmel şahıs Çetini alt etti. Çat çat. Artık rahatız." - dedi büyük bir zevkle ve sipariş ettiği kahveden bir yudum aldı. Kendisi tam bir kahve bağımlısıydı.

"Hadi ya. Yemin et!" - dedi Damla şaşırarak ve gözlerini büyüterek Meriçe dikti.

"Kesinlikle. Onu öyle bir ağıma düşürdüm ki, ne yapsa boş artık. Zafer bizimdir."

Damla "Harika. Bu çok güzel bir haber. Peki bu plandan neden benim haberim yok?" - diye sordu.

"Her şey o kadar hızlı gelişti ki inan bana vaktim olmadı. Anca şimdi söyleyebildim. Çok zamanım yoktu zaten planı hayata geçirmek için."

"Pekala. Anlat bakalım şu meşhur zafer getiren planı." - dedi Damla ve dinlemeye koyuldu. Meriç ona olup biten her şeyi anlatmıştı, en ince ayrıntısına kadar.

"Bu Şeniz dediğin kız, sonra o çocuk başımıza bela olmasın?" - diye sordu Damla tedirgin bir şekilde.

"Ne tür bir bela olabilir ki onlar?! Şeniz borcunu ödedi o çocuğada biraz para verdim. Çetin ikisinide bir daha görmeyecek, tabii bizde görmeyeceğiz." - dedi Meriç rahatlıkla.

Damla "Peki, öyle diyorsan öyledir." - dedi ve o da kendini rahatlatmaya çalıştı.

"Sen hala aşık falan değilsin Çetine di mi?" - diye sordu Meriç.

"Y-yok canım. Kafamda bitirdim ben onu."

"Güzel. Prensip olarak arkadaşımın düşmanıma aşık olmasından hoşlanmıyorumda hah." - dedi Meriç şakayla karışık, Damlada zoraki bir gülüş yapmıştı. Meriçe söylediği gibi pekte bitirememişti kafasında aslında. Olanlara rağmen hala ufakta olsa bir şeyler hissediyordu Çetine karşı. Tabii bu hisleri Meriçe söyleyemezdi çünkü ondan büyük bir tepki görürdü, bu yüzden beyaz yalan söylemişti arkadaşına.

"Neyse ben kalkayımda bi Ali-... Ali nazik yapacaktımda ona malzeme alayım marketten hah." - dedi Meriç, az kalsın ağzından Ali'ye gideceğini kaçıracaktı sonra da Damlanın dilinden kurtulamayacaktı.

"Ali nazik mi? Ali Asaf mı?" - diye gülerek dalga geçmişti Damla.

Meriç "Ne Ali Asafı ya? Ben yemek yapmayı çok seviyorum bi kere. Her şeyi Ali'ye yorma." - dedi arkadaşına çemkirircesine.

"Yemek yemeyi çok seviyorsunda, yemek yapmayı yeni duydum. Öyle olsun bakalım Meriçovski." - dedi Damla kabullenmiş gibi yaparak.

"Hadi iyi bak kendine. Sende 1-2 yemek öğren, evde kalacaksın hah." - dedi Meriç gülerek ve cafeden çıktı.

Birde şöyle bir detay vardı: Damla hala Çetinin hamlesinden haberi yoktu. Çetin Ali'ye, Meriçle sevgili olduklarını söylemişti. Meriç bu durumu Damlaya anlatmak istememişti kafasının karışmaması için. Vereceği tepkiyide kestiremiyordu doğrusu, o yüzden söylememek en iyisiydi ona göre.

Kapının önünde dikilen Meriç olayları Ali'ye nasıl anlatacağını düşünüyordu. Sonra aklına elindeki fotoğraf geldi. Çetinin başka bir çocukla çekilen fotoğrafı. Bunu Ali'ye gösterip Çetinin onu aldattığını söyleyecekti ve böylece bu konuda kapanmış olacaktı. Her ne kadar yalan söylemek istemesede bunu yapmak zorundaydı, başka çaresi yoktu ve zili çaldı.

Kapıyı açan Ali "Meriç? Ne oldu sana, neden ağlıyorsun?" - diye sordu endişeli bir şekilde.

İçeri geçen Meriç ağlamaklı bir şekilde "Çetin... Çetin beni aldattı." - dedi koltuğa oturarak.

"Nasıl ya? Emin misin?"

"Fotoğraf gördüm Ali. Elimde fotoğrafları var." - dedi Meriç cebindeki telefonu çıkarak ve fotoğrafı Ali'ye gösterdi.

"Ne desem bilemedim şimdi. Lütfen kendini bu kadar üzme. Çok mu seviyordun onu?" - diye sordu Ali, Meriçin arkasını sıvazlarken.

"Yani hayır tam olarak öyle değil. Bunu bana yapmamalıydı. Ben bunu haketmedim."

Ali "Kesinlikle haketmedin. Sen şimdi sakin ol, ben sana sıcak bir şey getireyim içmek için. Çay, kahve, ne istersin?" - diye sordu ayağa kalkarak.

"Kahve, ama o kahve makinesinde yap. Orda çok güzel oluyor." - dedi Meriç küçük cocuk edasıyla. Bu hareketi Aliyi gülümsetmişti.

"Tamam, öyle yapacağım." - dedi Ali gülümseyerek.

Kahveyi getiren Ali tam koltuğa oturacakken kapı çalmıştı. Kapıyı açmasıyla 'Aşkım ben geldim' sesi yankılandı Meriçin kulaklarında. Gözlerini patlatmış Aliyle Damlaya bakıyordu. Damla Ali'ye sarıldıktan sonra içeri geçmişti.

"Selam Meriç." - dedi Damla gülümsemeyle. Ali ise tedirgin ve rahatsız olmuş bir şekilde Meriçe bakıyordu.

***

Umarım beğenmişsinizdir... (:

Entrikalar Prensi | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin