29.Bölüm

1.3K 122 35
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar. (:

***

"O zaman yarın gidiyoruz. Eminim çok eğleneceğiz." dedi Çağla büyük bir gülümsemeyle.

"Acele etmeyin Çağla hanım. Önce Meriç ile konuşmam lazım. Belki başka planları vardır. Belki gelmek istemez." dedi Çetin ve büyük fincandaki kahvesinden bir yudum aldı. Bir taraftan da içinden Meriç'in gelmesi için yalvarıyordu. Onun gelemesini çok istiyordu çünkü bu Çetin için büyük bir fırsattı. Sevdiği çocuk ile baş başa kalabilecekti ve Meriç'i kendine aşık etmek için elinden geleni yapacaktı.

"Umarım başka planları yoktur. Ama niye istemesin canım?! Ne güzel beraber eğleneceğiz işte. Hem sen demedin mi pek arkadaşı olmadığını?! Onun içinde güzel bir değişiklik olur." Çağla'nın ikna kabiliyeti Çetin'in ikna kabiliyetinden de güçlüydü.

"Neyse, ben kalkıyorum, sana afiyet olsun. Gidip Meriç ile konuşacağım." deyip kahve fincanından son yudumunu da alarak masadan kalktı.

"Tamam. Hadi güzel haberlerini bekliyorum. Hemde sabırsızlıkla." Son kısmını Çetin'in duymayacağı bir şekilde söylemişti sinsi kız.

***

"Apar topar çağırdın beni. Şu halime bak Çetin. Ne oldu ya?" diyerek sitem etmeye başladı Meriç oturur oturmaz. Çetin onu arayıp hemen sevdiği kafeye gelmesini söylemişti. Çok heyecanlı olduğu için hemen gelmesini istemişti, malum beraber dağ evine gitmek için sabırsızlanıyordu.

"Kusura bakma. Ama ne yapayım?! Bir an önce konuşmak istedim seninle. Güzel bir haberim var. Ayırca çok güzel görünüyorsun."

Meriç "Biliyor musun, artık resmen başının üstünde şeytan boynuzları değilde, meleklerde olan hareyi görüyorum hah." dedi ve Çetin'i yine güldürmüştü, hemen ardından Çetin'in söylediği sütlü kahve gelmişti.

"Vaay. Nereden bildin sütlü kahve içeceğimi? Belki başka bir şey söyleyecektim?!" Doğru söylemek gerekirse Meriç, Çetin'in bu hareketinden biraz etkilenmişti.

"Çünkü çok seviyorsun ve genelde hep sütlü kahve istersin."

Meriç "Tamam hazırcevap, anlat hadi." dedikten sonra Çetin hemen konuya girdi.

"Seni ablamla tanıştırmak istiyorum ve o da seninle tanışmak için can atıyor. Hatta bizim için hafta sonuna bir program bile yapmış. Bizim bir dağ evimiz var, oraya gitmeyi planlıyoruz. Ablamın iki arkadaşı daha gelecek, sen ben ve ablam olacağız. Gelir misin?"

"Bir dakika, bir dakika. Bu söylediklerini sindirmem lazım." deyip kahvesinden bir yudum aldı komik çocuk. Çetin onu heyecanlı gözlerle bekliyordu. Biraz bekledikten sonra tekrar konuşmaya başladı.

"Çetinciğim, bu hafta sonu beni dağ evinde ablanla tanıştırıp, ardından da öteki hafta kendimi başka bir dağ evinde balayında görmekten korkuyorum hah."

"Güzel fikir. Bunu düşüneceğim." dedi Çetin, komik çocuğa ayak uydurarak. Meriç'te kahkaha ile cevap vermişti bu sözlere.

"Yani bilmem ki, nasıl olur?!" Biraz tereddüt ediyordu Meriç. Aslında bir taraftan yeni arkadaşlar edinmek istiyordu çünkü yalnızlıktan bıkmıştı ama diğer taraftan da korkuları vardı. Yine ihanete uğramaktan korkuyordu ve biraz sakin bir hayat yaşamak istiyordu.

"Lütfen, hadi kırma beni." dedi Çetin masum bir yüz ifadesiyle.

"Sana lütfen dedirten hayat, bize neler yapmaz. Tamam geleceğim, hem ablanı da kırmak olmaz." Kulağa hoş gelen ve güzel görünen bu teklifi Meriç kabul etmişti. Hatta mutluydu çünkü daha önce hiç dağ evinde kalmamıştı.

"Güzel, sevindim." dedi Çetin gülümsemesini eksik etmeyerek.

***

                         Ertesi sabah...

Büyük gün gelmişti. Bugün dağ evine gidilecekti ve herkes heyecanlıydı. Tabii en çok Çetin ve Meriç. İkisinin de heyecan yapma sebepleri farklı olsa da, aynı derecede heyecanlıydılar. 2 gün kalacakları için Meriç yanına başka kıyafetler de almıştı ve artık gitmek için hazırdı. Diş macunu, fırçası yani gerekli olan her şeyi yanına almıştı ve onu alması için apartmanın girişinde Çetin'i bekliyordu.

Çetin'in gelmesiyle Meriç'in heyecanı daha da artmıştı. Hemen arabadan inen zengin çocuk, selamlaştıktan sonra Meriç'in elindeki küçük bavulu alıp arabanın bagajına koydu. Bu sırada Meriç'te arabaya bindi. Yolculuk başlamıştı.

"Ee nasılsın? Umarım mutlusundur." dedi Çetin bir saniyeliğine gözlerini yoldan ayırıp aşık olduğu çocuğa bakarak.

"Valla mutluyum. En sonunda bende biraz mutlu olayım değil mi ama?!" diye cevap verdi Meriç.

Çetin "Kesinlikle. Sen hep mutlu ol. Bir gözlerini kapatsana." diyerek şoför kapısında sakladığı Meriç'in en sevdiği çikolatayı çıkardı.

"Şimdi açabilirsin." Meriç Çetin'e doğru dönüp gözlerini açtığında en sevdiği çikolatayı gördü ve şaşırdı.

"Aa en sevdiğim." diyerek Çetin'in elinden almaya çalıştı ama aşık çocuk henüz çikolatayı vermek istemiyordu.

"Boş zamandında maraş dondurması mı satıyorsun? Ne bu oyunlar?" diyerek sitem etti Meriç. Çetin çikolatayı şoför kapısıyla kendi arasında olan koltuk boşluğuna koymuştu. Meriç ise çikolataya uzanmaya çalışırken Çetin onun yanağına bir öpücük kondurmuştu. Şaşıran çocuk hemen geri çekildi ve gözleri arabayı kullanan Çetin'i buldu.

Çetin "E benimde en sevdiğim sensin. Şimdi çikolatayı alabilirsin." dedikten sonra çikolatayı Meriç'e verdi. Kendini tutamamıştı aşık çocuk. Meriç çok tatlı görünüyordu ve o bunu yapmayı çok istiyordu.

"Neyse, arabayı kullandığın için bir şey demiyorum, fırsatçı." Meriç biraz utanmıştı ama inkar edemezdi, hoşuna gitmişti. Ardından da utanmaya çikolatayı yiyerek devam etti. Bir süreden sonra sessizlik hakim olunca Meriç konuşmak istedi.

"Ablan kendi arabasıyla gitti herhalde?!"

"Evet güzelim. O bizi dağ evinde bekliyor olacak. Hazırlık falan da yapacakmış." diye cevap verdi Çetin. Meriç'in şimdiden alışması için ona güzel sözlerle hitap ediyordu. Bir nevi bilinç altına mesajlar yerleştirmekti.

Meriç "Hmm anladım. Niye bana öyle sesleniyorsun?" diye dayanamayıp sordu.

"Öylesin çünkü. Güzelimsin." diye cevap verdi Çetin ciddiyetle.

"Anlaşıldı, seninle laf dalaşına girmeyeceğim. Ablana da zahmet olacak böyle. Her şeyle o ilgileniyor."

"Canını sıkma. O sever böyle organizasyonları. Hem arkadaşları da yanında yardım ediyorlar."

"O zaman tamam. Rahatladım. Bu arada ablanın bana karşı olan hislerinden haberi var değil mi?" diye sordu Meriç tedirgin bir şekilde. Pot kırmak istemiyordu.

"Var tabii ki. Rahat olabilirsin."

***

2 saat yolculuktan sonra en sonunda Arslan ailesinin dağ evine gelmişlerdi. Kapıyı çaldıklarında onları büyük bir gülümsemeyle Çağla karşılamıştı.

Çağla "Welcome to the Arslan family's chalet." diyerek Meriç ve Çetin'i içeri davet etti. Sinsi kız her planladığını adım, adım uyguluyordu. Kendince kardeşinin hata yapmasına engel olacaktı. Bir düşmanın en güçlü silahı arkadaş gibi görünmekti ve o bu silahı çok iyi kullanacaktı.

***
Umarım beğenmişsinizdir. (:

Entrikalar Prensi | bxbحيث تعيش القصص. اكتشف الآن