36.Bölüm

1K 99 52
                                    

Bölümü yetiştirmek adına biraz kısa olmuş olabilir, kusura bakmayın. Vote atmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar. (:

***

Hayat ve insanlar birbirine çok benzeyen iki şeylerdir. Siz herhangi bir yerde, herhangi bir kişiyle, herhangi bir şey yaparken, hayat da sizin için herhangi bir yerde yer ayırtmış, herhangi bir kişiyi seçmiş sizin için planını hazırlamıştır. İnsanlar için de aynı şey geçerlidir. Siz mutluluğunuzun dibini sıyırırken birileri sizin için çoktan üzüntünüzü hazırlamıştır bile.

"Madem bilmiyoruz, o halde biz bir düşman yaratırız. Bu onu biraz oyalar, biz de o sırada bir sonraki hamlemiz için zaman kazanmış oluruz." dedi Çağla dudakları sinsice yukarı kıvrılırken.

Söylenenleri onaylayan adam dışarı çıkıp işimin başına geri dönmüştü. 1 yıldır koşulsuz bir şekilde Çağla'nın istediklerini yerine getiriyor, onun için çalışıyordu. Elbette bunun bir sebebi vardı. Önceden Hakan bey, Çağla'nın babası Levent bey için çalışıyordu, lakin patronuna karşı bir yanlış yaptığını sadece Çağla biliyordu ve bu sayede Hakan bey'i avucunun içine almıştı. O zamandan beri Hakan bey sinsi kızın sağ kolu haline gelmişti.

***

"Alayım ben elimi artık." dedi Eymen gülerek. Çetin'in onun elini bu kadar sıkmasına anlam verememişti. Herhalde ondan pekte hoşlanmadığını düşündü.

"Neler konuşuyorsunuz bakalım?" diye sordu Çetin ikisine bakarak. Bu sırada Meriç koşu bantını durdurmuştu.

"Ben de tam Meriç'e spor konusunda yardım etmeyi teklif edecektim." dedi kaslı çocuk gülümsemeyle Meriç'e bakarak. Komik çocuk bunu duyduğunda gözleri büyümüştü. Çetin ise çoktan yumruğunu sıkmıştı bile.

"Gerek yok çünkü ben yardım ediyorum ona. Sağ ol." dedi Çetin kızdığını belli etmemeye çalışarak.

"Evet ya. Kim derdi ki Çetin'in böyle yardımsever biri olabileceğini." diye ortamı yine yumuşatmaya çalışmıştı Meriç her zamanki gibi. Çetin'in ciddi ifadesini görünce "Çok teşekkür ederim." diye ekledi sevgilisinin koluna dokunarak.

"Güzel ama Meriç'in bana sözü vardı, değil mi?" diye sordu Eymen şu an hafif korkmuş olan çocuğa.

"Öyle mi?" diye sordu hemen Çetin önce kaslı çocuğa ardından da Meriç'e bakarak.

"Öyle mi?" diyerek aynı tepkiyi verdi Meriç.

"Evet. Dağ evindeyken söz vermiştin. Hatırlamıyor musun?" diye sordu Eymen kaşlarını yukarı kaldırarak. Meriç verdiği sözü çok iyi hatırlıyordu lakin şu an hiç yeri değildi. O söz öylesine çıkmıştı ağzından, üstelik o zaman sevgilisi Çetin değildi.

Meriç "Yaparız bir gün ya. Spor kaçmıyor ya?! Ama biz artık kaçıyoruz çünkü çok spor yaptık, birer iskender gömeriz artık, değil mi Çetinciğim? Hakettim hah." dedi Meriç sevgilisine bakarak, sonra Eymen ile hızlıca vedalaşıp Çetin'i çekiştirerek oradan uzaklaştılar.

***

Meriç ve Çetin arabaya bindikten sonra bir süreliğine sessizliği bozan olmamıştı. Meriç ağzını açsa mı diye çok ikilemde kalmıştı ama biraz daha bekleyip, sevgilisinin sinirinin geçmesini bekledi.

Bu kadar sessizliğin yeterli olduğunu düşününce konuşmaya başladı "Canım da bir iskender çekti, biliyor musun?!"

"Harbi mi? Ben onu o herifi dövmemem ve ortamı yumuşatman için uydurduğun bir bahane sanmıştım." dedi Çetin ciddi bir ses tonuyla. Hala öfkeli olduğu sesinden anlaşılabiliyordu.

"Orası öyle de gerçekten canım çekti. Aman ne uzattın be Çetin'im." diyerek minik bir sitemde bulunmuştu Meriç, kendi bile şaşırmıştı.

"İlişkimizi gizlemek zorunda kaldığımız için ağzımı açamıyorum ve bu beni deli ediyor. Ama eğer bu herif daha ileri giderse ona küçük bir uyarıda bulunmak zorunda kalacağım ve beni sen bile durduramayacaksın." dedi Çetin, biraz daha sakin görünüyordu. Öfkesini kontrol altına almaya çalışıyordu.

Meriç "Haklısın, seni anlıyorum ama bu da bizim sınavımız." dedikten sonra Çetin'in elini tutmuştu. Sevgilisinin bu hareketinden sonra Çetin'de bir öpücük kondurmuştu Meriç'in eline. Böylece bu kıskançlık krizi tatlıya bağlanmıştı.

"Bu olayı da tatlıya bağladığımıza göre, bunu iskender yiyerek kutlamaya ne dersin hah?!"

"Şansını zorlama istersen güzelim. Ama salata yiyebilirsin." dedi Çetin imalı bir gülümsemeyle.

"İçinde biraz et olsun bari. Sadece salatayla doymam mümkün değil." dedi Meriç biraz üzgün ve biraz sinirli bir ses tonuyla.

Çetin hafiften gülerek "Tamam hadi olsun." dedi sevgilisinin bu tatlı ricasına.

***

Çağla "Evet Hakan bey sizi dinliyorum." diyerek takım elbise giymiş adamın söze girmesini bekledi.

"Dediğiniz kızın adresini buldum efendim. Buyurun." dedi Hakan bey kağıdı sinsi kıza uzatarak.

"Güzel. Peki ya şu an nerede olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu Çağla keyifli bir şekilde.

"Evet Çağla hanım. Evin'in adresine çok yakın bir cafede şu an." siyah takım elbiseli adamın dediklerini onayladıktan sonra aracına binip şoföre cafe'nin adresini söyledi.

***

Arkadaşıyla oturup sohbet eden kızı bir süredir gizlice izleyen Çağla, yanına gitmesi için uygun bir zaman kolluyordu. En sonunda kızın arkadaşı onunla vedalaşıp kalktıktan sonra doğru zamanın geldiğini düşünerek ayağa kalktı ve kızın olduğu masaya doğru yürümeye başladı.
Yanına oldukça yaklaşan Çağla'yı  farkeden genç kız bakışlarını ve dikkatini ona çevirdi.

"Merhaba. Sen Damla olmalısın?!" dedi Çağla ufak bir gülümsemeyle.

"Merhaba. Evet benim, tanışıyor muyuz?" diye sordu Meriç'in eski arkadaşı ve aynı zamanda eski düşmanı Damla.

Sinsi kız bu sefer gülümsemesini büyüterek "Tanışmıyoruz ama tanıştığımıza çok memnun olacağından eminim." diyerek Damla'nın karşısına oturdu.

***
Umarım beğenmişsinizdir. (:

Entrikalar Prensi | bxbWhere stories live. Discover now